30 Eylül 2008 Salı

Kadıköy'e doğru..

Avrupa kupalarında 8 maçtır Kadıköy'de kazanıyoruz. Anderlecht, Inter, PSV, CSKA Moskova, Sevilla, Chelsea, Partizan..

E haydi artık..

Hafta sonu, bayram, tatil

Hafta sonu sportif olarak pek iyi geçmedi. Derbilerde Liverpool ve Barcelona ile sevindim, Inter'e üzüldüm. Ferrari duble yapabileceği bir yarışı 0 puanla kapattı, Fenerbahçe zaten malum..

Premier Lig'de geçtiğimiz sezonun iki parlayan yıldızı Torres ve Ronaldo açılışı bu hafta yaptılar, Torres iki gol attı, Ronaldo'dan da bir gol bir asist geldi. Tottenham yine kazanamadı, Arsenal sahasında Hull City'ye yenildi. La liga'da Barcelona ve R. Madrid deplasmanda 2-1 kazandılar. Barcelona tribününden Boixos Nois üyelerinin Espanyol tribünlerine attığı meşaleler yüzünden maça bir süre ara verildi. İtalya'da derbinin 45 dakikasını izledim, 10 kişi kaldıktan sonra bile beraberliği yakalayacak pozisyonlar bulundu ama olmadı, Milan kazandı. Lazio'da Al Sadd'dan kiralık gelen Zarate atmaya devam ediyor.

Süper Lig'de ise Beşiktaş maçının yankıları devam ediyor, Ertuğrul Sağlam maçtan sonra "Hakem kusura bakmayın dedi" demişti, şimdi hakemi ben görmedim, ekipten birine söylemiş diyor. Beşiktaş'da yine olması gerekenden biraz fazla hakem tepkisi var. Pozisyonlar hakkında herkes farklı düşünüyor, hala üzerine fikir birliğine varılamayan kararlardan dolayı kaybedilen puanları hakeme bağlayarak Beşiktaş bence hata yapıyor.

Galatasaray yine 4-1 kazandı. Atılan ilk gol ofsayt, ikincisi ise önce faul sonra ofsayt ve 2-1 olana kadar Galatasaray da aslında oyunu çözememişti. Öne geçtikten sonra ise çok rahat ve iyi bir futbol oynadılar, zaten sahadaki oyunculara bakınca da bunun çok normal olduğu görünüyor. Arda'da hala bir düşüş var ama Lincoln yükseliyor. Maçın detayına giremeyeceğim ama o iki golün maçı bambaşka bir hale getirdiği de çok açık. Galatasaray hakemle kazandı denmez, muhtemelen o iki gol olmasa da bu maçı kazanırdı ama o pozisyonlardan sonra Beşiktaş'lı arkadaşlara da hak verebiliyorum. "Belediye maçındaki gollerimizi Galatasaray'a verirlerdi, Galatasaray'ın attığı iki golü biz atsak sayılmazdı" dediklerinde ben de bir şey söyleyemiyorum.

Tatili kolay bulamıyoruz, bulunca da internet ve blog haliyle öncelik sırasını kaybediyor.

Herkese iyi bayramlar.

28 Eylül 2008 Pazar

İ. Büyükşehir Belediyespor 1-1 Beşiktaş

Ertuğrul Sağlam'ın doğru olduğuna inandığı sisteme ne kadar tutunabileceğini sezon başında merak ediyordum, ödünler vermeye başladı bile ve bence yanlış yapmaya başlıyor. Tek forvetli dizilişten vazgeçtiği anda Beşiktaş geri düşmeye başlayacaktır. Bir de takımı bir gol atıp öne geçtiği anda hemen değişiyor. Geçtiğimiz hafta Antep karşısında görülen şey bu akşam İ.B.B. karşısında da görüldü, golü erken buldular ama sonra oyunu kendi sahalarında kabullendiler. Belediye birkaç net pozisyon harcarken Beşiktaş yan toplar haricinde pek pozisyon bulamadı, bir duran top sonucunda da kalesinde golü gördü.

