31 Aralık 2008 Çarşamba

Mutlu Yıllar


Herkese mutlu, sağlıklı, neşeli ve huzurlu bir sene diliyorum..

Maradona & Caniggia



"Sanırım Maradona kocama aşık ama bunu yadırgamıyorum.
Ben de erkek olsam yine Claudio'ya aşık olurdum."

Mariana Nannis - Caniggia'nın Eşi

Kuddusi Müftüoğlu



Kuddusi Müftüoğlu
Turkcell Süper Lig Hakemi
AKP Alanya Belediye Başkan Aday Adayı



30 Aralık 2008 Salı

Ryan Joseph Giggs



Burada hiç bahsettim mi hatırlamıyorum Manchester United’ı hiç sevmem. O formayı uzun zaman giyip de sevdiğim futbolcular vardır ama sayısı da çok azdır. Ryan Giggs de bunlardan biri.

Oynadığı dönemlerde ondan daha çok ön plana çıkan oyuncular olduğu için hep biraz geri planda kalmış olsa da Giggs benim izlediğim hatta belki de gelmiş geçmiş en büyük kanat oyuncularından biridir. Aslında o bir yaşayan efsanedir.

Manchester City futbol okulunda oynarken United scoutları tarafından keşfedilen ve Alex Ferguson’un ailesinden bizzat izin alarak transfer ettiği 12 yaşındaki o çocuk geçtiğimiz yılın Şampiyonlar Ligi finalinde Manchester United formasını 759. kez giyerek tarihlerinin en çok forma giyen oyuncusu ünvanını efsane Bobby Charlton’dan aldı.

Kendisi için tribünlerin yazdığı bir de şarkı varmış;

Ryan Giggs, Ryan Giggs, running down the wing,
Ryan Giggs, Ryan Giggs, running down the wing,
feared by the blues, loved by the reds,
ryan giggs, ryan giggs, ryan giggs.

Ryan Giggs, Ryan Giggs, running down the wing
Ryan Giggs, Ryan Giggs, crosses like the king
beats one and two, beats three and four,
he will score, he will score, he will score.

Ryan Giggs, Ryan Giggs, greatest ever goal
semi-final villa park, ran right through them all
beat half the team, straight in the net
won't forget, won't forget, no we won't forget.

Geçtiğimiz yıl Şampiyonlar Ligi'ni United kazandığında üzülmüştüm ama tesellim Giggs olmuştu. Kupalar bazı futbolculara bir başka yakışıyor..

29 Aralık 2008 Pazartesi

Gerrard Tutuklandı


Geçen hafta Kaptan diye bir seriye başlamıştım. Aklıma ya da içimden geldikçe blogda kendime göre büyük kaptanlara yer vereceğim.

Liverpool'un Newcatle deplasmanında aldığı 5-1'lik galibiyet ve gelen liderlik üzerine çok sevdiğim takımın çok sevdiğim kaptanını bloga taşıdım. Hemen sonrasında haberlere bakınırken de Gerrard'ın tutuklandığını gördüm, gerçekten zamanlamam muhteşem.

Galibiyetten sonra Southport yakınlarında Lounge Inn isimli bir barda karıştığı kavgada 5 kişi ile birlikte Gerrard da tutuklanmış ve geceyi içeride geçirmiş. Çıkan kavgada 34 yaşında bir adam yaralanmış, yüzünde bazı yaralar olduğu söyleniyor ama hayati tehlike yokmuş. Resmi açıklama ise şu şekilde;

“Sabahın erken saatlerinde Lord Street’de meydana gelen bir saldırı araştırılmaktadır. Memurlar altı kişiyi vücuda zarar verecek şekilde yaralama ve saldırı suçundan göz altına almışlardır.”

"Kaptan" #2


"Liverpool Echo gazetesinin yaptığı bir ankete göre ortaokul çağındaki çocukların %12'si doktor, %20'si şarkıcı, %15'i Başbakan, %50'si ise 'Gerrard' olmak istiyor."


Steven George Gerrard
Liverpool / 1987
464 maç / 109 gol
.
.

27 Aralık 2008 Cumartesi

İsrail

Old Firm



Rangers 0-1 Celtic
58' McDonald

En Büyük Fenerbahçe'li


Yeter mi?

Yıldırım Demirören 1964 yılında İstanbul'da doğdu. Üniversiteyi Amerika'da Leysen'de okudu. Beşiktaş'a dönem dönem büyük katkılar yapan babası Erdoğan Demirören'in desteğiyle Beşiktaş'ta yöneticilik yaptı ve çeşitli görevlerde bulundu. 30 Mayıs 2004'de ise Serdar Bilgili'nin istifası sonrasında gerçekleştirilen olağanüstü genel kurulda Fikret Orman'ı 162 oyla geçen Demirören, 3 bin 272 oy ile Beşiktaş Jimnastik Kulübünün başına bela oldu.

