28 Şubat 2010 Pazar
İBB 2-1 Fenerbahçe
26 Şubat 2010 Cuma
25 Şubat 2010 Perşembe
Wayne Bridge
Şampiyonlar Ligi / 23-24 Şubat
2. devrenin başında golü bulan ise Chelsea oldu. Kalou köşeye çok düzgün vurdu ama Cesar’ın çıkartabileceği bir toptu. Inter bu gole yine tam bir baskı kurmadan çok çabuk cevap verdi . Cambiasso’nun bu golü bence muhteşemdi, ikinci topa o şekilde vurabilmek büyük iş. Hiç yoktan gol çıkardı.
Golden hemen sonra gelen Balotelli-Motta değişikliği belki maç beraberliğe gelmişken işleme kondu ama gol gelmesine rağmen Mourinho vazgeçmedi. Balotelli sağa, Eto’o da sola kaydı. Milito iyice tek kaldı. Çok da kötü olmadı, Chelsea ilk devre geldiği kadar gelemedi. Lucio zaman zaman biraz pisleşerek de olsa Drogba’ya bir şekilde top göstermedi. Biraz Anelka sahneye çıktı ama o da Lampard’ın yakaladığı hazırlanış olarak çok güzel pozisyon dışında üretkenliğe yetmedi. İyi oynamayan Eto’o yerine Pandev’in oyuna girmesine rağmen Inter de etkili gidemedi.
Neticede Inter kazandı, ne olursa olsun ufak da olsa avantajı eline geçirdi. Belki muhteşem bir futbol olmadı ama bu eşleşme içindeki hikayeler maçı olduğundan çok daha güzel gösterdi, çok zevk verdi. İkinci maç bundan çok daha güzel olacaktır, öncesinde ve sonrasında ortaya harika kareler çıkacaktır. Bana Inter turu geçecek gibi geliyor, istediğim de zaten bu ama maçın uzatmaya gitmesini Inter’in turu geçmesinden bile daha çok istiyorum.
.
Barcelona karşısında Stuttgart ise sert ve tempolu bir ilk yarı oynamış. Her yere iki kişi koşmuşlar, hücumda da gol pozisyonları bulmuşlar. İkinci devre belki Stuttgart’ın gücünün de bitmesiyle maç klasik bir tek taraflı Barcelona maçına dönmüş, son dakikaya kadar topa hakim olarak maçı bitirmişler.
Herhalde bu 3 deplasman takımı da turu geçer.
22 Şubat 2010 Pazartesi
Fenerbahçe 2-3 Bursaspor
21 Şubat 2010 Pazar
Beşiktaş 1-1 Galatasaray
20 Şubat 2010 Cumartesi
Tv'de Futbol / 20-22 Şubat
20 Şubat Cumartesi
14:45 Everton - Manchester United / Spormax
15:00 Eskişehirspor - Gençlerbirliği / Lig Tv
16:30 Nurnberg - Bayern Munich/ Trt 3
17:00 Wolves - Chelsea / Spormax
19:00 Trabzonspor - İBB / Lig Tv
21:00 Barcelona - R. Santander / Ntv
21:45 Inter - Sampdoria / Ntv Spor
22:00 PSG - Toulouse / Kanal A
23:30 Corinthians - Rio Branco / Spormax
21 Şubat Pazar
16:00 Bologna - Juventus / Ntv Spor
16:00 Aston Villa - Burnley / Spormax
16:30 Freibourg - Hertha Berlin / Trt 3
17:00 Manchester City - Liverpool / Spormax
18:00 Marseille - Nancy / Kanal A
19:00 Beşiktaş - Galatasaray / Lig Tv
19:30 Portsmouth - Stoke City / Spormax
21:00 Palmeiras - Sao Paulo / Spormax
21:45 Bari - Milan / Ntv Spor
22:00 Real Madrid - Villareal / Ntv
22:00 Rennes - Lille / Kanal A
22 Şubat Pazartesi
20:00 Fenerbahçe - Bursaspor / Lig Tv
22:00 Blackburn - Bolton / Spormax
22:00 Valencia - Getafe / Ntv
Lille OSC 2-1 Fenerbahçe
Bilgisayar başına ancak geçebildim. Maç yorumu yapmanın bu saatten sonra bir anlamı yok ama maç blogda eksik kalsın istemiyorum.