Bobo maça kenarda başladı ama 2. devre taraftar sahada onu görmek istedi ve bu yönde bağırdı. Bu maçtan sonra artık Bobo'yu kesmek kolay olmayacak ki ben buna çok da eleştirilecek bir hata gözüyle bakmadım sadece tercih dedim ama kenarda İ. Toraman otururken sakatlanan Sivok'un yerine Gökhan Zan'ı alması Ertuğrul Sağlam için yenen bir gol ile bedelini ödediği bir hata oldu. Beşiktaş hangi yabancıyı kenarda oturtsa sorun olacak gibi gözüküyor, önümüzdeki hafta Sivok oynarsa sıra Tello'ya gelecek gibi duruyor ama o da çözüm değil, bu sefer de sol kanatınızı Üzülmez-Aydın ya da Serdar ikilisine emanet edilmiş olacak. Kısacası Beşiktaş belli ki her hafta bir şeyler denemeye devam edecek.

Tabi yarın bunlardan çok verilmeyen iki gol konuşulacak. İkinci pozisyon bence açık faul ki Nobre'de faul yaptığını maçtan sonra söylemiş. İlk pozisyon ise olduğu anda bana faul gibi gelmedi ama tekrarında kalecinin topu tek eliyle bastırdığı görülüyor ve benim bildiğim kadarıyla da bu kalecinin topu kontrol etmesi olarak kabul ediliyor. Nobre'nin de topa biraz kontrolsüz girdiğini düşünürsek faul verilmesi normal bir hakem yorumu ama verilmese de laf edilmez.

Şöyle bir gerçek de var, bu pozisyonlar daha doğrusu ilk pozisyon Kadıköy'de Fenerbahçe, Samiyen'de Galatasaray veya İnönü'de Beşiktaş aleyhine çalınamazdı. İnsanlar da aslında bunun farkında ve tepkilerin boyutunu da bu arttırıyor. Bundan sonra başta yönetim olmak üzere Beşiktaş camiası kendi iyiliği için bence bu maçı abartmamalı, geçen sene girilen diyaloglardan, tartışmalardan uzak durmalı ama ben en başta taraftarlarının bunu yapabileceğini sanmıyorum.

Perşembe günü oynanacak maç artık Beşiktaş için çok daha önemli.

27 Eylül 2008 Cumartesi

Marina Bay Street Circuit

Marina Bay Street Circuit çevresiyle, düzenlemesiyle, 1500 spotun aydınlatmasıyla, harika bir pist. Deniz, gökdelenler, dönmedolap, köprü, üzerinden geçen çok şeritli yollar, ağaçlar ve bunların aralarından geçen arabalar çok güzel gözüküyor.. Pist geçişe çok müsait değil ama tehlikeli ve hataya müsait virajları var. Yarın yağması muhtemel yağmur yarışı çok güzelleştirebilir.

Ayrıca Ferrari'ler de ışıklar altında harika parlıyor, muhteşem görünüyor..

Tv'de Futbol


27.09.2008 Cumartesi
14.30 Wolverhampton - Bristol City (Futbol Smart)
14.45 Everton - Liverpool (Spormax)
16.30 B. Dortmund - Stuttgart (24)
17.00 Middlesbrough - West Bromwich (Spormax)
17.00 Celtic - Aberdeen (Futbol Smart)
19.00 Sampdoria - Juventus (Ntv Spor)
19.15 İstanbul Büyükşehir - Beşiktaş (Lig Tv)
19.30 Arsenal - Hull (Spormax)
20.00 Malatyaspor - Boluspor (D Spor)
20.00 Le Mans - Marsilya (Kanal A)
20.45 PSV Eindhoven - Volendam (Futbol Smart)
21.00 Real Betis - Real Madrid (Ntv Spor)
21.45 Trabzonspor - Antalyaspor (Lig Tv)
22.00 PSG - Grenoble (Kanal A)
22.45 Benfica - Sporting Lizbon (Spormax)
23.00 Espanyol - Barcelona (Ntv Spor)
00.20 Flamengo - Sport Recife (Spormax)
01.00 San Lorenzo - Arsenal Sarandi (Ntv Spor) Bant
02.30 Lokomotif Moskova - Zenit (Spormax) Bant
05.30 Chivas USA - Kansas City Wizards (Fox Sports)


