31 Ocak 2009 Cumartesi

Sciopero - Grevin İtalyancası




Serie A ve B'de bu haftasonu mini-grev var. 2007'den bugüne sarkan olayların özeti şudur:

2007 Aralığında Chievo-Brescia maçı 3-0 Chievo'nun üstünlüğüyle biter. Brescia başkanı Corioni soyunma odasına iner ve futbolcuları uzunca haşlar, ve bunun sonucunda doping kontrolü için numune vermesi gereken iki Brescia'lı oyuncu Mannini ve Possanzini bu işlem için yarım saat geç kalırlar. İtalyan Olimpiyat Komitesi bu iki oyuncuya bundan dolayı 15'er gün ceza verse de, Futbol Federasyonu kendilerini suçsuz bulur. Bu noktada ise WADA (World Anti-Doping Agency) araya girer ve bu futbolcuların maksimum cezalandırılması isteğiyle CAS'a başvurur. İşte geçtiğimiz perşembe günü duyurulan cezalar bunun sonucudur; her iki oyuncuya da 1 yıl müsabakalardan men edildikleri açıklandı.

Biliyoruz ki bu tip durumlarda o yarım saat önemli olabiliyor, zira çeşit çeşit kimyasal madde var, bunların idrardaki yoğunlukları, test için önemli aralıklarda çıkıp çıkmamalarının kritik zamansal belirleyicileri olabiliyor filan. Yalnız olayda başka bir falso daha var. Doping memurunun gözünü oyuncudan hiç ayırmaması gerekiyor şaibe olmasın diye, fakat buradaki memurun soyunma odasına gelmesi için yapılan daveti reddettiği konuşuluyor. Haşlanmadan pay almak istememiş olabilir ama bu iki oyuncuyu ve de Mannini'den bu sezon önemli derecede faydalanan Napoli'yi yaktığı kesin.

Futbolcular ve klüp yönetimleri bu cezanın orantısız ve acımasızca olduğu konusunda hem fikirler. İlk başvurdukları çare de grev. Anlamadığım da burası maçlara 15 dakika geç gelmekten bahsediliyor. Bu sahaya çıkıp 15 dakika oturmak mıdır karşılıklı, yoksa 3'te başlayacak maçı 3.15'te mi başlatmaktır çözemedim henüz. Hiçbir teknik direktörün, başkanın vesaire 1 maçın 1/6'sını öyle rahatlıkla heder edilmesine razı geleceğini sanmıyorum. O zaman 15 dakikalık bir rötardan bahsediyoruz sadece. E ne olur ki ondan? Neyse bakalım göreceğiz.

*Güncelleme: Maçlar tabi ki de 90 dakika oynandı, 15:00'te başlaması gereken maç 15:15'te başladı filan. Sonuçta olayı gündemde tutmak için ufak bir hamleden ibaret kaldı. Gene de sanıyorum bu eylem olmasaydı daha az konuşulmuş olacaktı bu konu. Tabi maçlar oynandığı andan itibaren herkes ilgisini zirvedeki puan kayıplarına, hakemlere ve de ekseriyetle Amauri'nin Brezilya Milli Takımında mı yoksa Gökmavililerde mi oynaması gerektiğine döndüler. Bir de Beckham olayı var, geçen hafta "Beckham dönecek, yapacak birşey yok" diye konuya son noktayı koymuştu Galliani, adam iyi oynadıkça Milan dudaklarını yiyor, bu adamı nasıl bırakacağız göz göre göre sezon ortasında diye. UEFA listesine vermediler adını, yani bir katakulli peşinde de değiller. Beckham'a da helal olsun bu arada, "artiz olmayı tercih etti" diye giydirip duruyorduk, hala 10 numara topçu herif.

Çöp


Ne ödendi, ne kadar kaçtı bilmiyorum ama Seric kelimenin tam anlamıyla defedildi ve çöpe atılanlar kervanına katıldı.

30 Ocak 2009 Cuma

Fabian Ernst --> Beşiktaş


Sporx ve Ntv Spor haberi girdiler, Beşiktaş Schalke'li orta saha oyuncusu Fabian Ernst ile anlaşmış. Hamburg, Werder Bremen ve son olarak da 2005 yılından beri Schalke de oynayan 30 yaşındaki Ernst milli formayı da 24 kez giydi.

