18 Eylül 2008 Perşembe

Yürüye yürüye...

Aynı geçen sene elendikleri maçta Sevilla'yı beğenmediğim gibi Porto'yu beğenmedim dün gece. Eksik ve düzensiz Fenerbahçe'ye 2 puanı bırakıyorlardı az daha. Fenerbahçe ise enteresan. Ligdeki kötü skorların üzerine geldiği için söylenecek bütün olumsuzlukları yekpare bu maçtan sonra kusacak olanlar çoktur. Oysa dün, yürüye yürüye, eksik meksik, kötü futbolla, ama öyle ama böyle maçı istediği noktaya getirdi. İki penaltı pozisyonundan biri verilse, Guiza'nın kafası şanssız bir şekilde kaçmasa Arkhe'nin de dediği gibi "Fener işini bilir", "Kanarya CL'ye alışık" gibi manşetler yapılacaktı boy boy.

Peki iyi mi Fenerbahçe? Bu başka bir soru. Yukarıda enteresan dememin sebebi sarı-lacivertlilerin futbol alışkanlığına. Bu yavaş yavaş karşıya yerleşen, onlarca 2-3 metrelik paslarla oyunu yavaşlatıp rakibi, hele de öndeyse "eeh, zaten öndeyiz, bir de bu binlerce hazırlık pasına pres mi yapacağız ulan" havasına sokup beklenmedik bir anda da gol pozisyonu bulabilen bir oyun stili var. Duran toplar malum bu taktiğin en önemli parçası. Cepheden kullanılan vuruşlarda Alex kadar etkili az oyuncu var futbolda. Dün de önemli şanslar buldu Fenerbahçe bu şekilde. Yalnız gözlemlediğim bu konuda geçen 2-3 seneyi henüz bu sene yakalayamadıkları.

Neyse bu yavaş-soğuk futbola dönelim. (Fener'in hocası Lucescu olmalıymış. Cuk oturmaz mıydı?) Bana ters gelir bu futbol. Alışmamışım. Maçı seyrederken "yaa bassanıza şuna, hareket edin laan, bi kere de ileri oyna şu topu ..munun Maldonado'su" filan diye bağırarak geçirirdim bütün maçları Fenerli olsaydım. Luce diye o yüzden dedim. Adam Real'i yendi iki kere Fatih Akyel başrollüğünde. Ama gönderilip Fatih Hoca geldiğinde herkes mutlu oldu, yalan söylemiyelim. Sonradan anladıysak da çok geçti. O Luce sıkıcı ama sonuç alan futbolla tanıştırmıştı bizi. Sakin, kontrollü, maç içinde patlama yapacağı zamanı seçen bir takım.

Fenerbahçe'de işlemci Alex. Fenerliler intel pentium logosu üzerine De Souza - Alex yazıp formalarının bir kenarına "Alex inside" çıkartması yapsınlar. Ne zaman ara pası atacak, ne zaman bekleyecek atağa katılanları, ne zaman gidip faul alacak, ne zaman faul yapıp kartla da olsa kontratak kesecek biliyor herif. Her zaman (%99,99) doğru karar veren bir adamla oynama şansında senelerdir bazı futbolcular. Onun varlığı bu soğuk futbolu mümkün kılıyor. Ve bir ihtimal bir zamanlar Hagi'nin veliahtı olan Belözoğlu, Alex sonrası dönemin Alex'i olabilir, futbol tarzı, yeteneği olarak. Bu ihtimal ne kadar büyük bilemem. Alex'in saha içi-dışı sakinliği ve sorumluluğu Emre'de yok. Ama o da insandır, belki büyür aklı, ruhu. Belli olmaz. (Hiç inanmadım sanki kendi yazdığıma.)

Avrupa'da hala Fenerbahçe'yi anlamamışlar pek. Öne geçip top oynamayı bıraktı Porto. Zaten süper bir takım değiller. "Bu yeter galiba" dediler, "risk almayalım". Ve en büyük riski aldılar. Topu karşı sahada tutmayı zorlamadılar. Geçen sene de bu çok yaşandı. Halbuki yürüye yürüye gelecekti Fener, bana sorsalar söylerdim. Hesapları tutmuş oldu şimdilik. Rövanş ve ikili averaj için de fena skor sayılmaz 3-1.



Herneyse, Fenerbahçe'nin futbol karakteri ve silahları bir kez daha gruptan çıkmaya uygun ve yeterli. Ama, 'ama'sı var. İlk 11 iyi ama yedekler yeterli değil. Özellikle stoperler. Sonra sağ açık ve sol açık bu taktikte çok önemliler ama mesela Kazım Kazım sorumsuz bir oyuncu, Uğur iyi gibiyse de Roberto Carlos kötüyken o da çok zorlanıyor. Üstelik kaç maç arka arkaya oynayacak patlamadan belli değil. Vederson sol açık değil bana göre, Uğur'un verdiği tempoyu, patlamayı veren bir oyuncu değil. Zaten yok bir süre daha.

Aragones'in Emre'yi sağa atma denemesine inanamadım, anlamadım, sahada da çözemedim açikçası. Kazım'dan o da mı tiksinmeye başladı, yoksa başka bir sebepten mi oynamadı Coca-Cola Kid? Burak da henüz hala Beşiktaş'taki Burak, İBB'deki, Antalya'daki değil.

Fenerbahçe için şu an itibariyle yılın maçı önümüzdeki D.Kiev maçı olacak. Oradan da 3 puan çıkmazsa çözülebilir takım yapısı, oyun yapısı, geriden gelip skor yakalama adetleri filan.

Bu maçtan sonra ki özetimiz: Mümkün ama...

-----------------------------------

Maçın hakkı beraberlik miydi bilemedim. Sanki skor beraberliğe gelse Porto kasıp bir tane daha atabilir miydi? Galiba evet. Gol pozisyonu, kaçan gol sayarak olmuyor. Çünkü bomboş Volkan'ın üzerinde lakayıtça aşırılan bir top da var Lisandro Lopes'in. Skor berabere olsa aşırır mı, yoksa yanından yürüyüp boş kaleye mi atar? Bunlar o anki skora göre değişen şeyler. Ben bu maçın hakkına Porto +1 verdim.

-----------------------------------

p.s. Ben hala daha Lucescu gelip bize o futbolu oynatsın ama CL gruptan çıkalım demiyorum. Bu belki benim kişisel sakatlığım ama inanmak istediğim, planlı-programlı bir takımın yeterince mali kaynak da yaratılırsa iyi de futbol oynayarak Avrupa'da başarılı olabileceğidir. İstikrar, disiplin, klüp içi dengelerinin sıkı kontrol edildiği bir yapı, değerlerine sahip çıkıp üzerine koyan bir takım hayali bu. Olurdu olmazdı ayrı konu, denenmesi gerekilen hedef budur gözümde. Yoksa görmüşlüğümüz var yani çeyreği yarıyı :) (Blogde smayli konur mu len?)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

foto kullanmıyorsunuz hiç