Olympique Lyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Olympique Lyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2010 Perşembe

Bayern Munich 1-0 Olympique Lyon


Öncelikle unutmadan şunu söyleyeyim, Allianz Arena'da tüm tribünlerin dahil olduğu muhteşem bir koreografi yapıldı, kusursuza yakın bir gösteri oldu. Bayern'in girdiği hava ile bugün rahat kazanacağını düşünüyordum. Maça da iyi başladılar, ilk yarım saati en azından 1-2 farklı skorla önde kapatabilirlerdi. Her an gol atmalarını beklerken karıştığı seks skandalı ile maç öncesindede çok konuşulan Ribery'nin gördüğü kırmızı kart işin şeklini değiştirdi. Hakemin kararının tartışılacak hiçbir yanı yok, sadece tabanıyla vursa ya da biraz basıp bıraksa anlarım ama Ribery resmen Lopez'in ayağını çiğnedi. Takımından çok kendini yaktı, turu geçtikleri takdirde büyük bir ihtimalle finalde de oynayamayacak.
.
İkinci devreye başlarken Bayern'de Olic kenara geldi. Diğer gol ayağı Muller yetenekli ve takım için çok faydalı işler yapan bir adam ama ben Bayern taraftarı olsam bugün ona çok kaptırırdım. Çok önemli pozisyonlardan yararlanamadı. Takım 1 kişi eksik oynarken benim tercihim Muller'i kenara alıp 3 ciğerli Olic'i sahada tutmak olurdu.
.
2. devrenin henüz başlarında Lyon'da da Toulalan, Sabri Ugan'ın söylemiyle "Thuğlahlağanh" ikinci sarı kartı gördü ve oyun dışında kaldı. Karar için ağır demek yetmez, bence direkt hatalı bir karar. Seyirci avantajı denen şey bunu da içine alıyor, Rosetti seviyesinde bir hakem bile etki altında kalabiliyor. Ayrıca kararda Schweinsteiger'in oynadığı tiyatronun da payı büyüktü, kurşun yemiş gibi düştü. Bu kart çıkmasaydı maç ne olurdu bilinmez, Lyon tarafı ne dese haklı.
.
Sayısal eşitlik sağlandıktan sonra oyunun kontrolü iyice Bayern Münih'e geçti. Belki bunaltıcı bir baskı kurup üst üste pozisyonlar yakalayamadılar ama her an gol atacaklarını hissediyordunuz. Hele ki takımda Robben gibi bir adam olunca her an ondan bir şeyler bekleniyor, herhalde takımının yaptığı atakların yarısından fazlası onun üzerinden gelişmiştir. 70. dakikaya girerken vurduğu şut da Muller'in kafasına da temas etti ve ağlara gitti. Robben'in futbol oynamak için inanılmaz bir isteği var, her an sanki uzun bir aradan sonra sahaya yeni çıkmış gibi oynuyor. Maçın 90. dakikası yaklaşırken kenara gelince de adeta çıldırdı. Aslında haksız da sayılmazdı ama tepkiyi biraz abarttı, Van Gaal da onun bu tavırlarına fena delirdi ki o da haklıydı.
.
Golden sonra Bayern ikinci gol için risk almadı ki ortada Şampiyonlar Ligi finali olduğu düşünülürse bu çok mantıklıydı. Deplasmana tek farkla da olsa gol yemeden alınan bir galibiyet ile gitmek büyük avantaj. Bayern Münih'in Fransa'da gol bulacağına inanıyorum ve o golü bulduktan sonra da turu vermeleri bence çok zor.

8 Nisan 2010 Perşembe

Şampiyonlar Ligi'nde Yarı Final


Bu sezon Şampiyonlar Ligi’nin her aşamasında olduğu gibi çeyrek finalde de sürpriz yaşadık, dün akşam Bayern Old Trafford’dan turla döndü ve United’ın elenmesiyle yarı finalde İngiliz takımı da kalmamış oldu. Ferguson’un sahaya çıkardığı kadro şaşırttı. Ben de en büyük şaşkınlığı Rooney’i sahada görünce yaşadım, adama boşuna domuz gibi demiyormuşuz. Bunun yanında Gibson ve Rafael de benim sahada görmeyi beklemediğim isimlerdi. Bayern ise 1 gol avantajla gittiği Manchester deplasmanına Robben, Ribery, Olic ve Müller ile çıkma cesaretini göstermişti. Ferguson’un ilk maçta yaptığı değişiklikler maçı Bayern’e çevirmişti, dün yaptığı tercihler de turu kaybettirdi.

Daha ne olduğunu anlayamadan skor 2-0’a geldi, ilk devrenin sonuna doğru fark 3 oldu. O dakikadan sonra işin şeklinin değişebileceğini herhalde kimse düşünmemiştir ama Olic’in golü maçı bir anda farklı bir boyuta getirdi. Bayern’in atacağı bir gol turu geçmek anlamına geliyordu ve bu ev sahibi takımda bariz bir tedirginlik yarattı. İlk devre pas vermeyerek takımını bir golden eden genç Rafael’in anlamsız kırmızı kartı sonrasında da Manchester iyice arkaya yaslandı. Birkaç etkili kontra atak buldular ama oyunun şekli Bayern golünün er ya da geç geleceğini gösteriyordu. Almanlar kontrolü ve disiplini hiç kaybetmediler, sabırla rakip kaleye yüklendiler ve aslında o dakikaya kadar çok da iyi işler yapamayan Robben’in attığı harika golle öne geçtiler. Robben’in gol sevinci de attığı gol kadar güzeldi, çok hoşuma gitti. Golden sonra da Bayern kalan zamanın nasıl öldürülebileceği dersini verdi, rakibe neredeyse hiç top göstermeden son 10-15 dakikayı yediler. Bayern Münih’e karşı ekstra bir sevgim yok ama normalde dün turu onların atlamasını isterdim. Yine de hazırlıklarını yaptığım final yolculuğunu düşündükçe Manchester’ı destekledim ama olsun, Barcelona’nın orada kupayı kaldırması da bana fazlasıyla yetecek.


Diğer eşleşmeden gelen takım ise ilk maçın getirdiği skor avantajıyla Lyon oldu. Şampiyonlar Ligi tecrübeleriyle turu geçen taraf olacaklarını zaten düşünüyordum ama dün Bordeaux da yarı finale fazlasıyla yaklaşmış.

Yarı finalde Inter-Barcelona ve Bayern Münih-Lyon eşleşmelerini izleyeceğiz. İlk maçlar 20-21 Nisan, rövanş maçları ise 27-28 Nisan tarihlerinde oynanacak. Ne yalan söyleyeyim Mourinho’nun yaratabileceği bir mucizeden çekiniyorum. Barcelona ile beraber en sevdiğim iki takımdan biri Inter, normalde finale çıkmalarını çok isterim ama bu sene değil. 22 Mayıs’da o kupayı Bernabeu’da Barcelona kaldırmalı..

19 Mart 2010 Cuma

Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final Eşleşmeleri

.
Çeyrek Final
Lyon - Bordeaux
Bayern Münih - Manchester United
Arsenal - Barcelona
Inter - CSKA Moskova
.
Yarı Final
Bayern Münih - Manchester United / Lyon - Bordeaux
Inter - CSKA Moskova / Arsenal - Barcelona


Kuralar çekildi, geçtiğimiz sezon izlediğimiz Barcelona – Manchester United finali 2010 yılı için de ufukta gözüktü.

Dün tahmin yaparken Lyon, Bordeaux, CSKA üçlüsünden ikisinin birbiriyle eşleşmesine pek ihtimal vermiyorum” demiştim ama oldu. Lyon ile Bordeaux Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde eşleşti ve yarı finalde bir Fransız takımı olması da kesinleşti. Herhalde iki takım taraftarları da mutluluktan uçuyordur, onların yerinde olmayı çok isterdim. Muhteşem bir macera yaşayacaklar. Burada Lyon’u Şampiyonlar Ligi tecrübesiyle bir adım önde görüyorum.