Ernst'i biliyorum daha doğrusu hatırlıyorum. Son zamanlarda Bundesliga'yı sıkı takip etmişliğim yok ama bu transfer Beşiktaş'a çok faydalı olabilir. Alman futbolcu orta saha direncini arttıracaktır, bir diğer artısı da Sivok-Zapo ikilisinin savunmaya yerleşecek olmasıdır ama kenarda oturacak yabancıların seçiminde de işler iyice zorlaşacak. Orta saha direncinin artması Beşiktaş için faydalı bir hamle ama Cisse'yi beğenen biri olarak benim tercihim yine de bir bek transferi olabilirdi.
.
Oyuncuya ve kulübüne ödenecek ücret ile ilgili henüz bir bilgi yok ama bu saatten sonra paranın çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Yıldırım Demirören ve Denizli bu sene şampiyon olmak için tüm imkanları kullanıyor gibiler ki günü kurtarmak bu şartlar altında çok da yanlış bir tercih sayılmaz.

Pascal Nouma


.
***
.
Mevzubahis Yıldırım Demirören ise her şey mümkündür.

Tv'de Futbol / 30 Ocak - 2 Şubat


30 Ocak Cuma
21:30 Hamburg - Bayern München / Kanal 24

31 Ocak Cumartesi
13:00 Kartalspor - Kasımpaşa / D Spor
13:30 Kayserispor - Sivasspor / Lig Tv
14:45 Stoke City - Man. City / Spormax
16:00 Ankaraspor - Trabzonspor / Lig Tv
17:00 Middlesbrough - Blackburn / Spormax
19:00 Denizlispor - Galatasaray / Lig Tv
19:00 Napoli - Udinese / Ntv Spor
21:30 Juventus - Cagliari / Ntv Spor
21:45 Benfica - Rio Ave / Spormax
23:00 Numancia - Real Madrid / Ntv
23:45 Arsenal - West Ham Utd. / Spormax

01 Şubat Pazar
01:30 Aston Villa - Wigan Athletic / Spormax
10:45 Bolton - Tottenham / Spormax
12:30 Fulham - Portsmouth / Spormax
13:00 Manisaspor - Malatyaspor / D Spor
15.30 Newcastle - Sunderland / Spormax
16:00 Inter - Torino / Ntv
16:00 Inverness - Celtic / Futbol Smart
17:00 Fenerbahçe - G.Antepspor / Lig Tv
18:00 Liverpool - Chelsea / Spormax
18:00 Racing Santander - Barcelona / Ntv Spor
20:00 Beşiktaş - Antalyaspor / Lig Tv
20:00 Belenenses - Porto / Spormax
21:30 Lazio - Milan / Ntv Spor
22:00 Hull City - West Bromwich / Spormax

02 Şubat Pazartesi
20:00 Karşıyaka - Altay / D Spor
22:00 Man. United - Everton / Spormax

2011 ve 2012 Finalleri


UEFA 2011 ve 2012 yıllarında Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Ligi finallerinin oynanacağı stadları açıkladı. Şampiyonlar Ligi 2011 finali Wembley Stadında, 2012 finali ise Allianz Arena'da oynanacak ve final maçları sırasıyla İtalya, İspanya, İngiltere ve Almanya'yı dolaşmış olacak.

UEFA Avrupa Ligi final maçları ise 2011'de İrlanda'nın Lansdowne Road stadında, 2012'de ise Bükreş'in National Stadında oynanacak. Bu iki stad henüz ortada yok, inşaatları devam ediyor.


2011 Champions League Final
Wembley Stadium- London

2012 Champions League Final
Allianz Arena - Munich

2011 Europe League Final
Lansdowne Road - Dublin

2012 Europe League Final
Stadionul Naţional - Bucharest

29 Ocak 2009 Perşembe

IFFHS


Ülkemizdeki en popüler yabancı kuruluşlardan biri IFFHS ama başta spor medyamız olmak üzere bizden başka bu kurumu bu derece kaale alan olduğunu sanmıyorum. Bu kurumun açıkladığı listeler özellikle forumlarda yazan taraftarlar arasında ciddi tartışmalara yol açar, bu aralar bloglarda da IFFHS listelerine sıkça rastlıyoruz.