Kabus gibi bir başlangıç oldu ama Wederson’un sıradışı ve muhtemelen ayağından çıkarken çok insanın “yapma” diye bağırdığı vuruşu kuvvetli rüzgarın da etkisiyle gol olunca kendimize geldik. Fenerbahçe Lille’den kötü bir takım değil, Perşembe akşamı da deplasmanda zor durumlara düşmedi. Rakibe goller dışında sadece Lugano’nun sakatlandığı pozisyonda ciddi bir gol şansı verdi. Fenerbahçe temponun yükselmesine elinden geldiğince izin vermedi ve Alex’in Güiza ile yakalayabileceği fırsatları kovaladı. İstenen oldu da, Lille’in bulamadığı netlikte iki pozisyon Güiza ile harcandı. Deplasmanda oyunun gidişatı bundan iyi olamazdı ama o iki pozisyon ve yine Güiza yüzünden başlamadan biten ataklar ortaya bu skoru çıkardı. Güiza artık iyice bitti. Kendine güveni yok, o iki pozisyonda muhtemelen ayakları titriyordu. Her şeyi geçtim, Alex’e de üzülüyorum. Onun için de katlanması zor bir durum ve zaten ilk pozisyonda o da zıvanadan çıktı.
Deniz’e her maç beddua edenler muradına ermiştir. İşte istedikleri oldu, Allah Deniz’in belasını verdi. O pozisyona kadar kötü oynamıyordu, hiç hata yapmamıştı ve ben performansından gayet memnundum ama rüzgara karşı oynarken aldığı riskin bedelini o ve takım ağır ödedi. Gol başka bir oyuncunun hatasından gelseydi bu kadar üzülmezdim. Volkan’ın da ilk golde hatası büyük, o açıdan gol yenmez. Özer’i de beğenmedim, ikinci devreye başlamasını bile beklemiyordum. Bilica rakibe pozisyon verilmeyince belki çok göze batmadı ama ben sorumsuz futboluna dayanmakta bazen zorlanıyorum.
Ben gollü bir beraberlik çıkacağını tahmin ediyordum ama Güiza istemedi. Bundan sonra mümkünse Kadıköy’de kesinlikle forma giymesin, bu bitmiş haliyle Kadıköy’de alacağı tepkiler sonrasında sahanın ortasında ağlayacak duruma gelebilir. Rövanş kolay olmayacak, Lille mutlaka gol bulacaktır. Rakip savunmaya baskı yaparak maça başlamanın doğru olacağını düşünüyorum, Kadıköy ortamında top çıkarmakta zorlanabilirler. Çok üst düzey tekniği olan ve baskıyı kaldırabilecek savunma oyuncuları yok gibi gördüm. Saraçoğlu’nun rakipte yaratacağı şaşkınlıkla Fenerbahçe ilk 20 dakikada bir gol bulursa çok rahatlar. Tur şansı oldukça yüksek ama neticede şu an arada 1 gol fark ve dolayısıyla ufak da olsa Lille’in bir avantajı var. Umarım Fenerbahçe yoluna devam eder, Liverpool karşısında şansımızı denemeyi çok istiyorum..
18 Şubat 2010 Perşembe
Şampiyonlar Ligi 1/16 - İlk Çarşamba
Arsenal’in eksiklerinin olması kimseye garip gelmiyor, bu maçta da sakat oyuncu sayısı fazlaydı. Porto da çok iyi bir takım, hani lafa gelince “Porto gibi olalım” deriz ya, fersah fersah önümüzdeler. Dün maça da iyi başladılar ve Fabianski’nin hediyesiyle öne geçtiler. Arsenal bu gole bir korner sonrasında Sol Campbell ile hemen karşılık verdi. Çok tempolu ve keyifli geçen ilk devre 1-1 sona erdi. İkinci devrede de takımlar tempolarından fazla bir şey kaybetmemişlerdi ama oyunun sertlik düzeyi biraz da hakemin katkısıyla iyice arttı. Özellikle Porto sertliği biraz da pisliğe çevirdi, herhalde Fabregas hiçbir maçta bu kadar dayak yememiştir. Porto’nun ikinci golü hakkında kim neler dedi bilmiyorum, açıkçası bir kural varsa da benim haberim yok ama ne olursa olsun bence baraj beklenir ve böyle bir gole de izin verilmez. Bir de hakem Porto’lu oyuncu atışı kullandıktan sonra elini kaldırıyor, iyice saçmalıyor.