Kulübü her açıdan dibe vurdurduğu ve istifa etmesi gerektiği düşüncesi Beşiktaş taraftarlarında herhalde 2005 yılında ortaya çıkmaya başladı, son iki senedir ise tavan yaptı ki icraatleri düşünüldüğünde bu çok normal. Bugün 26 Aralık 2008, Yıldırım Demirören yaptığı basın toplantısı ile kulübün imajını biraz daha aşağıya çekti, kendisinden istifa bekleyenleri yanılttı. Yaklaşık 3 senedir istifasını beklemekten başka bir şey yapmayan Beşiktaş taraftarı ise yine kara kara düşünmeye başladı.

Uzun zamandır hatta belki de hiçbir zaman Yıldırım Demirören hakkında olumlu düşünen bir Beşiktaşlı’ya rastlamadım ki baya da Beşiktaşlı tanıdığım vardır. Arkadaşlarımı geçtim forumlarda, bloglarda kısaca hiçbir yerde böyle Beşiktaş’lı görmedim. Onun hakkında olumlu düşünen bir Beşiktaşlının var olduğunu da sanmıyorum. Yıldırım Demirören kendi taraftarının aşağıladığı, adını genelde küfürle andığı, dalga geçtiği bir başkan. Taraftarı ondan utanç duyuyor ki duymalı da. Bu kadar sevilmeyen hatta sevilmemekten öte nefret edilen bir başkanın nasıl olup da hala Beşiktaş'da başkanlık yapabildiğini anlayamıyorum.

Bu sorunun bazı klasik cevapları var, onları biliyorum. Mesela kendisinin söylediği "Yönetimler genel kurulla değişir, tribünle değil", bazılarının söylediği “tribünü kontrol altında tutuyor, alan memnun satan memnun, ses çıkarmak isteyen de korkuyor” ya da en popüler olanı “kulübü kendine borçlandırdı, karşısına aday çıkamıyor” gibi cevaplar bunlar. Beşiktaş taraftarı durumu kabullenmiş, kaderine razı bir görüntüyle bu başkandan kurtulmak için bir şey yapmıyor. Bir şey yapmak illa tribünde istifa diye bağırmak anlamına gelmiyor ki bunun olduğu maçların sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor.

Ne yapılabilir emin değilim ama mesela tribün boş bırakılabilir veya her maç öncesi bir yürüyüş yapılıp üstüne kulüpte protesto düzenlenir ya da her maç sonunda aleyhine bağırılabilir. Belki bu söylediklerimden işe yarayacak olan yoktur ama yapılabilecek bir şeyler de olmalı. Ne yapılması gerektiğini de zaten ben değil Beşiktaş taraftarı bulmalı.

Dennis Bergkamp


"Şampiyon olabilir, kupalar alabilirsiniz ama yaptığınız işten hiç zevk almıyorsanız bir süre sonra yapmak istemezsiniz. Bence futboldan daha zevkli bir iş yok. Ben Zidane ile, Del Piero ile oynadım Juventus'ta ama hayatım boyunca Arsenal'de Bergkamp ile oynadığım kadar zevk almadım. Şüphesiz Zidane olağanüstüdür ama Bergkamp futbol hayatım boyunca yan yana oynama şansına eriştiğim en iyi forvettir. O her santraforun rüyası, en büyük hayalidir."
.
Thierry Henry

26 Aralık 2008 Cuma

Christmas@Premier League


Biz yabancılar tatillerini yapabilsin diye devre arasını 16. hafta sonunda yaparken İngilizler’in aynı döneme yaptıkları maç programı aşağıda yazıyor. İronik..
.
26 Aralık Cuma
14:45 Stoke - Man Utd / Spormax
15:00 Tottenham - Fulham
15:00 Chelsea - West Bromwich
15:00 Portsmouth - West Ham
17:00 Liverpool - Bolton
17:00 Man City - Hull
17:00 Middlesbrough – Everton / Spormax
17:00 Sunderland – Blackburn
17:00 Wigan - Newcastle,
19:15 Aston Villa - Arsenal / Spormax

28 Aralık 2008 Pazar
14:00 Newcastle - Liverpool / Spormax
16:00 Arsenal - Portsmouth
16:00 Bolton - Wigan
16:00 Everton - Sunderland
16:00 Fulham – Chelsea / Spormax
16:00 West Bromwich - Tottenham
16:00 West Ham - Stoke
18:15 Blackburn - Man City / Spormax

29 Aralık Pazartesi
22:00 Man Utd – Middlesbrough / Spormax

30 Aralık Salı
22:00 Hull - Aston Villa

24 Aralık 2008 Çarşamba

İhsan Kalkavan



***

* Fettullah Gülen'in sağ kolu gibi bir laf benim için çok büyük bir teveccüh, ben onun sağ gözünün bir kirpiği olmak şerefine bile nail olmuşsam sevinirm.