Arsenal – Barcelona eşleşmesine üzülmedim dersem yalan olur, keşke bir tur daha sonra eşleşebilselerdi ama bir taraftan da mutluyum. Seyir zevki en yüksek iki takımın arasında oynanacak iki muhteşem maç izleyeceğiz. Tabii ki favorim Barcelona ama ne yalan söyleyeyim Arsenal tur atlarsa çok büyük bir şaşkınlık içine girmeyeceğim.

Inter bir önceki tur şanssız bir kura çekmişti, CSKA eşleşmesi ile onu telafi etti. Arsenal-Barcelona gibi daha önce Şampiyonlar Ligi finalinde karşılaşan Manchester United ve Bayern Münih de bu kez çeyrek finalde eşleşti. Bu da benim dün yaptığım tahminlerden tek tutturduğum eşleşme oldu.

Umarım Star Tv yediği küfürlere dur diyecek ve Şampiyonlar Ligi keyfini yaşamamıza müsade edecektir. Özellikle Arsenal-Barcelona maçlarından biri bile kaçarsa televizyon binalarının önünde eylem yapmaya gidebilirim.

Yukarıda yazdığım eşleşmelerde önce yazılan takım ilk maçı kendi sahasında oynanacak. İlk maçlar 30-31 Mart, rövanşlar ise 6-7 Nisan tarihlerinde oynanacak. Yarı final tarihleri ise 20-21 Nisan ve 27-28 Nisan 2010.

18 Mart 2010 Perşembe

Son "8"


Barcelona – Inter – Manchester United – Arsenal – Bayern Münih – Lyon – Bordeaux – Cska Moskova

Çeyrek finale kalan 8 takım bunlar oluyor ve yarın İsviçre’de çekilecek kura sonucunda birbirleriyle eşleşecekler. Bu seviyede genelde 4 İngiliz takımı görmeye alışmıştık ama Liverpool’un gruptan çıkamamasından sonra Chelsea de kupaya veda edince çeyrek finalde 6 farklı ülkenin takımını izleyeceğiz. Pek ihtimal vermiyorum ama Lyon,Cska ve Bordeaux takımlarından ikisi birbiriyle eşleşirse bu takımlardan birini yarı finalde görmek daha bir ilginç olacak.

Yarın aynı zamanda yarı final eşleşmeleri de belli olacak ve bizler de final tahminlerini daha net bir şekilde yapmaya başlayacağız. Tahmin yapmak zevkli, bu yüzden finalden önce yarın çekilecek kuralar için de bir tahmin yapayım;

Barcelona – Lyon
Manchester United – Bayern Münih
Inter – Bordeaux
Arsenal – Cska Moskova

11 Mart 2010 Perşembe

Şampiyonlar Ligi 1/16 - İkinci Maçlar


Özellikle dün gece benim adıma çok güzel geçti. Inter’i seven biri olarak Milan taraftarlarının haklı olarak en çok konuştukları platformda hiçbir varlık gösteremeden United’a elenmelerinden keyif aldım. İki takım arasında zaten büyük bir güç farkı var, Milan’da Pato da olmayınca hiç şansları kalmadı. Maçın başında biraz direnebildiler, bu dakikalarda Ronaldinho’nun az farkla dışarı giden bir kafa vuruşu da var ama herhalde o gol olsa da bir şey değişmezdi. Manchester United elini kolunu sallayarak Milan’a 4 atıp evine yolladı. Beckham’ın oyuna giriş anı maçın en önemli anı oldu ve mücadele Glazer protestoları ile sona erdi. İki olay da bizim ülkemizde kolay görebileceğimiz şeyler değil. İç çekerek izledik.