28.09.2008 Pazar
15.30 Portsmouth - Tottenham (Spormax)
15.30 Ajax Amsterdam - Vitesse (Futbol Smart)
16.00 Roma - Atalanta (Ntv Spor)
18.00 Wigan - M. City (Spormax)
18.00 Karlsruhe - Wolfsburg (24)
20.00 Kasımpaşa - Karşıyaka (D Spor)
20.00 Rubin Kazan - FK Moskova (Spormax) Bant
20.00 Valencia - Deportivo (Ntv Spor)
20.10 E. Frankfurt - A. Bielefeld (24) Bant
21.00 Galatasaray - Konyaspor (Lig Tv)
21.30 Milan - İnter (Ntv)
22.00 Atletico Madrid - Sevilla (Ntv Spor)
22.00 Bordeaux - Sanit Etienne (Kanal A)
22.15 Trofense - V.Guimaraes (Spormax)
00.15 Sao Paulo - Cruzeiro (Spormax) Bant
00.30 Monaco - Lille (Kanal A) Bant
29.09.2008 Pazartesi
19.00 Gaziantep Büyükşehir Belediye - Giresunspor (D Spor)
21.45 Belenenses - Leixoes (Spormax)

Sivasspor 2-1 Fenerbahçe

Kaybedilen şampiyonluk, teknik ekip değişikliği, yeni bir kadro, üst üste gelen sakatlıklar, zor maçlar, kötü futbol, hala hazır olmayı başaramayan bir takım ve sonuçta 5 haftada alınan 6 puan.. Bu dönemi minimum kayıpla atlatmak lazım diyorduk ama herhalde kaybın bundan fazlası da olamazdı..

Maç hakkında söyleyecek ne var bilemiyorum. Ortada geçen bir ilk devre, taş gibi bir Sivas takımı, iki takım da gol atabilecekken gelen Fenerbahçe golü, sonrasında yine iki takımın da yakaladığı fırsatlar, Sivasspor üstünlüğüyle geçen 2. devre ve ev sahibi takımın aldığı haklı bir galibiyet. Fenerbahçe de maçı kazanacak fırsatlar yakaladı ama kazanmış olsaydı Sivasspor'a da yazık olacağı bir gerçek.

Hiç ışık olmamasına rağmen nedense bana hala bu takım bir yerde bir seri yakalayacak gibi geliyor ama o yere kadar ne kadar hasar görecek bilemiyorum. Kaybedilen puanlar da değil tek derdim, Başkan'a karşı cephe almış güruhun seslerinin ne kadar yükseleceğini tahmin etmek zor değil.

Şampiyon olursun, olmassın, ligi geride bitirmişsin, takım üçüncü olmuş, beşinci olmuş benim için ikinci planda kalıyor. Ben Aziz Yıldırım öncesi döneme dönmek istemiyorum. Sportif başarıdan önce gelen kaygım Başkan'ın bu kulüpten uzaklaşmaması, uzaklaştırılmaması ve belli ki bunun için çok mücadele etmek gerekecek. Zaten ben şimdiye kadar diğerlerinden çok Fenerbahçe taraftarlarıyla tartıştım, genelde Fenerbahçe'lilerle mücadele ettim.

Salı günü oynanacak maç artık çok daha önemli..

26 Eylül 2008 Cuma

UEFA Europa League

UEFA kararı resmi sitesinde de açıkladı. Değerinin düştüğünden, ilgi çekmediğinden şikayet ettiğimiz UEFA kupası bundan sonra UEFA Europa League adı altında formatı da değişmiş olarak düzenlenecek. Artık takımlar gruplarda birbirleriyle birer kez mücade etmeyecekler, bu aşamada deplasmanlı lig formatı uygulanacak.

Bu karara sevindim, çok daha mantıklı olmuş fakat diğer taraftan Avrupa Şampiyonası'na katılacak takım sayısının 2016'dan itibaren 16'dan 24'e çıkma kararı bana doğru gelmedi. Zayıf takımları da turnuvalara dahil etmeye çalışırken turnuvaların değerini düşürmemek lazım.

Nye veriyon nye kaldırıyon? (Moğol atasözü)




Tahkim Kurulu, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nun 13 Eylül'deki Hacettepe maçında hakeme yönelik sportmenliğe aykırı eylemi nedeniyle Volkan'a verdiği 1 maç cezayı, yapılan itiraz üzerine görüştü. Kurul bu cezayı oy çokluğuyla kaldırdı.

Hacettepe maçında gördüğü kırmızı kart nedeniyle Gençlerbirliği karşılaşmasında forma giyemeyen Volkan, alının bu kararla cezasını tamamlamış oldu.