* Beşiktaş başkanlığına o dönemde adeta onun icazetine mecbur bırakıcak şekilde ondan müsade istedim. Beşiktaş’a başkan olmamı engelleyen Gülen yakınlığımdır.

* Yıldırım Demirören artık o kadar stres altında ki, inanıyorum yani baba müsaade etsin çekilir yani kalmaz orada. Bence bir an önce çekilmeli.

* Ertuğrul’un zamanında Ertuğrul takımdayken bir sürü insan kadını erkeği biz Galatasaraylıyız biz Fenerliyiz ama sırf Ertuğrul için ellerimizi açtık Allah’a dua ediyoruz diyorlardı.Bir adamı gördüm Kabe de tavaf ederken ki yalan konuşmaması lazım,umre zamanıydı,tavaf ediyordu beni gördü şaşırdı,bana sarıldı dedi ki "Neye tavaf ediyorum biliyor musun Fenerbahçeliyim ama sırf Ertuğrul’un başarısı için dua ediyorum"

* Galatasaraylı futbolcular çok kötü gittiği dönemde Fetullah Hoca ile görüşmek istediler. Ben onları Hocanın yanına götürdüm. Bir kahvaltıda buluştuk. Neredeyse bütün takım. Hocam dedik, böyle bir sıkıntı var hakikaten de başarısızlar, sekizinci sırada falanlar. Hoca Efendi onlara bir şey dedi, onun futbolla alakası yok bir kere maça gitmiş o da tesadüfen. Sonra Fetullahçı takunyalı yazdılar ama namazında niyazında futbolcular UEFA şampiyonluğunu sağladı.

* Maça giderken kendinize dua etmeyin dedi, arkadaşınıza dua edin ,arkadaşlarınıza edin, o zaman onlar da size ettiği için dualar katlanır dedi. Halbuki şunu söylemesinde ki gaye şuydu: Topu kendinize değil, topu takım için oynayın. Bir takım ruhu getirecek bir mesaj vardı orada.

* Şu kadarını söylüyorum yemin ederek söylüyorum o sıra Avrupa Şampiyonluğu da geldi. Birbirine kenetlenip o efsane kadroda öyle bir kökten kardeşlik havası kuruldu ki orada bunların içerisinden hiç alakası olmayan onların aralarında yani şu veya bu şekilde din ile ilgisi olmayanlarda öyle güzel kaynaştılar ki. Hala bu kaynaşma devam eder, Galatasaray en güzel bu örneği veren takım.

* GS’nin UEFA kupasını almasında Fethullah Gülen’nin etkisi var evet. O sihirli cümle gibi geldi bana ve ondan sonra maç kaybettiklerini görmedim. Çok istisna bir şekilde birlik ve beraberlikleri sağlandı. Adeta mihenk noktası ben orası gibi düşünüyorum. Zaten sadece ben değil bütün futbolcular da böyle düşünüyordu.

* Beşiktaş’ta böyle dini bir şeyler yok.

* Ertuğrul, Hoca’ya münferit olarak öyle bir gönül vermiş birisiydi çok sever sayar.

İspanya-Türkiye @ Santiago Bernabeu


İspanya Futbol Federasyonu 23 Mart 2009'da oynanacak maçın Madrid'de oynanmasına karar verdi. Aslında Sevilla'da oynamamız planlanıyordu, İngiltere ile oynayacakları hazırlık maçı ise Bernabeu'da oynanacaktı fakat İngilizler daha önce bu stadda oynadıkları maçta maruz kaldıkları ırkçı saldırılar nedeniyle stadın değişmesini istemişler. İngiltere ve Türkiye'nin maçlarını oynayacakları stadyum da bu istek doğrultusunda yer değiştirmiş.
.
Bence daha iyi oldu, Sevilla'da çok daha ateşli bir ortam var. Ne kadar iyi olmuş olabilir o ayrı, sonuçta burası da Bernabeu ve rakip İspanya..

Şampiyon Boca Juniors


Campeón del Apertura 2008

23 Aralık 2008 Salı

"Kaptan" #1


"Ben Ronaldinho olarak dünyanın en ünlü futbolcusu olabilirim ama biz Barcelona'yız ve bizim için Barcelona demek Puyol demektir."


Carles Puyol Saforcada
Barcelona / 1995
501 maç / 10 gol

Boca Juniors - Tigre



Üç takımın aynı puanla bitirdiği Apertura'nın üçlü finalinden bahsedemedik ki Boca'yı çok sevmeme rağmen Arjantin futboluna da blogda pek yer veremedik.

İlk maçta San Lorenzo Tigre'yi 2-1 yenmişti, Cumartesi günü ise Boca San Lorenzo'yu 3-1 yendi. Bu gece ise Racing'in sahasında Boca Juniors ile Tigre son maça çıkıyorlar. Beraberlik ve tek farklı mağlubiyet halinde Boca şampiyon oluyor.

Boca Juniors: García, Ibarra, Cáceres, Roncaglia, Morel Rodríguez; González (Chávez), Battaglia, Dátolo, Gracián (Gaitán), Viatri, Figueroa.

Tigre: Ardente, Jerez, Blengio, Paparatto, Arruabarrena, Rosano, Blanco, Giménez, Morel, Lázzaro, Luna.

00:45 @ Ntv Spor

Gökhan Emreciksin --> Fenerbahçe


1-2 haftadır Gökhan'ın devre arasında Fenerbahçe'li olacağı söyleniyordu, kendisinin yaptığı açıklamaya göre sözleşme imzalamak için İstanbul'a geliyor.

Gökhan 24 yaşında, birkaç kez izledim ama neler verebileceği hakkında ukalalık yapacak kadar fikir sahibi değilim. Yetenekli olduğu kesin ama İstanbul'da özellikle Fenerbahçe'de tutunmak için bu yetmiyor. Umarım şu an kadroda olup da bu gerçeğin farkına varamayanların yaptıklarını yapmaz.

Supercoppa Italiana@Pekin


Serie A yönetimi lig şampiyonu ile kupayı kazanan takımın oynadığı Süper Kupa maçının Pekin'de oynanacağını açıklamış. Bizim Süper Kupa maçının Almanya'da oynanmasının bir mantığı var ama Pekin ve İtalya ne alaka anlamadım.

Endüstriyel futbol dedikleri bu olsa gerek.

Türk futbol blog alemi

4 büyüklerden gayrı takımlarımızın gönüldaşlarının yazdığı blogları merak ediyorum. Birkaç tanesini biliyorum da başka neler var diye sormak isterim. Var mı bir babayiğit şöyle güzel bir liste asacak?

Yusuf Trabzon'a mı?

Güvenç Kurtar istifa etmiş, önce onu yazalım. Bırakın bu işleri devlet su işleri diyelim. Daha fazla bu konuda karalamayalım, amaan yani, iyi aferin, daha iyisini becerin ikiniz de, de görelim.

İkinci aferin konu başlığı Yusuf, Trabzon ve Bursa'ya. Ceyhun'u devre arası aldıklarında Ankaragücü'nden, takımda Şimkovyak (oh nasıl rahatladım böyle yazınca :P ), Gökdeniz, Yattara vardı. Ceyhun o sırada AG'de kaptan, "10" numara, ve de on numara saha lideriydi. Keşke kalsaydı, onun etrafında takımı güçlendirselerdi, bir-iki sezon çıkış yakalardı sonunda (ülkenin en eski ve de en çok taraftarı olan Anadolu klüplerinden biri olan) Ankaragücü, diye düşünmüştüm. Trabzon'da ne olacaktı belliydi. İki-üç fantastik golden sonra önce yedek sonra kadro dışı kaldı, nihayetinde de 'operasyon' öğesi olarak tam 1 sene sonra kapı dışarı edildi. Bugün Ceyhun G.Kore'de ve sakatlık sebebiyle sezon sonu önemli maçlarda da oynayamadı.

Yusuf öte yandan Ceyhun'la benzer noktalardan geçti kariyerinde. O da Fener'de tutunamadı Ceyhun gibi. Birçok takımı dolaştı Yusuf da Ceyhun gibi, "bu nasıl adam" dedirtti defalarca ama seneler geçerken bir türlü zirve yapamadı. Yusuf Ceyhun'dan biraz daha tecrübeli, biraz daha akıllı bir oyuncu. Ceyhun gibi hızı yok belki ama yere sağlam basması, oyun görüşü ve soğukkanlılığıyla Ceyhun'dan iyidir benim gözümde. Yusuf önümüzdeki yaz 34 yaşına basacak, o bakımdan böyle bir fırsatı geri çevirecek değil elbet. Ama Bursaspor'un kendisini satarken iyi düşünmesi lazım. "Bu yaşta adamdan böyle parayı nerede kazanırsın hacı?" diyerek kendilerince iyi bir rakama Yusuf'u satmanın ne anlama geleceğini iyi sezmeliler. (Yani en azından öyle olmak zorunda değil mi, kelepir de bırakacaklarsa zaten taraftarın camı çerçeveyi indirmesine hazırlansınlar şimdiden). Sanırım boşluğunu İliç'le doldurma planları var. Kağıt üzerinde iyi alışveriş, bi alışveriş-bi fiş. Hoca seçimi de önemli bu arada Bursa'nın, rastgele davranılmasın artık yahu.