Bu gol ile maçın skoru da ortaya çıktı. Arsenal de Arshavin’in yokluğunda Nasri ve Diaby de kötü günlerinde olunca üretken olamadılar, o muhteşem pas trafikleri de bozuldu. Özellikle Diaby çok fazla top kaybetti. Artık Porto’nun ufak bir avantajı var ama Emirates’den tur ile dönmeleri benim için büyük sürpriz olacak. Bu maçta sertliği biraz abarttılar, kasıtlı tekmeler attılar ve biraz pisleştiler. Arsenal sahasındaki maça çok konsantre çıkacaktır ve Porto’yu eleyecektir.
Ovrebo’nun maçını ise çok dikkatli izleyemedim, maçın geneli hakkında fazla yorum yapmayacağım. Gerçi zaten maçın hakemi dışında çok fazla bir şeyin konuşulduğunu da sanmıyorum. Bayern’in ilk golünde çalınan penaltı verilmeyebilir ama zaten tartışılması gereken hata da bu değil. Devamında gol olan pozisyonu penaltı ile kesiyor ve penaltıyı verince kırmızı kart göstermesi gereken oyuncuyu da sahada tutuyor. Ve o atılmayan Kroldrup da Fiorentina’nın beraberlik golünü atıyor.
Gobbi’ye gösterilen kırmızı kartı çok eleştirmem, bence de verilebilir. Ama sonrasında Klose’yi atamadı, direkt bileği kırabilecek bir fauldü ama sarı kart çıktı. Son dakikada gelen gol ise skandal, iki metreden bile fazla ofsayt olabilir. Yan hakem yerinde, asıl suçlu tabii ki o ama ofsayt ilk bakışda diğer kaleden bile görülebilecek kadar net. Yan hakem kör diyelim ama bu pozisyon için Ovrebo’ya da laf edilir.
Bayern’in rahat kazanacağını düşünüyordum ama Fiorentina beni yine bir Şampiyonlar Ligi maçında yanılttı. İtalya’daki maça bu hakem kararlarının da etkisiyle daha ayrı bir konsantrasyon ile çıkacaklardır. Tur bence ortada.
17 Şubat 2010 Çarşamba
Guus Hiddink
Not: Resmi açıklamada kullanılan fotoğrafı çeken arkadaş makinayı titretmeseymiş, ya da en azından çektiği fotoğrafı bir kontrol etseymiş daha iyi olacakmış. Neyse, o da bu yeni dönemin nazar boncuğu olsun.
Şampiyonlar Ligi 1/16 - İlk Salı
www.manutd.com
16 Şubat 2010 Salı
A.C. Milan 2-3 Manchester United
Champions Lge KO Rnd 1, Leg 1
16.02. 2010
Final score | Milan | 2 – 3(HT 1 – 1) | Manchester United |
---|---|---|---|
|
| ||
Bookings |
|
| |
Sent off |
|
Corners | 660% | 440% |
---|---|---|
On target | 660% | 440% |
Fouls | 1542% | 2058% |
Offside | 00% | 2100% |
Star Tv !
Uzun bir ara geride kaldı ve Şampiyonlar Ligi de kaldığı yerden devam edecek. Yeni fikstür formatı sevindirmişti, 2. turda oynanacak 8 maç 2 haftaya yayılıyordu. Bu da daha çok maç izlememiz anlamına geliyordu ki zaten UEFA'nın da hedefi daha fazla maçın yayınlanmasını sağlamaktı.
Bugün yarına göre daha güzel maçlar var. Hangi maçın yayınlanacağını görmek için Star Tv web sayfasına girdim ve sabah sabah sinirim bozuldu. Yayın akışı burada ve Milan-Manchester United ile Lyon-Real Madrid maçlarının olduğu bugün bir maç yayını yok. Sağolsunlar, yarın Porto-Arsenal maçını veriyorlarmış.
Bildiğim kadarıyla yayıncı kuruluş her maç akşamı en az bir maçı açık kanaldan yayınlamak zorunda. Bu işin aslını bilen varsa lütfen bildiklerini paylaşsın. Blog alemi diye atıp tutuyoruz, yazan çizen birçok medya çalışanı da var. Mutlaka bu işin aslını bilen biri vardır. Eğer ben doğru biliyorsam ve bu Star Tv kuralları hiçe sayarak kafasına göre maçları yayınlamıyorsa en azından ben bu sefer koyun olmayacağım, gerekli yerlere mail atarak elimden geleni yapacağım. UEFA maç yayını olsun diye programı bölüyor, bizimkiler maç yayınlamıyor. Adamlar istedikleri gibi at koşturuyorlar, olmaz böyle bir şey.
Sonra bu adamlara, Star Tv ve Dsmart'a küfür edince ben suçlu oluyorum..