Şimdi de 2008 yılının en popüler futbolcularını listelemişler, Arda ve Semih ilk on içine girdiği için herhalde gazetelerde de görürüz. Yine harika bir liste yapmışlar, Cristiano Ronaldo'nun 21. olduğu listenin zirvesinde adını ilk kez duyduğum Mısır'lı Mohamed Aboutreika var. IFFHS'nin listelerinden yola çıkıp tartışmaya girenlere duyurulur, o kadar ciddiye almaya gerek yok.

Fenerbahçe & Appiah


Uzun süredir devam eden Appiah konusu en sonunda çözüme ulaştı ve resmi site tarafından da açıklandı. FIFA Appiah'ın Fenerbahçe'ye 2.281.915 € ödemesine, Appiah'ın açtığı karşı davayı ise reddetmeye karar vermiş. Her ne kadar bu para kulağa az gelse de genelde oyuncular lehine karar veren FIFA'nın Fenerbahçe'yi haklı bulması, hele ki Türk takımlarının bu kurumlar nezdindeki ünleri düşündüldüğünde güzel bir sonuç.

Keşke iş buralara gelmeseydi diyeceğim ama Appiah Fenerbahçe'de kalsaydı ve futbol oynasaydı anlamında değil. Keşke 2006 sezonu bitiminde oyuncunun aklına Avrupa'ya gitmek girdiğinde değerini de bulabilecekken satılsaydı. Appiah gönderilseydi yönetim muhtemelen topa tutulurdu ama kafası karışan ve aklı dışarıda kalan bir futbolcudan bir daha hayır gelmesi kolay olmuyor.

Hafta içi


Bizde Fortis Türkiye Kupası oynarken İtalya ve İngiltere de boş hafta içi günlerini lig maçları ile doldurdular. Salı günü oynanan Fortis maçlarından iki beraberlik ve deplasman takımlarının avantajları çıkmıştı. Dün ise Antalya deplasmanında Beşiktaş Bobo'nun golleriyle kazandı ve turu bir anlamda garantiledi. Maçı izlemedim ama Beşiktaş beğenilmiş, yeni transfer Erkan da son 10 dakikada oyuna girmiş.

Fenerbahçe fena değildi, daha hızlı oynayıp daha yüzdeli pas yaptı ama iki takım da pozisyon bulmakta zorlandı. Fenerbahçe de Emre çok iyiydi, Carlos ve Gökhan ise son maçlarda olduğu gibi yine takımın en iyilerindendi. Bursaspor'da Volkan Şen göze battı, Carlos'a attığı acımasız tekmeyle de Ali Tandoğan. Yeni transfer Gökhan Emreciksin de Fenerbahçe formasıyla tanıştı ama çok da göze batmadı. Bursaspor kupayı çok istiyor, rövanşa çok asılacaklardır ve tek farklı galibiyet çok da garanti bir skor değil.

Serie A'da Inter Muntari'nin atılmasıyla 60 dakika 10 kişi oynadığı maçta Catania deplasmanında kazandı ve Juventus'un da Udinese deplasmanında kaybetmesiyle puan farkını tekrar altıya çıkardı. Beckham'ın üst üste 2. golünü attığı maçta Milan 87'de Milito'dan yediği golle sahasına iki puan daha kaybetti. Beckham'ın golü çok güzel, ceza sahasının sol yanında harika bir frikik attı. Roma ise Palermo'yı 2-1 ile geçerek üst üste 3. galibiyetini aldı.

Dün Manchester'ı erken şampiyon ilan ettiğim Premier League'de Liverpool ve Arsenal ikişer puan daha kaybettiler, Chelsea ise Kalou'nun iki golüyle Middlesbrough'yu 2-0 ile geçti ve 2. sıraya yerleşti. Hafta sonu Anfield Road'da Liverpool karşısına çıkacaklar. Wigan'dan Aston Villa'ya giden Heskey yeni takımıyla ilk maçında ilk golünü atmıştı, onun yerine Wigan'a gelen Mido da ilk maçının 83. dakikasında penaltıdan golünü atarak Liverpool'a iki puan daha kaybettirdi. Liverpool yavaş yavaş kopuyor, Arsenal ise zaten kopmuş gibiydi, Everton deplasmanında 1 puanı Van Persie'nin son dakikada attığı golle kurtardılar. Premier League'in son üç sırasındaki takımların puanları aynı ve bu takımlardan biri de Tuncay'ın takımı Middlesbrough.