Trabzon cephesinde ise bu transfere olumlu reaksiyon gelme ihtimali yüksek, her ne kadar bir kısmı muhtemelen yaşı ve oturmakta olan kadro ahengiyle ilgili endişeler hissedecek olsa bile. Peki kadro ve taktik açıdan ne anlama geliyor bu? Öncelikle şunu söyleyeyim, Yusuf gibi bir adamın kadroya eklenme ihtimalı varsa her teknik direktör bunu kabul eder. Merak ettiğim ise bu transferi Ersun Yanal mı istemiştir yönetim mi? Şu an oynadıkları taktikte Selçuk'un yerinde mi, veya ona alternatif olarak mı görülür? Yoksa heralde daha doğrusu, Umut'un yerine Gökhan'a supporter olarak mı? Yattara'nın olmadığı zamanlarda Umut(Isaac)/Gökhan ikilisine ek olarak da oynatabilir Yanal. Ama kesinlikle Collman-Hüseyin-Selçuk üçlüsünü bozmamalı bana kalırsa.

Yusuf bu kez Ceyhun'la aynı kaderi paylaşmaz. Yaptığı işin ciddiyetine vardı galiba en sonunda. Trabzon'da da çok iyi işler yapabilir. O takımın sahada bir psikolojik lidere daha ihtiyacı vardı, hücumda özellikle. Song'un defanstaki ağırlığı nasıl hissediliyorsa Yusuf'unki de görülecektir. Bu transferin hayırlı olması Türk futbolseverinin zevki için önemli. Keza Yusuflar da az, Trabzon'un yarışa gerçekten ortak olduğu sezonlar da.

22 Aralık 2008 Pazartesi

"200"


200 post olmuşuz, haydi bakalım..

Galatasaray 4-2 Beşiktaş


Beni sadece Mustafa Denizli yanıltır sanıyordum ama Skibbe de yanılttı, bu maçta üçlü savunma beklemiyordum. Takımların nasıl dizildiğini, kimin nerede oynadığını anlamaya çalışırken üç gol oldu, goller bu kadar erken gelmeseydi belki bazı şeyleri daha iyi görebilirdik.

Galatasaray'ın üçlü savunma tercihi bence yanlış, her zaman haklıdır tamam ama bu düzen bence ileride sorun yaratacaktır. Belki sadece sağ bek yokluğundan bu deneniyor ve takımın bir B planı olması sağlanıyor ama dün Beşiktaş eksik kaldıktan sonra bile kalelerinde çok pozisyon verdiler. Dün özellikle Barış’ın olduğu sağ kanat çok zorlandı, Beşiktaş o tarafı istediği gibi kullandı ama kullanan oyuncu ağırlıkla Seric olunca bunu skora yansıtamadı. Arda'nın sol kanatta tek oynaması da garip ama Hakan Balta o tarafa sık sık yaklaştığı için bu sorun olmuyor. Sağ kanatta ise Barış beke doğru düşünce önünü iki forvetten birinin ya da Lincoln'ün doldurması gerekiyor ama bu da olmuyor.

Delgado atılana kadar da oyunun hakimi Beşiktaş gibiydi, orta sahada çok rahat top yaptılar ama yine basit hatalardan goller yediler. İlk gol bence faul ama bu Rüştü'nün hatasını örtmez. İki penaltı da çok gereksiz, Baros'un golünde ise Gökhan Zan'ın nasıl seyirci kaldığına dikkat edin. Aslında Galatasaray'ın sadece hatalar ile gol bulduğunu söylemek de haksızlık, sonuçta hem rakibi hataya zorlayacak hem de bu hataları anında cezalandıracak oyuncuları var.

Beşiktaş'ın ne oynadığını, kimin nerede görev yaptığını anlamakta yine çok zorlandım. Toraman acaba stoper mi oynadı yoksa ön libero mu, Holosko forvet miydi yoksa sağ kanat mı emin değilim. Zapo da ikinci devre herhalde serbest oyuncu olarak kullanıldı. Ekrem'e de sağ kanatta yazık oldu, Gökhan Gönül'lü Fenerbahçe sağ kanadını bile çok zorlayan Ekrem Galatasaray'ın açık veren sağ kanadından Tello ile birlikte çok ekmek çıkartabilirdi. Bunlara rağmen ikinci yarının ilk 15 dakikasında gol yemediği takdirde Beşiktaş’ın mutlaka gol atacağını ve en azından beraberliği kopartacağını düşüyordum ama Delgado'nun kırmızı kartı işleri bozdu. O dakikadan sonra maç farka da gidebilirdi ama yine de Beşiktaş eksik olmasına rağmen Arda ve Barış'ın oyundan düşmesi ve Lincoln-Baros-Nonda üçlüsünün sadece golü düşünmesi sayesinde baya pozisyon buldu.