15 Şubat 2010 Pazartesi
Bursaspor 1-1 Trabzonspor
CL Fantasy Football
Sonunda Şampiyonlar Ligi tekrar başlıyor. Maçlar ile birlikte fantezi futbol macerası da kaldığı yerden devam ediyor. Eylül ayında bu gönderi ile kurduğumuz iki ligi duyurmuş ve yaklaşık 20 takım olmuştuk. Muhtemelen bazıları kadroları güncellemeyi bıraktı ve geride kaldı. Ben yine de ligde yer alan ve yarışmaya devam etmek isteyenler için hatırlatmamı yapayım.
Eleme maçları öncesinde sınırsız transfer hakkı var ve grup maçlarının aksine bu turda kadroda bir takımdan en fazla 3 oyuncu bulundurabiliyoruz. Hatırlatma biraz geç kalmış olabilir ama ben de yeni hatırladım. En geç yarın 21.30'da işi bitirmiş olmak gerekiyor. Kuralları hatırlamak isteyen olursa buradan bakabilir.
Manisaspor 2-2 Fenerbahçe
Fenerbahçe ligin ilk yarısında Diyarbakırspor ve Manisaspor karşısında oynadığı futbolun yarısını bile oynamadan maçlar kazanmıştı. Belki de o maçların diyeti ödeniyor. Fenerbahçe bu maça çok iyi başladı, 20 dakikayı geride bıraktığımızda Sivas deplasmanına benzer bir skor görebileceğimizi düşündük. Zemin iyi olunca takımın pas trafiği çok iyi işliyor, belki de dün şimdiye kadar hiç görmediğimiz kadar iyi ve hızlı pas yapan bir Fenerbahçe gördük. Solda Özer ve Santos iyi işliyordu, sağ kanatta ise Mehmet Topuz belki de geldiğinden beri en iyi performansını sergiliyordu. Takım tüm hatlarıyla saldırıyor, hücumdaki paslaşmalar büyük zevk veriyordu. Manisaspor orta sahayı geçmekte bile zorlanıyordu ve gol de gecikmeden geldi. Çok güzel bir organizasyonla Cristian’ın ayağından gelen golden sonra da Fenerbahçe tempoyu tamamen düşürmedi, pas trafiğini aynen devam ettirerek kontrolü hiç bırakmadı ama bir türlü 2. gol gelmedi. Bu iyi ve izleyenlere de keyif veren futbolun karşılığı pozisyon olarak alındı ama skora yansımadı. Oyuna tamamıyla hakim olan ve daha ilk devrede rakibin 2 katından daha fazla pas yapan Fenerbahçe hiç beklenmedik bir anda golü yedi ve farklı bitmesi gereken devre 1-1 bitti. Golde bence Santos’un hatası var. İtirazında haklı olabilir ama onun boşalttığı yere Bilica gidince göbekte Isaac kafayı çok rahat vurdu. Bu kadar tek taraflı geçen bir devrenin berabere bitmesindeki en önemli sebeplerden biri son paslarda ve vuruşlarda futbolcuların kötü tercihler yapması oldu. Semih biraz gününde olsaydı bile çok farklı bir skor ortaya çıkabilirdi.
Fenerbahçe’de ilk 45 dakikanın aksine ikinci devre kanatlar işlemez oldu. Özer ve Mehmet Topuz’un tempoları düşünce Fenerbahçe daha çok göbekten yüklenmeye başladı. İlk devre kadar tek taraflı bir oyun olmasa da yine oyun tamamıyla Fenerbahçe’nin kontrolündeydi. Aslında pozisyonlar da geldi ama bir türlü gol gelmedi. Mehmet Topuz yerine Gökhan Ünal girince oyun iyice merkeze sıkıştı, sanırım Topuz’un ufak da bir sakatlığı vardı. Son 15 dakika beklediğimden daha az bir baskı oldu. Ben Manisaspor’a nefes alma fırsatı verilmez diye düşünüyordum ama orta sahada 1 kişi eksilince ev sahibi takım da arada rakip kaleye gitmeye başladı ve yine Isaac ile golü buldu. Fark olması gereken maçtan puansız dönüleceğine inanmakta zorlanırken Gökhan Ünal beraberlik golünü attı. 90 dakika boyunca hücum eden, özellikle ilk devre belki de sezonun en iyi futbolunu oynayan, %80’den fazla bir yüzdeyle rakibin neredeyse 3 katı pas yapan, yirmiden fazla gol denemesi olan ve birçok pozisyon yakalayan Fenerbahçe Manisa’dan sadece 1 puanla döndü. Bize de oynanan olumlu futbol ve takımın 90. dakikada gol yedikten sonra bile maçı bırakmaması teselli ama belki de biraz züğürt tesellisi oldu..