28 Ocak 2009 Çarşamba

Manchester United Şampi..


İğrenç bir başlık kabul olduğunu kabul ediyorum ama çok içimden geldi. Manchester United dün akşam Van Der Saar'ın en uzun süre gol yememe rekorunu eline geçirdiği maçta West Bromwich'i deplasmanda 5-0 yendi ve Liverpool ile arasındaki puan farkını üçe çıkardı.

Şampiyonlukları hakkında bu kadar emin konuşmak için çok erken ama diğer takımların durumunu düşündüğümde ben bunu hissediyorum. Liverpool kimsenin beklemediği kadar iyi gitti ama önce Benitez'in kontrat tartışmaları, şimdi de Keane'in takımdan ayrılacağı söylentileri başladı. Bunlara yaşanan puan kayıpları ve Manchester'ın eksik maçlarını tamamlayıp liderliği alması da eklenince Liverpool psikolojik olarak da iyice çöktü. Fikstürlerinin zorluğundan da bahsetmiştik, Şubat ayı sonunda şampiyonluk umutları tamamen bitebilir.

Arsenal'in durumu ortada, şampiyonluk hedefinden çok önce uzaklaştılar ki bunu yapacak güçleri de yok. Aston Villa takdir edilecek işler yapıp Big Four arasına girdi hatta maç fazlasıyşa Chelsea'nin de önüne geçti ama zirvede oturması tabii ki mümkün değil. Liverpool'un önde kalma şansı çok yüksek olsa da muhtemelen Arsenal, Aston Villa ve Liverpool Big Four içinde kalmak için mücadele edecekler. Sezon başında şampiyonluğun en güçlü iki adayından biri olarak gösterilen Chelsea'de de işler iyi gitmiyor, Scolari'ye homurdananların sayısı artıyor. Ben yine de bu üç takımın önünde kalacaklarını düşünüyorum ama onların da zirvede Manchester'ı tamamen yalnız bırakması sürpriz olmaz.

United cephesinde işleri belki Şampiyonlar Liginin de girmesi ile iyice yoğunlaşacak maç programı zorlaştırabilir ama o takım buna çok alışık ve tepede de bir Alex Ferguson gerçeği var. Hele kazayla Şampiyonlar Ligine veda ederlerse Premier League bu sezon fotoğraftaki görüntü ile beklediğimden de erken tanışabilir.

27 Ocak 2009 Salı

Clément Pinault


Bu haberi girecektim, unutmuştum, yine karşıma çıkınca geç de olsa yazmak istedim.
.
Futbolcularda son zamanlarda sıkça görülen kalp rahatsızlıklarından burada bahsetmiştik. Fransa 2. ligi takımlarından Clermont Foot'da oynayan Clément Pinault 16 Ocak Cuma günü oynadıklar maçın ertesinde Pazar günü evinde takım arkadaşlarıyla iskambil oynarken kalp krizi geçirdi ve geçtiğimiz Perşembe 4 günlük yaşam mücadelesini kaybederek hayatını kaybetti.
.
Pinault 23 yaşındaydı..

Irkçılık


Galatasaray Tribünleri: "Kahrolsun İsrail O.... ç.... Balili"

Son 83 dakika


Bir rekor için son 83 dakika. Van Der Saar bu akşam West Bromwich deplasmanında 83 dakika daha gol yemezse 1025 dakikayla Premier League tarihinin en uzun süre gol yemeyen kalecisi ünvanını elinde tutan Cech'in rekorunu kırmış olacak. Bu gerçekleşirse Hollanda'lı kaleci kadar Ferdinand ve Vidic'in de büyük payı olacak. Van der Saar son golünü Londra deplasmanında Nasri'den yemişti.

Alanzinho --> Trabzonspor


Alan Carlos Gomes da Costa "Alanzinho" 26 yaşında ve Tranzonspor'ın Stabæk'den transfer ettiğini açıkladığı sol kanat oyuncusu. 2005 yılından beri Norveç liginde forma giyiyormuş ve takımı geçtiğimiz sezon şampiyon olurken yılın oyuncusu seçilmiş. Norveç liginde bunları başaran bir oyuncu burada ne yapabilir bilmiyorum ama Trabzonspor'un transferde böyle ilginç keşifleri vardır, Alanzinho'nun da iyi çıkması beni şaşırtmaz. Daha önce milli de olmamış, belki Türk bile yaparlar. Oyuncuda en çok dikkatimi çeken şey ise boyunun 1.64 olması.
.
Sezon başında adı Ankaraspor ile geçerken Papaz bu oyuncu hakkında bir değerlendirme yapmıştı. Bu değerlendirmede sözleşmesinin sezon sonunda bittiği yazıyor, eğer doğruysa verilen 3.9 milyon € bonservis bana biraz fazla geldi. Bir de aynı oyuncu için Ankaraspor'dan 1.25 milyon € talep edildiği haberleri de var.
.
Trabzonspor'da öncelikli hedef bu sene şampiyonluk değildi. Daha doğrusu şampiyonluk olmazsa olmaz, mutlak ulaşılması gereken bir hedef değildi. Önemli olan kadro istikrarını yakalayıp bu sene olmasa da sonraki senelerde sürekli şampiyonluğa oynayabilecek bir takım yaratmaktı. Ben de şanslarının az olduğunu düşünüyordum ama iyi gidişat kesenin ağzını yöneticilere iyice açtırmış. Aslına bakılırsa zaten sezon başından beri nasıl oluyorsa o kesede bir sorun yaşamıyorlardı, yaratılan bir kaynak varsa ve bu kaynak düzgün kurulan bir yapının getirisiyse bu yönetim kurulunu tebrik etmek lazım.
.
Edit: Yine Papaz söylemiş, takımı Alanzinho ile sözleşmesini çok önceden uzatmış. Ankaraspor teklif yaptığında kontratı bu kış bitiyormuş.

Tv'de Futbol / 27-29 Ocak


27 Ocak Salı
17:30 Denizlispor - Ankaraspor / Lig Tv
20.30 Galatasaray - Sivasspor / Lig Tv
21:30 Stutgart - Bayern München / Kanal A
21:45 West Bromwich - M.United / Spormax
23:45 Portsmouth - Aston Villa / Spormax
.
28 Ocak Çarşamba
12:15 Tottenham - Stoke City / Spormax
17:30 Antalyaspor - Beşiktaş / Lig Tv
20:00 B. Dortmund - W. Bremen / Kanal A
20:30 Fenerbahçe - Bursaspor / Lig Tv
21:30 Milan - Genoa / Ntv Spor
21:45 Chelsea - Middlesbrough / Spormax
23:45 Wigan Athletic - Liverpool / Spormax
.
29 Ocak Perşembe
01:30 Everton - Arsenal / Spormax
12:15 M.City - Newcastle United / Spormax

Kovulana kadar Barcelona

.
Barcelona benim evim ve onlar beni kovana kadar Barça'dan ayrılmayacağım.
Lionel Andrés Messi

"Kaptan" #5


"Beni eleştiren futboldan anlamıyordur."
.
.
Francesco Totti
A.S. Roma / 1989
523 maç / 212 gol
.
.

26 Ocak 2009 Pazartesi

TSL 17. hafta


Haftanın en çok konuşulan maçıydı Sivasspor-Galatasaray maçı. Öncesinde bu kadar çok konuşulan maç sonrasında da çok konuşuluyor ama konu farklı, Ümit Karan’ın kırmızı kartı zeminin önüne geçti. Galatasaray ilk devre topa daha çok hakimdi, aslında bu belki de bir Sivasspor taktiği. Aynı şeyi Fenerbahçe karşılaşmasında da görmüştük, o maçın da ikinci devresinde oyuna Balili girmiş ve Sivasspor kurduğu baskının karşılığını iki golle almıştı. Sanırım Ümit kırmızı kart görmese de Bülent Uygun bu değişikliği yapacaktı. Ümit’in kırmızı kartını sadece hakem ile o bilir, bizim bir şeyler deme şansımız yok ama ikisi arasında seçim yapmam gerekirse benim Ümit Karan’a inanmam çok zor. O zeminde maçın oynanması hakkında bütün hafta konuşuldu, zeminden yola çıkıp Türk futbolu analizleri de yapıldı o yüzden ben daha fazla bir şey söylemeyeceğim ama şu var ki ne o zeminde ilk oynayan takım Galatasaray ne de Sivas’da havalar ilk defa bu sene bu kadar soğuk.