Bu maç konuşulurken en çok bahsedilen isim yine hakem olacak. Tek tek pozisyon değerlendirmenin alemi yok, Cüneyt Çakır bu yönetimin bir benzerini geçtiğimiz yıl Ali Sami Yen’de oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçında da göstermişti. Pozisyonları tek tek inceleyip doğru kararlar verdiğini söyleyen çok insan vardı ama sadece o kritik pozisyonlar bütün takdir haklarının ev sahibi takım lehine kullanıldığını göstermiyordu. Dün de sahada benzeri bir yönetim vardı. Arda’nın kendini yere bırakmasına gösterilmeyen sarı kart ya da daha basiti mesela Holosko’nun Servet’den topu kurtardığında çaldığı faul düdüğü ne demek istediğimi daha iyi anlatıyor.

Galatasaray üst üste dördüncü maçını da kazandı ve verilen araya en mutlu giren takımlardan biri oldu. Şampiyonluğun en güçlü adayı hala Galatasaray ama bu ikili forvet ve üçlü defansta ısrar edilirse sorun çıkabilir. Bunun dışında bir de Arda’nın maç sonunda kaptanlıkla ilgili yaptığı bir açıklama var ki işler iyi giderken çok olay olmayacak sorunlar ileride büyüyebilir. Beşiktaş’ın işi ise yine çok zor, ligin ilk 10 sırasındaki takımlarla oynadıkları maçlarda sadece Gaziantepspor’u yenebildiler. İkinci devrede hedefe ulaşmak için doğru olan, bu takımın oynaması gereken düzen çok açık ortada ama Ertuğrul Sağlam’ın zamanında çok eleştirilen ve zorla değiştirilen o doğru sistemini Mustafa Denizli’nin tercih edeceğini sanmıyorum.

20 Aralık 2008 Cumartesi

'Maicon' Douglas Sisenando



Dünyanın en iyi sağ beki.

Galatasaray - Beşiktaş



Gidişatını yine Mustafa Denizli'nin belirleyeceği bir derbi olacak, değişkenler Galatasaray'a göre Beşiktaş'da daha fazla. Skibbe'nin son maçta Nonda ve Baros'un beraber oynadığı düzeni tercih edeceğini sanmıyorum, arkada Sabri'yi onun önünde ise Barış'ı oynatıp klasik tek forvet çift ön liberolu sistemi tercih edecektir. Barış'ın içe kayıp orta sahayı üçlediği, Lincoln ve Arda'nın ise Baros arkasında gezebileceği anlar da bence olacaktır. Galatasaray'ın gücü hücumunda, her ne kadar takımı bir gömlek yukarı seviyeye çıkartan oyuncunun Kewell olduğunu düşünsem de üstün formuyla Lincoln ve ona eşlik eden Baros'a Arda da katılınca bu güçten çok şey kaybedilmiyor. Korkulması gereken yer ise bence stoperler, Servet ve Meira'nın hala uyumlu olmadığını rahatça söyleyebiliriz. Barış ve Mehmet Topal'ın dönmesinden sonra orta sahanın direncinin artmasıyla bu iki oyuncunun işi de rahatladı ama özellikle Meira hala Galatasaray takımı için risk taşıyor.

Mustafa Denizli'nin bu maçta Fenerbahçe maçına göre daha az alternatifi var ama yine de maçın gidişatını o belirleyecek. Bana göre doğru olan Sivok'un yokluğunda orta sahayı Cisse-Uğur ikilisine teslim etmek ve Denizli'nin burada başka işler düşüneceğini sanmıyorum. Kanatlar ise belirsiz, sol tarafı Seric-Tello yapıp Ekrem'i sağ tarafta da kullanabilir ama bence mantıklı olan Ekrem ve Tello'yu solda, Holosko ve İbrahim Toraman'ı da sağ kanatta oynatmak. Ali Tandoğan'ı arkaya alıp Gökhan Zan yerine defansın ortasında Toraman'ı da oynatabilir. Hangi oyuncuyu oynatırsa oynatsın tercih edilmesi gereken düzen Fenerbahçe maçının düzeni olmalı ama tabii ki farklı oyuncu tercihleriyle, Holosko'nun kenarda oturması gibi bir ihtimali düşünmüyorum. Maçın Beşiktaş adına en önemli oyuncusu bence Holosko, Galatasaray'ın iki stoperini özellikle Meira'yı bire bir yakaladığı her anda büyük tehlike yaratacaktır. Bobo ise yine büyük ihtimalle yedek oturacaktır ki Fenerbahçe maçından farklı olarak Nobre'ye destek olabilecek Tello ve Holosko ile Nobre-Galatasaray ilişkisi düşünüldüğünde bu yanlış bir tercih de olmaz.

Maçın favorisi tabii ki Galatasaray ama ben Beşiktaş'ın şansının Beşiktaş taraftarları da dahil olmak üzere herkesin düşündüğü kadar az olmadığını düşünüyorum. Fenerbahçe'nin Kadıköy'de yaptığı gibi Galatasaray'ın hücum yıldızlarına boş alan bırakmayıp ve bireysel hata yapmadığı halde iyi bir Delgado'nun besleyeceği Holosko ile Beşiktaş galibiyet şansını da yakalayabilir.

Galatasaray - Beşiktaş
Ali Sami Yen Stadyumu
21 Aralık 2008 / 19:00

Volkan?


Konyaspor'un filedeki delikten dışarı giden golü sonrası Volkan'ın hakeme hareketi, gol olmadığını söylüyor. Gerçekten öyle gördüğüne, olayı anlamadığına inanmak istiyorum ama çok zorlanıyorum ve utanıyorum.

Konyaspor 1-2 Fenerbahçe


Maç hakkında yazılacak bir şey yok. Ne de olsa ilk golden başka bir şey konuşulmayacak. Anelka'nın topa el ile dokunmadan faul ile attığı gol 2 sene konuşulduysa herhalde bu da 8-10 sene konuşulur.

19 Aralık 2008 Cuma

Ferguson vs Mourinho


Çok keyifli olacak..

Tv'de Futbol / 19-22 Aralık


19 Aralık Cuma
20:00 Konyaspor - Fenerbahçe / Lig Tv
21:45 Az Alkmaar - Utrecht / Futbol Smart

20 Aralık Cumartesi
13:00 Karşıyaka - Çaykur Rizespor / D Spor
14:45 Birmingham - Reading / Futbol Smart
17:00 Fulham - Middlesbrough / Spormax
19:00 Trabzonspor - Eskişehirspor / Lig Tv
19:20 Sheffield U - Crystal Palace / Futbol Smart
19:30 West Ham United - Aston Villa / Spormax
20:00 Grenoble - Le Mans / Kanal A
21.00 Real Madrid - Valencia / NTV
22:00 Caen - Lyon Kanal / A
22:30 San Lorenzo - Boca Juniors / NTV Spor
22:30 Sporting Lisbon - Academica / Spormax

21 Aralık Pazar
13:00 Erciyesspor - Altay / D Spor
14:00 Gençlerbirliği - Sivasspor / Lig Tv
15:30 PSV - Feyenord / Futbol Smart
16:00 Atalanta - Juventus / NTV
17:30 Falkirik - Celtic / Futbol Smart
18:00 Arsenal - Liverpool / Spormax
18:00 Mars'lya-Nancy Kanal A
19:00 Galatasaray - Beşiktaş / Lig Tv
20:00 Villarreal - Barcelona / NTV Spor
21:00 Porto - Maritimo / Spormax
22:00 Monaco-Bordeaux Kanal A

22 Aralık Pazartesi
20:00 Manisaspor - Orduspor / D Spor
22:00 Everton - Chelsea / Spormax

UEFA Kupası 3. Tur Eşleşmeleri

Bordeaux - Galatasaray
Paris Saint Germain - Wolfsburg
Kopenhag - Manchester City
NEC Nijmegen - Hamburg
Sampdoria - Metalist Kharkiv
Braga - Standard Liege
Aston Villa - CSKA Moskova
Lech Poznan - Udinese
Olympiacos - Saint Etienne
Fiorentina - Ajax
Aalborg - Deportivo La Coruna
Werder Bremen - AC Milan
Dinamo Kiev - Valencia
Zenit - Stuttgart
Marsilya - Twente
Shakhtar Donetsk - Tottenham Hotspur
.
Galatasaray bence iyi bir kura çekti, hatta bence Aalborg'dan sonra çekilebilecek en iyi kura buydu. İlk maçı da deplasmanda oynayacaklar, ben Galatasaray'ın turu geçeceğini düşünüyorum. Bu turu geçtiği takdirde ise Galatasaray'ın rakibi Hamburg-Nijmegen eşleşmesinin galibi olacak. O eşleşme tabii ki bundan daha zor olur ama bir Alman takımının çıkması yine de bir avantaj sayılabilir.
.
Güzel eşleşmeler oldu. Werder Bremen-Milan, Zenit-Stuttgart, Dinamo Kiev-Valencia, Fiorentina-Ajax benim için en seyredilesi mücadeleler olacak. 3. turda ilk maçlar 18-19 Şubat, rövanş maçları ise 26 Şubat'da oynanacak.

Şampiyonlar Ligi 2. Tur Eşleşmeleri


Chelsea-Juventus
Real Madrid-Liverpool
Inter-Manchester United
Arsenal-Roma
Villarreal-Panathinaikos
Sporting Lizbon-Bayern Münih
Atletico Madrid-Porto
Lyon-Barcelona

Bayern Münih ve Barcelona turu bence rahat geçerler, Villareal ve Atletico Madrid'in de zor da olsa tur atlayacağını düşünüyorum ama diğer eşleşmelerde gerçekten çok güzel ve zorlu maçlar izleyeceğiz. Ranieri eski takımına karşı sahaya çıkacak, Mourinho da tekrar İngiltere'ye geliyor ama ikisinin de işi çok zor. Gönlümden Inter geçiyor olsa da bence şanslar yarı yarıya. Liverpool'dan fazlasıyla umutluyum, bu Real Madrid'i eleyecek güçleri fazlasıyla var. Arsenal-Roma eşlesmesinden çıkan takım ise bence her şeye rağmen Arsenal olacak.

İlk maçlar 24-25 Şubat, rövanşlar ise 10-11 Mart tarihlerinde oynanacak.

Trabzonspor ve TFF

Bu hafta içi Trabzonspor cephesinden hakemler ve Federasyon aleyhine bir çok açıklama geldi ve bu açıklamaların sonunda Sadri Şener PFDK'ya sevk edildi. Yine aynı dönemde Trabzonspor taraftarları da TFF binasına protesto yürüyüşü yaptı. Bu yürüyüşte atılan çok çirkin sloganlar da vardı ama o işin başka bir boyutu ve futbolun dışında değerlendirmek gerekiyor.

Bence tepkiler abartılı, bu kadar gürültü çıkartacak olaylar olduğunu düşünmüyorum. Herhalde geçen sene Beşiktaş'ın başına gelenler Trabzonspor'un başına gelse TFF üyeleri rehin alınırdı. Öne çıkartılan üç maç var ve bu üç maçta kaybedilen yedi puandan bahsediliyor ki bu kayıp puan hesapları da zaten beni hep güldürmüştür. Sivasspor maçının başında verilmeyen bir penaltı, Bursaspor maçının son dakikalarında ofsayttan yenen bir gol ve Kayserispor maçında aleyhlerine verilen hatalı penaltı kararı öne çıkartılıyor. Bursa'da kaybedilen 1 puana tamam ama maçın başında verilmeyen bir penaltı yüzünden 2 puanımızı çaldılar demek bana garip geliyor. Kayserispor'a attıkları gol çizgiyi geçmeden gol değeri kazanmışken Trabzonspor aleyhine verilen penaltıyı söyleyip hakem 2 puanımızı çaldı demek ise gariplikten de öte komik geliyor. Sonuçta çizginin 80 santim içerisine düşen topu bile görmekten aciz, kuralları bilmeyen ve zayıf karakterli hakemlerin yönettiği bir ligdeyiz. Tamam hepimizin aklına zaman zaman garip şeyler geliyor, hataların hata olduğuna inanmıyoruz ama hakemlerimiz kötü ve bizim öncelikle bunu kafamıza sokmamız lazım.

"Bizi şampiyon yapmazlar" Anadolu kulüplerinin en sevdiği söylemlerden biridir ve bunda haklılık payları da vardır ama daha önce 5 kez şampiyon olmuş ve Türk futbolunda kendine diğer Anadolu kulüplerinden ayrı bir yer edinmiş Trabzonspor'un bu söylemlerle ortaya çıkması her şey bir yana bence kendi camialarını küçültüyor, büyük düşünmeyi başaramayan Anadolu kulüplerinin seviyesine indiriyor. Aslında bunların hepsi belki de bir stratejidir. Sadri Şener zeki ve senelerdir bu işlerin içinde olan bir başkan. Bahsedilen üç maç yüzünden ortalığı bu kadar ayağa kaldırmasını ben beklemezdim ama belki bazı kesimlerin üzerinde psikolojik baskı kurmak, olabilecek bazı şeyler için şimdiden tedbirli davranmak istemiş olabilir.

Trabzonspor durduk yere kendine bir düşman yarattı ve görünen o ki sezon sonuna kadar bu düşmanla boğuşacak. Avni Aker'de bu sene değişmiş olan ve takımı da pozitif etkileyen ortam da muhtemelen artık çok farklı olacak. Camianın girdiği bu psikoloji ve "bizi şampiyon yapmazlar" söylemi bence futbol takımına da zarar verecek.