Fenerbahçe artık lider değil ve son iki haftada kaybettiği 4 puan da mutlaka aranacaktır. En basitinden haftaya Beşiktaş’ın ve Fenerbahçe’nin kazanması durumunda farkı 6’ya çıkarma şansı kaçmış olacak. Manisa’da Fenerbahçe çok iyi oynadı ve şanssız bir şekilde puan kaybetti, bu bir gerçek ama tabii ki doğru gitmeyen şeyler de vardı. 3-4 farkla bitebilecek bir ilk devrenin berabere bitmesini eleştirmek ama bunu sadece savunma oyuncuları ekseninde yapmamak gerekir. 3 haftadır gol atamayan Manisaspor’dan iki gol yemek sinir bozucu ama hücumcular bazı pozisyonlarda daha basit oynamayı becerebilselerdi çok daha fazla gol bulabilirlerdi. Neticede futbol affetmiyor ve giden puanlar geri dönmüyor. Yine de çok takılmamak lazım. Fenerbahçe an itibariyle Süper Lig’in en iyi futbol oynayan takımı ve bunu sürdürebildiği takdirde karşılığını uzun vadede mutlaka alacaktır. Belki o zaman bu son dakika golleri de anlamını bulacaktır.
12 Şubat 2010 Cuma
Tv'de Futbol / 12 - 15 Şubat
.
14 Şubat Pazar
.
Bursaspor 3-1 Fenerbahçe
11 Şubat 2010 Perşembe
Stamford Bridge'de Meşale
Hafta İçi Premier League
Premier League Salı ve Çarşamba oynanan maçlarla devam etti. "28 günde 8 maç, 93 günde 38 maç var, şu takıma zorlu fikstür" gibi geyikler orada olmuyor. Adamlar boş yer bulunca hemen maç yerleştiriyor. Güzel maçlar vardı, seçme şansım zaten yoktu ama olsaydı da tabii ki Arsenal-Liverpool maçını izlerdim. Bu iki takım oynayınca yüksek olan beklentiler iyice zirve yapıyor ama dün hiç beklediğim gibi bir maç olmadı. Daha çok orta sahada geçen, fazla pozisyon çıkmayan bir maçtı. Arsenal ikinci yarıda bulduğu tek golle maçı kazandı, gol üstün insan Diaby'den geldi. Bu adama bayılıyorum, bence muhteşem bir oyuncu. Skorda geriye düşen Liverpool son 10 dakika yüklendikçe yüklendi. Bu baskıdan bir gol çıkmadı ama fotoğrafta görülen ve muhtemelen bugün İngiltere'de çok konuşulan pozisyon yaşandı. Kaptan Gerrard'ın serbest vuruşunda diğer Kaptan Fabregas ceza sahası içinde topu blokladı ama Howard Webb'den penaltı kararı çıkmadı. Haliyle benim de aklıma Vanspor-Beşiktaş maçı ve Metin Tokat geldi. Bu noktada klasik cümleyi kurmazsam olmaz: "Abi bakın işte Premier League'de bile hakemler böyle hatalar yapıyor."
Diğer maçlarda sürpriz sonuçlar vardı. Aslında Chelsea ve Manchester United'ın puan kaybedeceğini bekliyordum ama Chelsea Everton deplasmanından en azından bir beraberlikle döner diye düşünüyordum. Saha iki gol attı ve Everton kazandı. Manchester United ise kaybedebileceğini düşündüğüm çok zorlu Aston Villa deplasmanından rakibin kendi kalesine attığı bir golle beraberlik çıkardı.
Bu sonuçlarla Chelsea ve United arasındaki puan farkı 1'e indi. Arsenal ise liderin 6 puan gerisinde 3. sırada yer alıyor. Liverpool'un kaybettiği haftada Tottenham da Wolves'a deplasmanda kaybedince Manchester City bu iki takımın arasında girdi ama iki maçı da eksik. Bir maçı eksik Aston Villa'nın da Liverpool'dan sadece 2 puan gerisinde olduğunu düşünürsek bu sezon şampiyonluk mücadelesiyle birlikte Şampiyonlar Ligi'ne katılmak için yapılan mücadelenin de çok zevkli geçeceğini söyleyebiliriz. İşler kızışıyor, bizim de keyfimiz katlanarak artıyor.