Keyfi katlayan ise tabii ki Madrid’den çıkan sonuçtu. Aslında ilginç bir şekilde içimde ufak da olsa bir burukluk oldu. Dün final biletleri için başvurumu yaptım ve akşam maç boyunca arkadaşlarla olası bir Real Madrid-Barcelona finalini konuştuk. Muhtemelen hayatımız boyunca izleyebileceğimiz en büyük futbol karşılaşması olacaktı ama fırsat kaçtı. Olsun, Barcelona’nın o stadda kupa kaldırması da bana fazlasıyla yetecektir. Bu gerçekleşirse La Liga’yı Real Madrid kazansa da olur, zerre umursamam.

Real Madrid maçın hemen başında biraz da beklenmedik bir anda öne geçti. 1-0’ın rövanşında ev sahibi için bundan iyisi olamaz. 3 gün önce oynanan Sevilla maçı üzerine aynı stadda Lyon karşısında hemen öne geçiyorsunuz. Taraftardan futbolcuya herkes havaya girmiş. Maçın oradan dönmesi imkansız gibi geliyor ama futbol işte, dönüyor. Hem de öyle bir dönüyor ki 3 gün önce hakkında övgüler yazılan Pellegrini’ye şimdi “Adios” deniyor.

Real Madrid ilk devre turu geçecek fırsatlar buldu, bir pozisyon haricinde Lyon’a pek top göstermedi ama ikinci gol Higuain’in yakaladığı iki net pozisyona rağmen bir türlü gelmedi. İkinci devre oyun biraz daha dengelendi, Real Madrid belki biraz da Sevilla karşısında sarf edilen eforun etkisiyle oyundan düştü. Lyon da ara ara rakip kaleye etkili gitmeye ve pozisyonlar bulmaya başladı. Xabi Alonso’nun yokluğu da mutlaka takımı etkilemiştir ama önemli etkenlerden biri de Granero yerine Van der Vaart’ın girmesi oldu, orta saha iyice oyundan düştü. Lyon’un gol atacağı belli olmuştu ve o gol de bitime 15 dakika kala geldi. Turu getirebilecek yeterli süre vardı ama Real Madrid’in pek gücü kalmamıştı. Lyon çok da zorlanmadan, hatta maçı kazanmak için net fırsatlar da yakalayarak 90 dakikanın sonunu getirdi.



Salı günü nispeten daha az ilgi çeken maçlar oynandı. Biz Star Tv’den küfürlerimizi esirgemedik o ayrı. Arsenal’in turu çok rahat geçeceğini düşünüyordum, Fabregas’ın oynamayacak olması çok ufak bir şüphe uyandırdı ama yine de turu çok rahat geçtiler. Hafta sonu oynanan Burnley maçının yıldızı (!) Bendtner 3 gol ile öne çıkan isim oldu ama özetlerden gördüğüm kadarıyla işi bitiren isimler daha çok Arshavin ve Nasri olmuş. Diğer eşleşmede ise Fiorentina evinde 3-2 kazanmasına rağmen elendi ve Ovrebo’nun yediği küfürlere bir kamyon küfür daha eklendi. “Ofsayt gol verilmeseydi Fiorentina eliyordu” demek hiç mantıklı değil, buraya 1-1 ile gelinseydi mutlaka bambaşka bir maç izleyecektik ama yine de o ilk maça yanan Fiorentina taraftarlarını da anlayabiliyorum.

Şampiyonlar Ligi’nde 2. tur mücadelesi önümüzdeki hafta oynanacak maçlarla son bulacak. Haliyle Chelsea-Inter maçını daha ayrı bir heyecanla bekliyorum ama sanırım Star maçı yayınlamıyor. Şampiyonlar Ligi maçını izlemek için beni meyhane yollarına düşürenler utansın.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi 1/16 - İlk Salı

Özet yorumcusu olduğumuz için maçları da özetlerin sırasıyla bloga not edeceğim.

