18 Eylül 2008 Perşembe

Porto 3-1 Fenerbahçe

Semih-Edu-Deivid-Wederson-Tümer-Deniz

Amaç mağlubiyeti sakatlara bağlamak değil ama eleştirmeye başlamadan önce bu isimleri hatırlamak, hatırlatmak lazım. Tümer’i geçiyorum, Deniz’in geçtiğimiz sezon oynadığında ne kadar önemli bir oyuncu olduğu akıllarda ama uzun zamanda beri yok, onu da geçebiliriz hatta bu mantıkla geçen sene gelen başarının en önemli isimlerinden Deivid’i de uzun bir sakatlığı olduğu için saymayabiliriz. Wederson’un sakatlığı da üç ay olarak açıklanmıştı, eksikliğini belki çok önemli de değil ama Roberto Carlos’un Wederson ile daha rahat ve daha hatasız oynadığı da bir gerçek.

Edu ve Semih’i ise bu yukarıdaki isimlerden ayırabiliriz, Fenerbahçe bu iki oyuncunun eksikliğini çok hissetti, dün olmamaları büyük şanssızlık, hatta maçın skorunu bile direkt etkilemiş şanssızlıklar. Edu’nun yerine oynayanların iki maçtır ne gibi sorunlar yaşadığını zaten görüyoruz, defansta yaşanan sıkıntılardan öte bu eksiklik dün gece Fenerbahçe’nin orta sahasını da etkiledi, arkasına güvenemeyen orta saha da defansa iyice gömüldü, ileride Guiza ve Alex iyice yalnız kaldı, Fenerbahçe oyunu çok uzun bir alanda oynamak zorunda kaldı. Semih’in eksikliğinin ne demek olduğu üzerine konuşmaya gerek bile yok ama dün Edu Fenerbahçe için daha önemli bir eksik oldu, Gökhan’ın biraz toparlamış görüntüsü de yeterli olmadı.

Maç yorumlarına çok kısa baktım, genelde izleyenler Fenerbahçe’den umutlu değiller ama insan düşünmeden de edemiyor, eğer dün Guiza o kafayı gole çevirseydi ya da Fransız hakem ilk tartışmalı penaltıyı geçtim, maçın sonunda penaltıyı verebilseydi yorumların ne olacağını tahmin etmek zor değil, kimse çıkıp “ben 2-2 bitseydi de Fenerbahçe’nin bu sene umut vermediğini söylerdim, aynen böyle eleştirirdim” demesin, bu yetersiz Fenerbahçe bir anda “karakterini yitirmemiş, gücünü göstermiş, iki gol geriden gelip maçı berabere bitirmeyi başarmış, eksiklerin dönmesiyle birlikte gruptan lider çıkacak Fenerbahçe” haline gelirdi.

Roberto Carlos’un gevşekliğinden yenen ilk gol ve hemen ardından Selçuk’un doldurması gereken yerden yenen ikinci gol sonrasında dürüst olmak gerekirse geçtiğimiz sene Sevilla maçında olduğu gibi fark yiyebiliriz korkusu geldi. Porto’nun yakaladığı skor avantajıyla buna müsaade ettiği de ortada ama Fenerbahçe’de bu dakikalardan sonra topa iyi sahip oldu. Kalesinde bireysel hatalardan dolayı pozisyonlar verdi, son 10 dakikaya kadar da rakip üzerinde ciddi bir baskı kuramadı ama beni sevindiren tek şey öyle ya da böyle Fenerbahçe’nin geçen sezon oluşan karakterinin hala devam ettiğini görmek oldu, ilk 15 dakika sonrasında takım dağılmadı, sadece bu eksik kadronun skoru çevirmeye gücü yetmedi, maç Porto’nun istediği gibi orta sahada düşük tempoda geçti. Selçuk tercihi bu maçta fazla riskliydi, Emre sağda kayboldu, milli takımda aldığı sorumluluğu dün almadı, Alex ilk devre ufak bir sakatlık yaşar gibi olmuştu, o andan sonra bir daha ortaya çıkamadı, dün akşamın Fenerbahçe adına en iyi oyuncusu hatta çok iyi oyuncusu Guiza’nın da maçı tek başına çevirmesi pek mümkün değildi.

Fenerbahçe’nin kadrosunun yetersizliğinden bahsetmeden önce kadronun hala sakatlıklardan dolayı çok eksik olduğunu görmeliyiz. Sakatlıkların araştırılması gerektiğini de katılmıyorum, Edu’nun ayağı çatladı, Wederson menisküs oldu, Semih’in sakatlığı da darbeden, Deivid’in şanssızlığı ise malum zaten. Bunlar eleştirilebilecek sakatlıklar değil, darbe ya da şanssızlık. Bu isimlerin takıma girmesiyle birlikte takımda çok şey değişecektir, önemli olan onların yokluğunu minimum kayıpla geçmek ama bu şimdiye kadar başarıldı diyemeyiz.

Ben kadrosunu toparlamış, eksiklerin yerini aldığı Fenerbahçe’nin Kiev’den 6, Porto’dan ise 3 puan çıkartabilecek güçte olduğuna ve gruptan çıkabileceğine inanıyorum.

Umutsuzluğa kapılmak için henüz çok erken..

Hiç yorum yok: