UEFA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
UEFA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mayıs 2010 Cuma

Euro 2016 - Fransa


Euro 2016'ya ev sahipliği yapacak ülke beklediğim gibi Fransa oldu, 1 oy farkla kaybetmek de bizim züğürt tesellimiz.

Sonuç ve bizim izlediğimiz yol her platformda tartışılıyor ve birkaç gün daha tartışılacak. Neden böyle olduğu hakkında herkes farklı bir şey söyleyecektir. Ulaşım, konaklama, stadların hazır olmaması ve Euro 2012 örneği, tribün olayları, Ramazan, Platini, final sunumunun içeriği ve şekli vs. Fransa karşısında önde olduğumuz noktaların fazla olduğunu da savunanlar olacaktır, bu organizasyonu düzenleyemeyeceğimizi düşünen de. Bu konularda ortak yol bulmak mümkün değil ki zaten artık tartışmanın da bir anlamı yok. Biz alamıyorsak İtalya alsın isterdim ama neticede Euro 2016'yı Fransa düzenliyor.

Daha önce adaylığımızla ilgili iki yazı yazmış ve düşüncelerimi belirtmiştim. Ben stad, ulaşım, konaklama gibi detayların bu organizasyonların yapılacağı ülkenin belirlenmesindeki en önemli noktalar olduğunu düşünmüyorum. Buyrun işte, Euro 2012 / Ukrayna-Polonya ve daha da önemlisi Güney Afrika'da düzenlenecek olan Dünya Kupası önümüzde duruyor. Mutlaka projenin iyi hazırlanması, her türlü hazırlığın karşı tarafı tatmin edecek şekilde yapılması gerekiyor ama ağırlık başka tarafta. İşin sadece projelerde, turnuvanın hangi ülkede daha iyi geçeceği noktasında bittiğini düşünmek zaten saflık olur.

Evet, en önemlisi lobi gücü ama sadece futbol dünyası içinde değil. Futbolu yönetenlerin gelecek kaygıları ve sonraki seçimlerin oy hesapları da bu turnuvaların kararı verilirken yapılıyor. Ama ben yine de bu derece büyük organizasyonların nerede düzenleneceğine sadece futbol adamlarının karar verdiğine inanmıyorum. İşin içinde bin çeşit siyasi, diplomatik, stratejik ve hatta belki de askeri hesap olduğunu düşünüyorum. "Faul! FIFA'nın Karanlık Yüzü" isimli kitabı okumanızı tavsiye ederim. Orada geçen bir örnek var, tekrar vereceğim. 2006 Dünya Kupası'nın yapılacağı ülkeyi belirlemek için yapılan oylamanın 9 gün öncesinde Alman ulusal güvenlik kurulu bir araya gelmiş. Şansolye ve dört bakan silah ihracatı politikalarını aksi yönde değiştirip Suudi Arabistan'a 1.200 adet tanksavar füzesi yollamak için karar almış. Ve bu hamle 24 oyun sadece birini almak için yapılmış. Şenes Erzik'in sonucun açıklanmasından sonra söylediklerinde Platini'ye dokundurması ile beraber bu yönde de imalar vardı.

Her şeye rağmen lobi anlamında da olabildiğince iyi iş çıkarmışız ki 1 oy farka kadar yaklaşmışız. Kim ne derse desin ben Şenez Erzik'e de teşekkür ediyorum. Bu sonuçtan ötürü ona tepki verenler var ama ben elinden geleni yaptığına inanıyorum ki kendisi de gerekli kulisi yaptığını dile getirdi. Platini'nin Fransa için çalışmasını abartarak eleştirenleri de anlamıyorum. Şenes Erzik'i ülkesi için yeterince çalışmadığını söyleyerek onu suçlayıp, Platini'yi ülkesi adına çalıştığı için eleştirmek bana pek tutarlı gelmiyor.