Olympique Lyon 1-0 Real Madrid

Lyon-Real Madrid maçı da çok güzel geçmiş ve kazanan bu sahada oynanan son 3 maçta olduğu gibi yine Lyon olmuş. İlk devre fazla pozisyon yok, Real Madrid'in sol kanatını fena hırpalayan Govou'nun kaleyi yokladığı 1-2 pozisyon var ama çok da net pozisyonlar değil. Bunların dışında ise duran toplar ve birkaç ceza sahası dışından şut var. Lyon'da ilk devre Delgado ve Pjanic çok zorlamış, bu bölümün en net pozisyonu da kornerden gelen topa Delgado'nun ceza sahası dışından vuruşu olmuş, top direkten dönmüş. Neticede ilk devre oyun Lyon'un üstünlüğü ile geçmiş.

İkinci devrenin hemen başında bu kez Makoun ceza sahası dışından vurmuş, top da harika yere gitmiş ve Lyon öne geçmiş. Golde sonra Real Madrid istediği gibi bir baskı kuramamış, Lyon ise farkı 2'ye çıkarabilecek pozisyonlar da bulmuş ama yararlanamamış. Özellikle Cissokho'nun pozisyon çok net. Gerçi bu pozisyonun hemen sonrasında bir de Higuain kaçırmış. Pozisyonun başında Ramos ceza sahasında topu kesiyor, kafayı kaldırıyor, 70 mt.'lik bir top atıyor ve Higuain'i kaleci ile karşı karşıya bırakıyor. Benzema da sonradan oyuna girmiş, Real Madrid son dakikalarda biraz daha zorlamış ama olmamış.

Ev sahibi olarak gol yemeden kazanmak tek farkla da olsa çok önemli. Lyon Madrid'de gol bulabilir, sürpriz olmaz. Ve o zaman da Real Madrid'e 3 gol gerekir.


A.C. Milan 2-3 Manchester United

Aslında bu maç üzerine söylenebilecek fazla bir şey yok, tek kelimeyle mükemmel bir maç olmuş. Maçın başında bir duran topu Evra uzaklaştıramayınca Ronaldinho gelişine vurmuş ve savunmaya çarpan top gol olmuş. Golden sonra da Milan daha etkili olmuş ve pozisyonlar yakalamış ama biraz da şans olacak işte. Scholes'dan gelen beraberlik golü gerçekten hayatımda gördüğüm en kısmetli gollerden biri. Spiker de buna harika bir gol dedi ya ona yanarım.

İkinci devre ise maç ortada giderken oyuna yeni giren Valencia'nın güzel ortasına Rooney çok klas bir kafa vurmuş ve United deplasmanda öne geçmiş. Bu golden sonra Milan oyundan sanki biraz düşmüş ve 3. golü de kısa süre içinde kalesinde görmüş. Bu golde de Rooney uzun pası indiriyor, gidiyor, koşusunu yapıyor, Fletcher da onun tam istediği yere kesiyor ve Rooney de golü atıyor. Fark ikiye çıktıktan sonra Beckham'ın yerine Seedorf oyuna girmiş ve 85. dakikada çok da şık bir gol atmış. Ronaldinho'nun pası da çok güzel ama Seedorf yavaş gelen topa sol topuğuyla o hızı nasıl vermiş anlamak zor. Golden sonra en azından Milan adına maçın en iyisi Ronaldinho bu kez de Inzaghi'ye güzel bir pas atmış ama Inzaghi yararlanamamış. Milan'ın baskısı son dakikalarda artmış. Özellikle son dakikada Ambrosini'nin yakaladığı pozisyon çok net, hatta sonrasında gelen kornerde de pozisyon olmuş ama gol gelmemiş. United ise son dakikalarda zaman geçirirken biraz da pisleşmenin bedelini Carrick'in gördüğü kırmızı kart ile ödemiş.

Böylece Manchester United şimdiye kadar gol bile atamadığı San Siro'dan galibiyet ve tur için büyük bir avantaj ile döndü. Milan'ın turu geçmesi gerçekten hiç mümkün gözükmüyor ama yine de büyük konuşmamak lazım, hiç belli olmaz.