:
2006 kabusundan hemen sonra iş için bir hafta Antalya’ya gitmem gerekiyordu, çok güzel denk gelmişti. Şimdi de gidiyorum. Yine tam zamanında kaçıyorum ama biraz daha güzeline. Bir finalden kaçıp başka bir finale gidiyorum. Şu lanet yanardağ bir şeyler çıkarmazsa önce Barcelona’ya, oradan da final için Madrid’e geçiyorum. Yola Barcelona’yı Bernabeu’da izlemek amacıyla çıkmıştık, orada da üzüldük ama olsun, buna da şükür. Gitmeden bloga son bir şeyler daha not düşeyim, kendi adıma elimden geldiğince bu sezonu kapatmaya çalışayım ve uzaklaşayım. Döndüğümde neler yaşanmış olur bilemiyorum. Maç sonrası eve gelince bir şeyler yazdık ama onlar ilk anda çıkanlardı, düşüncelerimin tamamı değil. Neticede ben her ne kadar nispeten sakin olsam da çok sağlıklı bir durumda olmayabilirim, o an düşünemediğim birçok şey oldu.
Kim ne derse desin işi zıvanadan çıkaran şey anons olayı oldu. Şampiyonluk kaybetmek sorun değil, biz daha beterini de yaşadık ama
Hayatım Fenerbahçe’den aldığım şu yukarıdaki fotoğraf gerçekten çok üzücü. İki dakika içinde böyle bir git gel yaşamak gerçekten hiç kolay değil. Anonsun bilinçli olarak yaptırıldığını düşünenlere ben akıl sır erdiremiyorum. Kesinlikle tek bir adamın saçmalamasıydı ama o adamın maç oynanırken mikrofonla istediğini söyleyebilecek bir konumda olması tabii ki büyük bir hatadır. O anons olmasaydı belki şu an çok başka bir halde olacaktık, belki camia üzerinde bu derece büyük bir yıkım yaratmayacaktı. Daum ve yönetim için istifa sesleri yine duyulabilirdi ama belki sahada yıkılıp kalan futbolcular alkışlanacaktı. Dışarıdan bakınca komik gözüktüğünün farkındayım, dalga geçilmesini de anlayabiliyorum ama sınırı bilmek lazım. Genelde zaten ülke insanının ruh sağlığının çok iyi durumda olduğunu söylemek zor. Bu ülkede takımı maç kaybedince kendini öldürenler de oldu, Pazar günü de olabilirdi. Kimseden bu kadar derin düşünmesini beklemiyorum ama en azından biraz empati yapılabilir.
.
Hazır konu oraya yaklaşmışken önce Fenerbahçe dışındakilerden bahsedelim. Bursasporlular dışında kalanlar ile ilgili olarak benim söyleyecek fazla bir şeyim yok. Maç sonrası yazdığım bazı şeyler yanlış anlaşılmış, ya da öyle anlamak istemişler. Sevinmelerini, Fenerbahçe’nin bu şekilde şampiyonluk kaybetmesinden keyif almalarını anlayabiliyorum.
Bu kadarı biraz abartı gelse de sevinmeleri çok normal. Bana ters gelenler takımlarının kaybetmesini isteyecek kadar küçülebilenler ve “
Trabzon Fener’e yatacak” dedikten sonra azıcık bile utanmadan o Trabzonspor’un beraberliğini kutlayanlar. Fenerbahçe’den nefret etmekte haklı olabilirler ama bazıları son haftalarda en az o nefret ettikleri Fenerbahçe kadar çirkinleştiler, hem de içinde olmadıkları bir yarışta. Söylediklerine kendileri bile inanmayan, ciğeri beş para etmez gazeteci bozuntularının yalanlarıyla insanlara yüklendiler. Hep eleştirdikleri o adamların gurur duyacakları evlatları gibi oldular. Şike dediler, oyuncuların haysiyetiyle oynadılar. Bunu Bakan seviyesinde olanlar bile
yaptılar. Toraman’ın yaptığı futbol içi hataları Giray yapsaydı yine pisleşeceklerdi. Bugün “
Onur’lu Trabzon” diyenler o çocuğun hatalı çıkışlarından biri gol olsaydı onu da iki dakikada harcayıp, şerefsizlikle suçlayacaklardı.
Diğerlerini de geçtikten sonra Bursaspor’a gelelim. Öncelikle futbolcuları, teknik ekibi ve Ertuğrul Sağlam’ı tebrik ediyorum. Bursaspor camiasının da benim için can sıkan davranışları olmadı değil. En basitinden kutlamalardaki
şu görüntü bile bence büyük bir hazımsızlık örneğidir, önümüzdeki sezon kendilerine karşı bir nefret duymamı sağlayabilir. Taraftarları hakkındaki düşüncelerimi daha önce yazmıştım, kendilerinden zaten pek haz etmem. O seyircinin Diyarbakırspor maçındaki davranışlarını, gazeteci döven başkanlarını ve Ertuğrul Sağlam’ın hakemlere bazen kenarda bela okuyarak, bazen maç sonunda saydırarak yüklenmelerini yok sayamam ama yine de bunlar Bursaspor'u tebrik etmemi engellemez. Neticede sezona şöyle bir baktığımızda şampiyonluğu onların da sonuna kadar hak ettiğini söyleyebilirim. Gerçekten çok büyük bir iş başardılar.
.
.
Ve Fenerbahçe.. Malum bu ara Fenerbahçe dışında bir şeyler düşünmek pek kolay değil. Yorduk biz de kafamızı. Olanı biteni anlamaya çalıştık, neler olacağını düşündük. Berabere bitmesi mucize gibi gözüken bir maçın bu şekilde sona ermesi ve nasıl olduğunu hala anlayamadığım o garip anons olayı ilahi adalet mi? Olabilir. Mesela ben değil ama Bilica üzülmeyi hak etti, ya da o balonların üzerine lig şampiyonluğu hayal eden köpek çizenler için bu son normal. Ama bu üzüntüyü hak etmeyen çok insan vardı. Başta ameliyatlarını erteleyip acılar içinde mücade eden Özer, Gökhan Gönül ve sonra da haftalardır her maçını gücü bitene kadar savaşarak oynayan diğer futbolcular ile Fenerbahçe de bu şampiyonluğu en az Bursaspor kadar hak etti. Şampiyonluğu çok istedi. Bu son 10 haftada kazandığı her maçta rakibinden daha iyi futbol oynadı. Gol yemedi, pozisyon vermedi. Aynı performası son maça da taşıdı, hatta belki de sezonun en iyi futbolunu oynayıp uzun süredir gördüğüm en tek taraflı maçı izletti. Kalesinde saçma sapan bir gol gördü, sonra Trabzonspor’u ceza sahası çevresine hapsetti. 9 kişiyle tek bir gol atabilmek için her şeyi yaptı ama topu o çerçevenin içine sokamadı.
.
Olan buydu aslında, top bir türlü içeri girmedi. Artık bundan sonra ne olacağını düşünmek lazım. Açıkçası ben hala neyin daha iyi olduğuna karar verebilmiş değilim ama her ne diyeceksem bunu geride bıraktığımız sezonun cezası olarak değil önümüzdeki sezon için söyleyeceğim. Aziz Yıldırım ya da Daum gitsin diyeceksem bunu o top girmediği için değil, bizi gelecekte onlarla daha kötü şeyler beklediği için diyeceğim. Kalmalarını isteyeceksem de Fenerbahçe için daha hayırlı olacağını düşündüğüm için isteyeceğim. Zaten birçok noktada işin içinden çıkamıyorum, sadece aklıma geleni söyleyeceğim.
.
.Önce Aziz Yıldırım ve yönetim kurulundan başlayalım. Şampiyonluk gelseydi takıma müdahele ettikleri için başarıdan fazlasıyla nasipleneceklerdi, o top içeri girmediği için şu an normal olarak eleştirinin en büyüğü de onlara geliyor. Hatalarını görmek ve eleştirmek doğru, başkanın geçmişinde de onlarca hatası var. Ben de bunları çok iyi görüyorum, ben de çok şeyinden rahatsızım. Ama yine de anında istifa istenmesini, koskoca bir kulübün kaderinin bir gole bağlı olmasını anlayamıyorum. Kimse aksini iddia etmesin, uzun süredir Aziz Yıldırım’dan nefret eden ve istifa etmesini isteyenler bile bir gol gelseydi tabii ki ortalığı böyle yangın yerine çevirmeyecekti. Yine gitmesini isteyeceklerdi ama daha doğru ve düzgün bir şekilde. Ben ağırlıkla kalmasını, futboldan biraz daha uzaklaşarak kalmasını istiyorum ama hatalarından ders alıp almayacağına dair net bir şeyler söyleyemiyorum. Kendi burnunun dikine gitmekten vazgeceğinden, başka insanların fikirlerine saygı duyacağından, şirket-kulüp dengesini sağlayacağından emin olamıyorum. Daha önce kendinde düzelttiği şeyler oldu ama bunu tekrarlayabilecek mi bilemiyorum.