TOLEDO VE ABDURRAHMAN'A 2'ŞER MAÇ CEZA

Öte yandan Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, Kayserisporlu futbolcu Toledo ve Sivassporlu Abdurrahman Dereli'ye 2'şer maç ceza verdi.

Kurul yaptığı toplantıda, 21 Eylül'deki Bursaspor-Kayserispor maçında, hakeme yönelik sportmenliğe aykırı eylemi nedeniyle Toledo'yu, 20 Eylül'deki Eskişehirspor-Sivasspor maçında aynı eylemi nedeniyle de Abdurrahman'ı cezalandırdı.


İbrahima Yattara

Gitti, gidecek, kalıyor diye gündemi 3-4 gün işgal etmesinin ardından Yattara Katar'ın Al Sadd Kulübü'ne transfer oldu. Söylenenlere göre Trabzonspor bu transfer karşılığında 10.8 milyon € bonservis ücreti alacak.

Trabonzpor taraftarları pek mutlu değil ama bence yönetimin yaptığı iş çok doğru, takımdan ayrılmak istediğini belli eden oyuncuda ısrar etmenin anlamı yok, fayda alınamadığı başka örneklerde defalarca görüldü. Yattara'nın istikrarsızlığı, gece hayatı, sorun çıkarma potansiyeli bir yana sahip olduğu üstün yeteneklere rağmen takıma kattıkları da ne kadar fazla tartışılır. Futbol artık top cambazlarından çok takım ile uyumlu oynayabilen oyunculara ihtiyaç duyuyor.

Gökdeniz, Fatih Tekke ve Yattara'dan Trabzonspor çok ciddi paralar kazandı hatta Çağdaş Atan ve Tolga Seyhan'ı da sayabiliriz. Herhalde çok iyi aracılarla çalışıyorlar, belli ki üç büyüklerin giden oyuncudan para kazanma konusunda Trabzonspor'dan öğrenmesi gereken çok şey var.

25 Eylül 2008 Perşembe

Blogpası - Good vs. Evil



Top Cambazı lezzetli bir yazı ve çok beğendiğim bir video düşmüş dün. Dayanamayıp bendenize gark olan yorumu buraya taşıyorum. Umarım blog raconunda ofsayta düşmüyorumdur.

Orjinalinden:
"...Futbol bir oyun.
Belirli kuralları var. Bazen kendi kendine kural yaratır. Kaos ortamı mesela. Rakibiniz, takım arkadaşlarınız ve top bazen farklı yönlere doğru ilerler bu sırada teknik direktörler ve taraftarlar her telden çalarlar, farklı şeyler söylerler. Kimi zaman bunlar farklı dillerde de olabilir...
...Kaybetmenin, oyunun doğal bir sonucu olduğunu idrak edememiş ve de sırf bir oyuna müdahil 2 takımdan herhangi birinin oyuncusu ya da taraftarı olduğu için şiddetin kaynağı olmuş insanlara bir kaç sözümüz var. Futbol bizim oyunumuz. Siz başka yere gidin."

Ben de, altına yazdığım yorumda aşağı-yukarı: "kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz ve bu muhabbet hep, bir şekilde, zaten neremiz doğru'ya geliyor. Memleket olarak değil, insanoğlu adına. Futbol maçı gibi, iyi'lerin en az kötü'ler kadar çok koşup mücadele etmesi gerekiyor. Yoksa medyanın yaptığı gibi topu taca atmakla düzelmez hiç bir şey", gibi bir şeyler yazdım.

  1. Bu post ve video'yu kaçırmayın, Ederlezi!
  2. Batı alemi gözüyle GOOD XI vs. EVIL XI Langırt masası :P 2 takım da oldukça açık, ofansif taktikle oynuyor


Gol ?

Cumartesi oynanan Watford – Reading maçında tarihin en garip ve büyük hakem hatalarından biri gerçekleşti. Maçın henüz başlarında Reading korneri sonrasında oluşan bir pozisyonda topun çizgiyi geçmesini bıraktım çizgiye yaklaşmadığı bir pozisyonda hakem gol kararı veriyor. Hadi orta hakemin gözü karardı, yanlış gördü, kafası güzeldi ve gol verdi desek bile yan hakemin ne görerek orta çizgiye geçtiğini anlamak zor. Maçtan önce beraber içtilerse bilemem.