Dünya Basketbol Şampiyonası'nı alırken Fransa'nın bir oy önündeymişiz, Euro 2016'yı ise bir oy farkla onlara kaptırdık. Biz aday olmaktan bıkmayız, muhtemelen 2020 için tekrar aday olacağız. Olalım zaten, bu ülke büyük bir futbol organizasyonu düzenlemeyi tüm eksiklerine rağmen hak ediyor. Hatalardan ders alınması ve 2016 adaylığının aksine herkesin gönülden destekleyeceği ve sahipleneceği bir proje ile işe kaldığımız yerden devam etmek lazım. Organizasyonu alamadık diye projelerden vazgeçilmesin, kazanamadık diye her şey iptal olmasın. 4 sene sonra tekrar bu arenaya çıkacaksak "şunu yapacağız bunu yapacağız" diye değil "bunları yaptık" diyerek çıkalım.

31 Aralık 2009 Perşembe

Euro 2016 Tartışmalarına Son


Önce tüm kriterleri sıralayarak stadları karşılaştıracaktım ama anlamı olmadığını fark ettim. En azından ben kendi adıma tartışmalara son veriyorum ve elimden geldiğince bir daha bu konu hakkında konuşmamaya çalışacağım..

Bu turnuvanın öneminin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bu kadar tartışma sonrasında bile hala “Bu adaylığı desteklemiyorum” diyemiyorum ama hevesim kaçtı. Şehir seçimlerine de katılmıyorum ama haliyle işin Saraçoğlu-Olimpiyat bölümününün yarattığı duyguları daha güçlü yaşıyorum. Tartışmaya da daha çok işin bu tarafından giriyorum. Bu tercihleri kim ne anlatırsa anlatsın kabul edemiyorum..

Trabzon’u zaten ayırıyorum ve dışarıda bırakılması için hiçbir bahaneyi kabul etmiyorum. Konya dahil edilirken Universiade kış olimpiyatlarının düzenlendiği Erzurum’un, Türkiye’nin en büyük 5 şehrinden biri olan Adana’nın, haydi Diyarbakır’ı geçeyim yine o taraflardan Gaziantep’in de projede olmamasını anlayamıyorum. Mesafe diyorlar ama Ukrayna-Polonya ortaklığında şehirler arasındaki mesafeler kaç kilometrelere çıkmış bir bakmıyorlar..

Stad seçimleri ise dediğim gibi beni daha çok içine çekiyor. Son iki final 55.000 altı stadlarda oynanmışken hala kapasite masalları anlatılıyor. Söylenene göre 2008 ve 2012 adaylıklarında proje içinde olan Saraçoğlu’nun 2016 adaylığında dışarıda bırakılması için boş alan yetersizliği gibi sebepler öne sürülüyor. Kriter kelimesini kullanmayı çok sevenler Saraçoğlu’nun yer aldığı dosyaların geçmiş adaylıklarda en yüksek teknik puanları aldığını da söylüyor. Yani neresinden tutarsanız elinizde kalıyor, şehir ve stad seçimlerinde öne sürülen sebepler insanları tatmin etmiyor. Benim gibi düşünenler Saraçoğlu bu haliyle final için çok uygundur demiyor, Olimpiyat Stadı’na yapılacak masrafın çok daha azına Saraçoğlu da uygun hale getirilebilirdi deniyor. Ama ne yaparsanız yapın İkitelli’yi şehir içi ya da güzel bir lokasyon haline getiremezsiniz diyor..

Kişisel olarak devam edeyim, üzgünüm ve kızgınım. Fenerbahçe taraftarı olmam bir yana Anadolu yakasında oturuyorum. Bu turnuvanın yaşadığım yerde yapılmasını isterdim ki belki İnönü bile daha mantıklı bir seçim olabilirdi. Mesela şimdi turnuvayı almamız durumunda Olimpiyat Stadı’nda kaç maça giderim bilmiyorum ve buna kızıyorum. Maç öncesinde Kalamış sahilde binlerce turist ile birlikte içemeyeceğim için, Yoğurtçu parkının içinde bu insanlarla takılamayacağım için, en basitinden stada yürüyerek gidemeyeceğim için üzülüyorum..