Evet, belki de gitme zamanı geldi ama sonrasını hesaplamadan, gidişinin arkasında belirsizlikten başka bir şey göremiyorken ben gitsin diyemiyorum. İçinde bulunduğumuz ruh hali ile alacağımız kararların çok sağlıklı olamayacağından ve Fenerbahçe’nin zarar görebileceğinden çekiniyorum. En basitinden bugün gitmesiyle beraber önümüzdeki sezonun kadro yapılanmasında nasıl bir buhrana girebileceğimizi düşünüyorum. Birçok olumsuzluğun yanı sıra Fenerbahçe birçok önemli noktada ileriye gittiğini görüyorum ve işlerin bu iyi giden noktalarda da terse dönmesinden korkuyorum. Belki bu korku sebebiyle de birçok hatayı sineye çekmeye çalışıyorum. Kararsızlığa düşüp “
artık gitsin” diyorum ve yerine kimin gelebileceğini düşünüyorum. Aziz Yıldırım yerine onun hatalarını yapmayacak ama iyi götürdüğü işleri de aynen devam ettirecek birinin gelmesini istiyorum. Çoğunluk gibi ben de Mehmet Ali Aydınlar diyebiliyorum ama seçimde o çoğunluk dediklerimizin oy vermediğini, başka hesapların dönebildiğini aklıma getirip kulübün yanlış ellere teslim edilmesinden çekiniyorum. Belki ben de yanılıyorum, belki korkunun ecele faydası yok ama ben sadece her ne olacaksa daha sağlıklı bir şekilde olsun istiyorum. Aslında bu söylediklerimden bile emin değilim. Bilemiyorum, sadece düşünüyorum.
Şimdi de Christoph Daum’a gelelim. Maçtan önce sonuç ne olursa olsun kalması gerektiğini düşünüyordum ama kalırsa önümüzdeki sezon üzerine nasıl gideceklerini de tahmin edebiliyorum. Bu yıl zor şartlarda çalıştı, elinde önemli bir bölümü kendisine miras kalan bir takım vardı ve gerek kendi ülke içi reputasyonu, gerekse bir önceki sezon sebebiyle fazla kredisi de yoktu. Ne olursa olsun Daum’un kötü bir sezon geçirmediğini düşünüyorum. Sonu hüzünlü bitti ama önümüzdeki sezon için bu takımın güzel bir iskeleti ve kaliteli yerli oyuncuları oldu. Başta Güiza ve Bilica’nın yerine olmak üzere yapılacak yerinde takviyelerle ortaya çok uyumlu, dengeli ve güçlü bir Fenerbahçe kadrosu çıkabileceğine inanıyorum. Şampiyonluk son maçta kaçtı diye yeni bir teknik direktör gelirse bu takımı ne kadar ileri götürür bilemiyorum. Tercihim Daum’un kalmasıdır ama yukarıda da söylediğim gibi üzerine yığılacak medya baskısı ve bu medyadan etkilenecek taraftar işleri daha kötüye de götürebilir.
Futbolcuları suçlamıyorum çünkü ellerinden geleni yaptıklarını gördüm. Şampiyonluk kaçtıysa, önceki haftalarda puanlar dağıtıldıysa bunda mutlaka futbolcuların da suçu var ama en azından daha önce hep rahatsız olduğumuz ruhsuzluğu, mücadeleden kaçmayı bu sezon görmedik. Bazı isimlerle yolların ayrılmasını istememin sebebi ise bu takım için yeterli olmamaları ve bu formanın içini dolduramıyor olmalarıdır.
Herkesin olduğu gibi genelde çok iyi, hatta uzun zamandır göremediğim kadar iyi bir sezon geçiren taraftarın da yani bizlerin de suçu var. Bu takım seyircisiz oynamak zorunda kalıp da puan kaybettiyse, şampiyon takım Kadıköy’de 2-0’dan 3-2 galip gelmesinde tribünlerin de payı varsa gösterdiğimiz büyük çabaya rağmen bizler de aradan sıyrılamayız.
Bunlar benim fikirlerim, gerçi hala içinden çıkamadığım bir sürü şey var. Farklı düşünen birçok kişi var, herkesin fikirlerinde haklı olduğu noktalar da var ama bence her ne söyleyeceksek biraz daha soğukkanlı düşünüp öyle söylemeliyiz. Bir anda her şeyi asıp kesmek Fenerbahçe’ye faydadan çok başkalarının mastürbasyonuna katkı sağlar, onları eğlendirir. Biz daha önce de düştük ama hep kalkmayı başardık. 80’lerde, 90’larda da büyük üzüntüler yaşadık ama hep toparlandık. Biz bunlara dayanıklıyız, yine dayanırız. Bütün yıl hep beraber uğraşıp her şeyi bir anda daha önce de kaybettik ama oradan geri dönmeyi ve tekrar kazanmayı başardık. Yine başarırız. Yeter ki heybetinden yere göğe sığdıramadığımız Fenerbahçe’ye ve Fenerbahçelilere daha sıkı sarılalım, biz yine en güçlü şekilde ayağa kalkarız..
Dediğim gibi, ben bir süreliğine kaçıyorum. Bu birkaç zor gün içinde burada olmamak da benim şansım. Bakalım döndüğümde nelerle karşılaşacağım..