Watford Reading No Goal
Yükleyen Mt4Gm0B8

La Liga / Matchday 4




İspanya'da dün 4. maçların bir bölümü oynandı, biz hala neden boş bulduğumuz haftaların ortasına da maç koymayız anlamam, bizim futbolcular daha hassas herhalde..

Barcelona'nın deplasmanda 6 gol attığı Gijon'a Real Madrid de Santiago Barnebau'da 7 gol attı, maçta atılan 8 gol 50 dakikalık bir zaman dilimi içerisine sıkıştı. Barcelona Betis karşısında ilk devre iki farklı öne geçti fakat galibiyeti 80. dakikada Gudjohnsen getirdi.

Sinama Pongolle yine gol attı, Atletico Madrid deplasmanda Getafe karşısında kazandı, bu sene Villarreal de geçen sezon gibi devam ederse şampiyonluk yarışı çok güzel geçecek.

24.09.2008
Barcelona 3-2 Real Betis
Villarreal 2-0 Racing
Osasuna 0-0 Deportivo
Getafe 1-2 Atl. Madrid
Sevilla 2-0 Espanyol
R. Madrid 7-1 Sporting


25.09.2008
Malaga - Valencia
Valladolid - Almeria
Recreativo - Atl. Bilbao
Mallorca - Numancia

Hiç bırakma! (Blackburn:1 Everton:0)







Maç sonrası Paul Ince: “And Tugay was different class. He’s 38 and won’t like me saying it but he is the grandad of the team and looks so composed" (Ve Tugay'ın klası farkedildi. Kendisi 38 yaşında ve bunu söylememden hoşlanmayacak ama takımın dedesi sayılır ve ne kadar da soğukkanlı/sakin)

Everton Hocası Moyes: “...and, in Tugay, they had the best player on the pitch, especially in the first half. That is why I changed our midfield at half-time because he had so much control." (Ve Tugay ile Blackburn sahadaki en iyi oyuncuya sahipti, özellikle de ilk yarıda. Devre arasında orta sahada da bu yüzden değişiklik yaptım, çünkü çok fazla kontrol ediyordu orayı)

Tugay bu lafları 3-4 sene önce kendisi için söyletirken tüylerim diken diken oluyordu. Şimdi daha az oynayabiliyor belki ama hala bir maça damga vurabiliyor. Devam kaptan hiç bırakma!

Derby della Madonnina / 28.09.2008 - 21:30

Forza La Grande Internazionale..

24 Eylül 2008 Çarşamba

Tanju Çolak 91 - Emre Belözoğlu 08

Emre de çocukken Fenerliymiş meğer. Ola da bilir yani problem değil. O'ndan önce de bunun o kadar çok örneğini gördük ki, özellikle daha pek de etkili oynamazken yapılan bu çıkış eminim Galatasaray'lıları güldürür biraz. Yalan söylediği veya oyun yaptığı için değil. Gereksiz olduğu için. Kötü oynarken ve yerini bulamamışken söylediği için.

E niye senelerdir hiçbir zorunluluğun, borcun olmamasına rağmen Avrupa'dan "ben Galatasaray'lıyım" deyip durdun her röportajda Emre? Şartlara göre her şekle girebilecek, her lafı edebilecek, hiçbir hatasını asla kabul etmeyen, futbolunun da üzerine fazla katamayan bir Emre var meydanda 8-9 senedir. Sık sık arıza yapması, istikrar ve güven telkin etmemesi de cabası.

Benim gibi birçok Galatasaray'lının Fenerbahçe'ye gitmeden önce Emre'ye daha fazla hoşgörülü olması, şimdi tutumun değişmesi çok normal. İnsan kendi çocuğuna nasıl farklı bakıyorsa bu iş de böyle. Sanki Fenerli arkadaşların hoşgörüsü artmadı Emre'ye karşı. Bu işler böyle, ben yadırgamam. Futbol çok duygusal yaklaştığımız bir olay.

Ve işte bu yüzden Emre'ye daha fazla sallamıyorum. İnsan yaşadıklarını bir kendi bilir. Yine de Emre'nin kendini anlatmasına hiç gerek yok. Paranoya da yapmasın, bütün futbol camiasının aklında filan değil kendisi. Ne Fenerliler ne de Cimbomlular kafayı Emre'ye takmış değil. İşini iyi yapsın önce. Daha önce Galatasaray'da mutlu günleri de oldu ama o küçükken de Fenerliydi diye değil ama. Hep ağzına aldığı profesyonelliğin gereğinden, kendine ve patronuna, formasına ve 6-7 yıl önce ana avrat düz gittiği taraftarına saygısından, sorumluluğundan.

Ve evet, burada da başarısız bir dönem geçirirse, bu röportajında pek sevmediğini söylediği futbol ortamından erken kaçma şansı bulabilir.

Kazım Kanat


Kızdık, küfür ettik, çok insanda olduğu gibi işimize gelen şeyleri söylediğinde helal olsun dedik. Ahmet Çakar ile kavgalarını izleyip, güldük. Sağlıklı zamanlarında sorsanız sevmeyeni belki daha fazla çıkardı, sık sık saçma şeyler de söylerdi ama o spor medyasının değişik bir tadıydı.

Biraz önce vefat ettiğini duydum. Üzüldüm.

Allah rahmet eylesin..

23 Eylül 2008 Salı

Lütfen bitsin!

"(Takım adı)m benim biricik sevgilim, söyle senden başka kimim var beniim..."

Yeter. Gerçekten. Türk futbol tarihinin en uzun ömürlü, en çok söylenen, maç başına en çok süre bulan ve aynı zamada en bayık, tahminimce sahadakileri en etkilemeyen tezahüratı. Negatif, yavaş, "kapalı, kapalı... yuuu... eski açık, eski açık..."ları da cabası.

Ali Sami Yen'de, Kadıköy'de, Anadolu'da böyle bu. İnönü Stadı'nı bir kenara koyun şöyle gümbür gümbür, baskılı, coşkulu, yaratıcı tribün kalmadı. Meşale de yok zaten :(

(Acaba Spor Sergi Sarayı'nın kapanmasıyla merkezini kaybeden basketbol seyircisinin azalması/değişmesi futbol tribünlerini de etkilemiş midir? "Kaşar-ekmek, kaşar-ekmek, ayran... Hadi burdan, hadi burdan yaylan.." günleri de güzeldi yani. Basket taraftarı geri döndü ama aynı tadı henüz yakalayamadı. )




"Zico" Bunyodkor'da

Geçtiğimiz sezon Aziz Yıldırım'ın şimdiye kadar en çok eleştirdiğim kararı sonucunda Fenerbahçe Zico ile yollarını ayırmıştı. Türkiye'de görev yaptığı süre boyunca en yakın arkadaşlarım da dahil olmak üzere bir sürü insana karşı kendisini savundum, bizde devam etmesini çok istiyordum.

Şampiyonlar Ligi ile kariyerine güzel bir sayfa ekleyen Zico'nun bizle büyüdüğünü, bu büyük ismi Avrupa arenasına teknik direktör olarak bizim sunacağımızı düşünüyordum. En azından Fenerbahçe'de bir sene daha görev yapıp sezon sonunda da bir Serie A takımına geçmesi beni mutlu ederdi.

Haberlere göre Özbekistan takımlarından Bunyodkor ile anlaşmış. Herhalde çok büyük paralar teklif ettiler, o da kabul etti. Şampiyonluk kaybedilmeseydi Fenerbahçe'de büyük ihtimalle kalırdı diye düşünüyorum ama Aziz Yıldırım'ın Futbol Zirvesinde söylediği "talep edilen yüksek ücret nedeniyle anlaşılamadı" sözleri de artık daha bir inandırıcı geliyor.

Umarım imzayı atmadan bu kararından döner ve benim gözümde değerinden bir şey kaybetmez.

"Zakumi"

Güney Afrika'da düzenlenecek olan 2010 Dünya Kupası'nın maskotu Zakumi tanıtıldı. "ZA" Güney Afrika'nın trafik kodu oluyormuş, "KUMI" de Afrika dillerinde 10 anlamına geliyormuş, yeşil saç ise çim sahalardan esinlenme. Maskotun sadece Güney Afrika'yı değil tüm Afrika kıtasını temsil etmesini istemişler.

Zakumi hakkında daha fazla bilgi FIFA'nın web sayfasında var ama kim ilgilenir bilemem.

Konu maskot olunca da Italya 90'ın maskotu "Ciao" üzerine tanımam.