Herkesin öncelikli isteği tabii ki bu turnuvanın ülkeye kazandırılması ama doğru şekilde. Organizasyonun ülkeye alınması durumunda hem bizim için maksimum fayda getirmesi, hem de turnuva olarak çok güzel geçmesi isteniyor. Kararlara itiraz edenler turnuvanın ne anlama geldiğinin çok farkında, zaten bu yüzden işin içinde olamadığı için üzülüyor. Adaylığın bu şekilde olmasına karşı çıkanlar düşman ya da futbolun gelişmesini istemeyen kişiler değil. İnsanları sadece düşündüklerini ve hissettiklerini söyledikleri için suçlamamak lazım..

Alınan kararlara katılmayanlar itirazlarını dile getiriyor, seçimleri yanlış bulduklarını söylüyor. Kimse “illa ki benim memleketim olsun” ya da “Saraçoğlu olsun da ne olursa olsun” demiyor, sadece doğru bildiği şeyi anlatmaya çalışıyor. Bu fikirlerini savunanlar, doğru bildikleri şeyi dile getirenler için ise “kendi ili ya da takımının stadı olsun diye ağlıyor” deniyor. İnsanın fikrini söylemesi onu “İçimizdeki İrlandalılar” yapıyor. Hariçten gazel okumak kolay tabii, sanki bu seçimlerin tam tersi olsaydı şu an karşı fikirleri savunanlar ortalığı ayağa kaldırmayacaktı..

Hiç gerek yoktu bunlara, bu diyaloglara girmeden bu iş gayet güzel devam edebilirdi. Doğru tercihler yapılsaydı, en basitinden sadece Trabzon ve Saraçoğlu olsaydı kimse sesini çıkarmayacaktı. Mesela Konya’lılar ya da İBB taraftarları tartışmalara girmeyecekti ve bence hem turnuva için daha çok şansımız olacak, hem de turnuvanın Türkiye’de gerçekleşmesi durumunda ortaya çok daha güzel bir organizasyon çıkacaktı..

Neyse işte, benim düşüncelerim bunlar, bir kısmı da burada var. Şevkim kaçtı, bu işten soğudum. Artık yapacak bir şey yok, kendi adıma tartışmayı bitiriyorum. Zaten bu kadar bölünmüş ve organizasyon için bir birlik sağlayamamış bir ülkenin bu yolda artık fazla şansının olduğunu da düşünmüyorum..

Hayırlısı neyse o olsun..

28 Aralık 2009 Pazartesi

Euro 2016 Türkiye




Başlık ne kadar güzel duruyor.. Neyse, bir süredir adaylığımız hakkında bir şeyler yazmak istiyordum. Seçilen şehirler, stadlar ve adaylık şansımız üzerine birkaç kelime not düşmek gerekirdi ama atladım. Bugün Fenerbahçe'den gelen açıklama bazı seçimleri tartışmaya açınca ben de artık topa gireyim dedim.

Bu ülkenin futbolu için çok önemli bir süreç başladı. Avrupa Futbol Şampiyonası'nın sadece Türkiye için değil en gelişmiş futbol ülkesi için bile ne kadar önemli bir organizasyon olduğunu anlatmaya gerek yok. Mesela adaylardan İtalya'nın böyle bir organizasyona neredeyse bizim kadar ihtiyacı var. Serie A bitiyor, stadların ve zeminlerin durumu rezalet. Ülke futbolunu tekrar ayağa kaldırmak için mutlaka büyük bir şampiyona almaları gerekiyor. Geçmişte bu organizasyonların yapıldığı ülkelerin nasıl bir ivme kazandığı da ortada, mesela en popüler örnek Almanya.

Bizde kötümser insan çok. Şehirlerin yetersizliği ile birlikte altyapı sorunlarını ve stadların yetişmesinin mümkün olmadığını düşünerek Türkiye'ye bu yolda pek şans tanımıyorlar. Bu insanlar muhtemelen Şampiyonlar Ligi finalinde de, UEFA finalinde de bir şekilde çuvallayacağımızı düşünüyorlardı ama yanıldılar. Bu noktada biraz milliyetçilik yapabilirim, Ukrayna ve Polonya 2012'de Avrupa Futbol Şampiyonası düzenleyebiliyorsa, Türkiye bu organizasyonu 2016'da hayli hayli düzenler.


Organizasyonu almak için siyasilerden halka kadar bir bütün olarak çalışmak gerekiyor. Bu işi daha şimdiden sahiplenmek gerekiyor. Ama hepsinden önemli bir şey daha var. Bu stadlar, şehirler, ulaşım ve konaklama falan hep ikinci planda. Aslolan lobinizin ne kadar kuvvetli olduğu. İş sadece spor yöneticilerinde bitmiyor, siyasiler dememin sebebi de zaten lobi. Bu organizasyonları almak için devleti yönetenler de çok ciddi çalışmalı. Bir oy için neler teklif edilebildiğini, hangi devlet meselelerin sırf bu organizasyonları almak için halledilebildiğini zamanında duyduk, okuduk. Mesela bir örnek vereyim, "Faul! FIFA'nun Karanlık Yüzü" kitabının yazarı Andrew Jennings'in yalancısıyım, 2006 Dünya Kupası'nın yapılacağı ülkeyi belirlemek için yapılan oylamanın 9 gün öncesinde Alman ulusal güvenlik kurulu bir araya gelmiş. Şansolye ve dört bakan silah ihracatı politikalarını aksi yönde değiştirip Suudi Arabistan'a 1.200 adet tanksavar füzesi yollamak için oy vermiş. Mesela bu hamle 24 oyun birini almak için yapılabilmiş..

Önemi yok dedik, yazıyı da çok uzatıyorum ama biraz da şehirlerden bahsetmemek olmaz. İstanbul, İzmir, Antalya ve Ankara zaten bu organizasyonun olmazsa olmazları. Bursa ve Eskişehir de beni hiç rahatsız etmiyor. Bu futbol şehirleri böyle bir organizasyonun içinde yer almayı hak ediyor. Ama Konya ve Kayseri için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Aslında işin bu bölümü hakkında yorum yapınca tepki gelebiliyor. Mesela şimdi bu iki il hakkında bir şeyler söylediğim anda birileri fazla hassas davranıp savunmaya geçebilir. O yüzden fazla detaya girmeyeyim ama benim tercihim bu iki ilden önce kesinlikle Trabzon olurdu. Birkaç tepki yazısı okudum ama bence seçimlere bugün Fenerbahçe'nin verdiği tepkinin kat kat fazlasını Trabzon halkı ve Trabzonspor yönetimi vermeliydi. Konya ve Kayseri tercihlerinin şehirler arasında mesafelerin kısa tutulması için yapıldığı söyleniyor ama ben doğuya gidemiyorsak bile en azından Adana'yı tercih ederdim.


Bu tartışmaların içine bugün Fenerbahçe çok sert girdi. Yapılan açıklamanın tam metni burada. İsteyen bu yazılanları "Bize niye yer vermediler diye ağlıyorlar" şeklinde yorumlayabilir ama onlar bile açıklamada geçen isimleri ve iddiaları ciddiye almalılar. Ahmet Güvener ve Orhan Gorbon hakkında söylenenler çok önemli. Ben doğrudur diye iddia edemem ama ciddiye alıyorum. Malum, burası Türkiye. Bu tip fırsatlar öncelikle ülke için değil şahıslar için değerlendiriliyor. Bahsedilen paralar, bu stadlara ve şehirlere yapılacak yatırımlar çok büyük rakamlar. İnsanın şüpheye düşmesi çok normal. Bu organizasyonu Türkiye alamasa bile birileri şimdiden para kazanmaya başladı, EURO 2016'yı almamız durumunda ise neler döneceğini, ne büyüklükte paraların ne şekilde harcanacağını hepimiz az çok tahmin edebiliriz.

Şükrü Saraçoğlu Stadyumu yerine futbol oynanabilecek ve izlenebilecek en kötü yerlerden biri olan ve ulaşması bile büyük bir çaba gerektiren Olimpiyat Stadı'nın UEFA'ya bildirilmesinde ben de bir mantık bulamıyorum. İnsanları güzel İstanbul'a getiriyorsunuz ama stad seçimlerinizle o insanları şehrin dışına gönderiyorsunuz. Finali yerinden izleyen birinin galibiyeti kutlamak için şehir içine gelip kalabalığa karışması bile ekstra bir iş olacak, belki saatler alacak. Maça gidecek taraftarlar şehirden uzak kalacak, bütün o eğlenceyi arkalarında bırakacaklar. Tek yapabilecekleri Fanzone'lara tıkılmak olacak.