Beşiktaş-Denizlispor maçını tribünden izledim. Öncesinde Mustafa Denizli’nin tribünlere çağırılması ve sahte Denizli gülüşleri ile başlayan maçta Beşiktaş’ın iyi oynadığını söyleyen çıkmaz. Ekrem Dağ haricinde gözüme çarpan bir isim yoktu. İlk devrede pozisyon olarak sadece Nobre’nin bir kafa şutu vardı, hatta ikinci devrede de çok pozisyon gördüğümüzü söyleyemem. Selçuk Dereli’ye çok tepki verildi ama gösterdiği kırmızı kart doğruymuş. Beşiktaş seyircisi zaten hakem bir şey yapsa da tepki versek diye bekliyor ve tepkinin de dozunu ayarlayamıyor. Dereli’ye edilen küfürlerden dolayı muhtemelen sahaları kapanacak. Küfür edenleri susturmaya çalışan arkadaşım ile 2-3 sıra arkadan birinin tartışması ve arkadaşımın “saha kapanacak, ceza alacağız” feryatlarına o kişinin “git televizyonda izle” cevabını vermesi bir İnönü hatırası olarak bende yerini aldı.

İlk yarı bu maçlar ile gerçek anlamda sona erdi. Sivasspor liderliğini sürdürüyor. Bu takımı artık ayrıca takdir etmeye gerek yok, Türk futbolu bir değer daha kazanmış gözüküyor. Maç sonunda türküler eşliğindeki doğal sevinçleri ise bende ayrı bir sempati yarattı. Umarım bu istikrarlarını kaybetmezler. Ankaraspor da yine kazandı, Avrupa iddialarını sezon sonuna kadar götürecek gibiler, Kayserispor ise şehrinden uzakta oynadığı ilk maçta Gençlerbirliği’nden daha doğrusu Troisi’den üç gol yediler. Flying Dutchman İlhan Cavcav’ın Avustralya eğilimini anlatmıştı, bu oyuncu da 1988 doğumlu bir Avustralya’lı. Kocaelispor Hacettepe’yi dört golle uğurladı ve taraftarlarına ligde kalma umudu aşıladı. Antalyaspor ise Mehmet Özdilek’le başarılı sonuçlara devam ediyor, Ankara deplasmanından da üç puanla döndüler. Umarım ligin zirvesinde de dibinde de kopmalar yaşanmaz. Dipte kopmaların olmaması hem mücadeleyi arttıracaktır hem de malum söylentilerin önüne geçecektir.

Fenerbahçe 0-0 Trabzonspor


Maçtan çıktığımda keyifsiz olsam da, yüzüm gülmese de sonra düşündüm, keyifli bir maçtı. Trabzonspor bu sene benim izlediğim en iyi 2-3 maçından birini oynadı. İlk devre Fenerbahçe oyuna ortaktı, karşılıklı ataklar üst düzey bir mücadele vardı ama ikinci devre Trabzonspor oyunun kontrolünü tamamen eline geçirdi.

Fenerbahçe ilk devre oyuna tutundu ama ikinci devre sanki hazırlık kampı hala devam ediyor gibi yorgun bir görüntü sergiledi ve oyundan koptu. İyi futbolu maçın sonuna kadar sadece Volkan, Roberto Carlos ve Gökhan sürdürebildi. Volkan daha çok öne çıktı ama ben Roberto Carlos’u daha çok beğendim. Sahada maçı en çok kazanmak isteyen isim oydu. Emre 2. devre oyundan iyice düştü. Alex değişikliği bence çok eleştirilecek bir tercih değildi ama ben orta sahaya direnç katmak istesem Emre-Deniz değişikliği yapar, önde Alex’i de rahatlatırdım. Devre arasında bir transfer yapılmadığına göre Deniz’i kazanmak çok önemli, geçtiğimiz sezonun ilk devresindeki Deniz yakalanırsa Fenerbahçe’nin birçok sorunu hallolabilir. Güiza kötü, ilk devre iyi oynayıp gol atamadığı maçlar çoktu ama 2-3 maçtır iyi de oynamıyor. Yapısına ters düşen bu tek forvetli sistem Kezman’dan sonra Güiza’yı da yemek üzere ki oyundan çıkarken ilk kez ıslıklandı. Onun bu hali Alex’in de verimini düşürüyor.

Trabzonspor Hüseyin-Selçuk ikilisiyle özellikle ikinci devre orta sahayı tamamen ele geçirdi. Bu ikili kolay top kaybetmedi ve bol pas yaparak zaten oyundan düşmek üzere olan Emre’yi ve sakatlıktan yeni çıkan Selçuk’u çok yordu. Maçın ve ikinci devrenin başında çok net birer pozisyon kaçırdılar ama bundan sonra girilen pozisyonlar bencillik yüzünden aslında Volkan’ı çok da zorlamadı. Trabzonspor üç büyükler ile oynadığı maçlarda henüz gol atamadı ve böyle maçlarda takımın golü kazanmasından çok kendileri gol atmaya çalışan forvetleri olduğu sürece bu sıkıntıyı yaşayacaklardır. Golü bulamadıktan sonra maçın sonuna doğru gereksiz bir stres yaptılar ve son beş dakikada baskı gördüler. Kazanabilecekleri maçı bu dakikalarda bir gol yiyerek kaybedebilirlerdi. Bu biraz kafa yapısıyla da ilgili sanırım, bu kadar iyi oynadığı bir maçın son dakikasında zaman geçirmek için iki oyuncu değişikliği yapılmasının başka bir açıklaması yok.

Bu maç beni tedirgin ediyordu çünkü Trabzonspor uzun zamandır ilk defa Kadıköy’e bu kadar diri, motive ve kendine güvenmiş bir şekilde geliyordu. Maçın hakkı beraberlik demek olmaz, oyuna hakim olan ve daha çok pozisyon bulan taraf Trabzonspor’du. Bu maçtan gelen bir puana Fenerbahçe’liler sevinmeli.

23 Ocak 2009 Cuma

Nihayet..



Her ne kadar ligimiz gerek futbol kalitesi gerek saha dışı kalitesi olarak alttaki görsele çok uygun olsa da yokluğunu hissettiriyor. Bizden başka lige bu kadar uzun ara veren bir ülke var mı bilmiyorum, olduğunu sanmıyorum. Avrupa'dan futbol da tabii ki iyidir güzeldir ama ülke futbolu olmadan olmuyor. En sonunda kavgasız, tartışmasız, heyecansız hafta sonları sona eriyor ve 32 gündür uzak kaldığımız Turkcell Süper Lig bu akşam oynanacak Ankaraspor - Konyaspor maçı ile başlıyor.
.
Oh be..

Gerrard Mahkemede


Her ne kadar Ajansspor "aklandı" başlığı atmış olsa da fotoğraf Gerrard'ın tüm suçlamaları reddettiği ve 20 Mart'da yapılacak duruşmaya tekrar gelmek üzere kefalet ödediği North Sefton mahkemesinin çıkışı..

Tv'de Futbol / 23-26 Ocak


23 Ocak Cuma
20:00 Ankaraspor - Konyaspor / Lig TV
21:45 Derby County - Notigham Forest / Ntv Spor
22:45 Belenenses - Benfica / Spormax

24 Ocak Cumartesi
13:30 Samsunspor - Kartalspor / D Spor
14:00 Sivasspor - Galatasaray / Lig Tv
14:30 Abeerden - Rangers / Futbol Smart
17:00 Celtic - Hibernian / Futbol Smart
19:00 Beşiktaş - Denizlispor / Lig Tv
19:15 Manchester United - Tottenham / Ntv Spor
20:45 Psv - Nac Breda / Futbol Smart
21:30 Juventus - Fiorentina / Ntv Spor
22:45 Braga - Porto / Spormax
23:00 Barcelona - Numancia / Ntv
.
25 Ocak Pazar
13:00 Kasımpaşa - K.Erciyesspor / D Spor
15:30 Groningen - Ajax / Futbol Smart
16:00 Bologna - Milan / Ntv Spor
18:00 Liverpool - Everton / Ntv Spor
19:00 Fenerbahçe - Trabzonspor / Lig Tv
22:00 Real Madrid - Deportivo / Ntv Spor
.
26 Ocak Pazartesi
20:00 Çaykur Rizespor - Manisaspor / D Spor

Futbolda Salary Cap?