Olimpiyat Stadı seçiminde ağırlıkla dile getirilen bir mazeret vardı, final için minimum 80.000 kişilik bir stad olması gerektiği ve bu yüzden İstanbul'un bir hakkını mecburen Olimpiyat Stadı'nın alması gerektiği söyleniyordu ki Olimpiyat Stadı'nın kapasitesi de şu an 75.000. Bir de Saraçoğlu'nun otopark ve trafik konusu var ama onu kaale bile almıyorum. 2014 yılına kadar farklı illerde 6 stadı sıfırdan inşa edip bitireceğimizi mümkün görürken bu sorununun çözülemeyeceğini düşünmek de pek mantıklı değil. Final oynanacak stadın minimum kapasitesi hakkında söylenen bu şeylerin kaynağı nedir bilmiyorum ama ben merak ettim ve biraz araştırdım. Tabii ki önce geçmiş finallerin oynandığı stadlara ve kapasitelerine baktım.

Euro 2000 / Stadion Feijenoord - 51.500
Euro 2004 / Estádio da Luz - 65.000
Euro 2008 / Ernst Happel Stadion - 53.000

Belki kriterler o zaman farklıdır, daha çok takımın katılacağı sonraki şampiyonlar için bazı şeyler değişmiş olabilir diye düşündüm. Bu yüzden biraz daha bakındım ve Euro 2016 Tournament Requirements dosyasını buldum. Bu dosyanın 68. sayfasında gerekli olan minimum stad kapasiteleri yazıyor. Grup maçları için 30.000, çeyrek ve yarı final maçları için 40.000 kapasite istenirken açılış, ev sahibi takımın maçları ve final için en az 50.000 kişilik iki stad isteniyor, biri 60.o00 kişilik olursa da daha iyi olur deniyor. Fenerbahçe'nin bir ara ortaya attığı ama arkasını getirmediği bir proje vardı. Stadın üstü tamamen kapanacak ve kapasite de 60.000'e çıkacaktı. UEFA Finali sebebiyle projenin ertelendiği söylendi ama demek ki bu yapılabilecek bir şey. Sıfırdan 6 stadın yapılabileceği söylenirken Saraçoğlu'nun tüm tribünlerine 3. katın çıkılması bile ütopya sayılmaz. Kapasiteyi 60.000'e çıkarmak iste çok daha kolay ve zaten masaya daha önce de yatırılmış bir proje. Bunları düşündükçe Fenerbahçe'nin yaptığı açıklamada sorulan sorular daha bir anlam kazanıyor. Link yukarıda, tıklayıp bir kez daha okumakta fayda var.

Euro 2016 organizasyonunu almamız imkansız değil, ben gayet mümkün olduğunu düşünüyorum ama başta da söylediğim gibi hep beraber çok çalışmak gerekiyor. Lobi en önemli şey dedik, bu noktada karşımıza Platini ismi çıkıyor ama ben İtalya'nın daha büyük rakibimiz olduğunu düşünüyorum. 20 yılı bile devirmeden bir büyük organizasyonun daha Fransa'ya verilmesi çok tepki çekecektir, bence cesaret edemezler. İtalya ise güçlü lobisinin yanında bu turnuvaya olan ihtiyacı ile bence Fransa'nın önünde. Biz ise bir şekilde stadları yetiştiririz, iki büyük organizasyondan alnımızın akıyla çıkmış olmamız da önemli bir referans. Konaklama, ulaşım vb. konularda UEFA delegelerinin aklını çelmek için gerekli lobi çalışmalarını yapmak ise yönetenlerin öncelikli işi olmalı.

Daha işin başındayken ortaya çıkan bu huzursuzluklar can sıkıcı ama insanların aklında bu soruların oluşmasına sebep olan kurumların bazı şeyleri bir kez daha düşünmesi ve yapmış oldukları seçimlerin doğruluğuna insanları inandırması lazım. Şehir seçimlerinden sonra bu işten soğuyanlar oldu, mesela bu linkte bir örnek var. Stad seçiminin de buna benzer etkileri olacaktır, hatta olmaya başlamıştır. İnsanların kafasındaki soru işaretlerini gidermek ve bu organizasyonu sahiplenmelerini sağlamak Türkiye için çok önemli.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun bu açıklamaya ve gelen diğer tepkilere, sadece İstanbul'un stad tercihine değil seçilen 8 şehri belirleyen kriterlerin ne olduğuna da tatminkar cevaplar vermesi gerekiyor. Kafamız iyice temizlensin ki bu yolda hep beraber yürüyebilelim.

4 Aralık 2009 Cuma

UEFA Yılın Takımı / 2009

.
UEFA, 2009 yılının takımı için oylamaya başlamış, en azından ben yeni gördüm. Haliyle adaylar arasında bir Barcelona dominasyonu var. Mesut da kendisine orta sahanın solunda yer bulmuş.

Benim seçimlerim aşağıda. Çok objektif davranmadığımı hemen söyleyeyim. Mesela Ronaldo benim takımımda yer bulamaz, milli takımı için yaptıklarını da düşünerek o bölgeyi Hamsik’e verdim. Zanetti hayranlığım da sağ bek seçimimi direkt etkiledi.

Giggs’i almayı çok istedim ama saçma bir şekilde Iniesta ile aynı mevkide yer aldığı için oyumu ona veremedim. En çok zorlandığım bölge ise hücuma yönelik orta saha oldu. Kaka’nın Milan’ı tek başına sürüklemesi, Lyon dominasyonuna son veren Bordeaux’un Gourcuff’u ve Diego’nun harika performansı derken yine biraz da ona olan ekstra sevgimin etkisiyle oyumu sezonu 16 golle kapatan ve aynı zamanda İngiltere’de yılın futbolcusu seçilen Gerrard'a verdim.

Teknik adam ve kaptan seçiminde ise hiç zorlanmadım, tabii ki Guardiola ve Puyol..
.
Kaleci: Edmin van der Sar
Defans: Javier Zanetti, Nemanja Vidic, Carles Puyol, Patrice Evra
Orta Saha: Marek Hamsik, Xavi Hernandez, Andres Iniesta, Steven Gerrard
Forvet: Samuel Eto'o, Lionel Messi
Teknik Direktör: Josep Guardiola

Oy vermek isteyenler kendi takımlarını burada kurabilirler.

30 Ocak 2009 Cuma

2011 ve 2012 Finalleri


UEFA 2011 ve 2012 yıllarında Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Ligi finallerinin oynanacağı stadları açıkladı. Şampiyonlar Ligi 2011 finali Wembley Stadında, 2012 finali ise Allianz Arena'da oynanacak ve final maçları sırasıyla İtalya, İspanya, İngiltere ve Almanya'yı dolaşmış olacak.

UEFA Avrupa Ligi final maçları ise 2011'de İrlanda'nın Lansdowne Road stadında, 2012'de ise Bükreş'in National Stadında oynanacak. Bu iki stad henüz ortada yok, inşaatları devam ediyor.


2011 Champions League Final
Wembley Stadium- London

2012 Champions League Final
Allianz Arena - Munich

2011 Europe League Final
Lansdowne Road - Dublin

2012 Europe League Final
Stadionul Naţional - Bucharest

23 Ocak 2009 Cuma

Futbolda Salary Cap?


Manchester City ve Kaka filmi bitti ama yankıları hala sürüyor. Film süresince konuşulan rakamlar Avrupa'nın önde kalan kulüplerini bir araya getirdi ve bu dev kulüplerin UEFA seviyesinde istedikleri kararları aldırabilmek için kurdukları "Avrupa Kulüpler Birliği" NBA'de uygulanan Salary Cap sisteminin futbolda da uygulanması için UEFA'ya başvurdu. Başvuru ciddi şekilde incelenecekmiş.

Bu sistemde kulüplerin bir oyuncu transfer ederken o sezon içinde bilet, kombine, sponsorluk, televizyon, forma gibi pazarlama faaliyetlerinden kazandığı paranın %51'ini transferde kullanabilecek ama alt yapı, stadyum ve tesisleşme gibi işler için istenen harcama yapılabilecek. Ben bunun kabul edileceğini sanmıyorum, iyi bir fikir olduğuna da inanmıyorum. Söz konusu olan NBA'deki gibi imkanları ve kazandıkları paralar hemen hemen aynı olan takımlar olsa tamam ama Manchester United ile Hacettepespor'un aynı kural çerçevesinde yer alacak olması da pek mantıklı değil. Eğer bu model kabul edilirse büyük kulüpler daha da büyüyecek, yaşama hakkı zaten azalan küçük kulüpler ise iyice küçülecek.

Pazarlama faaliyetlerine ne kadar önem verilirse verilsin bazı kulüplerin maksimumu çok aşağılarda. Hacettepe'yi geçtim zirveye oynayan belki önümüzdeki sene Avrupa'da mücadele edecek ve Real Madrid ile karşılaşacak Sivasspor'un bir taraftarı takımı için yılda ne kadar para harcayabilir, ekonomisi buna ne kadar müsade eder ki o takım kazandığı paranın %51'ini transfere ayırsın. Tamam bu kulüpler zaten çok başka şartlar altında mücadele ediyorlar, biri elma diğer armut ama bu sistemin bazı takımlara en fazla 1 milyon €'lık hatta belki daha ufak bir transfer hakkı verecek olması da bence mantıklı değil.

22 Ocak 2009 Perşembe

UEFA / 2008'in En İyi 11'i




FIFA'nın resmi sitesinde yaptığı ankete göre belirlenen yılın 11'inden sonra UEFA'nın yaptığı ve 3.300.000 kişinin katıldığı oylama sonucunda belirlenen 2008 yılının takımı da açıklandı.

Kaleci: Iker Casillas
Defans: Sergio Ramos, John Terry, Carles Puyol, Phillip Lahm
Orta Saha: Cristiano Ronaldo, Cesc Fabregas, Xavi Hernández, Franck Ribery
Forvet: Fernando Torres, Lionel Messi
Teknik Direktör: Alex Ferguson


İspanyolların dominasyonu var, en iyi 11 oyuncu arasında 6 İspanyol girmiş. UEFA ve FIFA kadrolarının defanslar aynı, Terry de yine var. FIFA'nin 11'i açıklandığında Terry yerine Ferdinand ya da Vidic'in girmesi gerektiğini düşünen çok kişi vardı. Belki de bu iki isim arasında oylar bölündüğü için Terry girmiştir. UEFA orta sahasında ise FIFA orta sahasındaki Kaka ve Gerrard yerine C.Ronaldo ve Fabregas girerken forvette orta sahaya geçen Ronaldo'nun yerini Torres almış.
.
UEFA'da yılın teknik direktörü olarak Alex Ferguson seçilmiş, herhalde kimsenin itirazı olmaz. İki takım da denk olmuş ama UEFA'nın kadro bana daha dengeli ve güzel geldi, aklım sadece Gerrard'da kaldı. Benim kurduğum kadro ise şu şekildeydi;
.
Kaleci: Iker Casillas
Defans: Maicon, John Terry, Carles Puyol, Phillip Lahm
Orta Saha: Frank Lampard, Xavi Hernández, Steven Gerrard, Franck Ribery
Forvet: Fernando Torres, Lionel Messi
Teknik Direktör: Luis Aragones
.
C. Ronaldo'yu almamış olmamın sebebi blogdaki geçmiş postlar arasında mevcuttur.

26 Eylül 2008 Cuma

UEFA Europa League

UEFA kararı resmi sitesinde de açıkladı. Değerinin düştüğünden, ilgi çekmediğinden şikayet ettiğimiz UEFA kupası bundan sonra UEFA Europa League adı altında formatı da değişmiş olarak düzenlenecek. Artık takımlar gruplarda birbirleriyle birer kez mücade etmeyecekler, bu aşamada deplasmanlı lig formatı uygulanacak.

Bu karara sevindim, çok daha mantıklı olmuş fakat diğer taraftan Avrupa Şampiyonası'na katılacak takım sayısının 2016'dan itibaren 16'dan 24'e çıkma kararı bana doğru gelmedi. Zayıf takımları da turnuvalara dahil etmeye çalışırken turnuvaların değerini düşürmemek lazım.