Manchester City ve Kaka filmi bitti ama yankıları hala sürüyor. Film süresince konuşulan rakamlar Avrupa'nın önde kalan kulüplerini bir araya getirdi ve bu dev kulüplerin UEFA seviyesinde istedikleri kararları aldırabilmek için kurdukları "Avrupa Kulüpler Birliği" NBA'de uygulanan Salary Cap sisteminin futbolda da uygulanması için UEFA'ya başvurdu. Başvuru ciddi şekilde incelenecekmiş.

Bu sistemde kulüplerin bir oyuncu transfer ederken o sezon içinde bilet, kombine, sponsorluk, televizyon, forma gibi pazarlama faaliyetlerinden kazandığı paranın %51'ini transferde kullanabilecek ama alt yapı, stadyum ve tesisleşme gibi işler için istenen harcama yapılabilecek. Ben bunun kabul edileceğini sanmıyorum, iyi bir fikir olduğuna da inanmıyorum. Söz konusu olan NBA'deki gibi imkanları ve kazandıkları paralar hemen hemen aynı olan takımlar olsa tamam ama Manchester United ile Hacettepespor'un aynı kural çerçevesinde yer alacak olması da pek mantıklı değil. Eğer bu model kabul edilirse büyük kulüpler daha da büyüyecek, yaşama hakkı zaten azalan küçük kulüpler ise iyice küçülecek.

Pazarlama faaliyetlerine ne kadar önem verilirse verilsin bazı kulüplerin maksimumu çok aşağılarda. Hacettepe'yi geçtim zirveye oynayan belki önümüzdeki sene Avrupa'da mücadele edecek ve Real Madrid ile karşılaşacak Sivasspor'un bir taraftarı takımı için yılda ne kadar para harcayabilir, ekonomisi buna ne kadar müsade eder ki o takım kazandığı paranın %51'ini transfere ayırsın. Tamam bu kulüpler zaten çok başka şartlar altında mücadele ediyorlar, biri elma diğer armut ama bu sistemin bazı takımlara en fazla 1 milyon €'lık hatta belki daha ufak bir transfer hakkı verecek olması da bence mantıklı değil.

22 Ocak 2009 Perşembe

UEFA / 2008'in En İyi 11'i




FIFA'nın resmi sitesinde yaptığı ankete göre belirlenen yılın 11'inden sonra UEFA'nın yaptığı ve 3.300.000 kişinin katıldığı oylama sonucunda belirlenen 2008 yılının takımı da açıklandı.

Kaleci: Iker Casillas
Defans: Sergio Ramos, John Terry, Carles Puyol, Phillip Lahm
Orta Saha: Cristiano Ronaldo, Cesc Fabregas, Xavi Hernández, Franck Ribery
Forvet: Fernando Torres, Lionel Messi
Teknik Direktör: Alex Ferguson


İspanyolların dominasyonu var, en iyi 11 oyuncu arasında 6 İspanyol girmiş. UEFA ve FIFA kadrolarının defanslar aynı, Terry de yine var. FIFA'nin 11'i açıklandığında Terry yerine Ferdinand ya da Vidic'in girmesi gerektiğini düşünen çok kişi vardı. Belki de bu iki isim arasında oylar bölündüğü için Terry girmiştir. UEFA orta sahasında ise FIFA orta sahasındaki Kaka ve Gerrard yerine C.Ronaldo ve Fabregas girerken forvette orta sahaya geçen Ronaldo'nun yerini Torres almış.
.
UEFA'da yılın teknik direktörü olarak Alex Ferguson seçilmiş, herhalde kimsenin itirazı olmaz. İki takım da denk olmuş ama UEFA'nın kadro bana daha dengeli ve güzel geldi, aklım sadece Gerrard'da kaldı. Benim kurduğum kadro ise şu şekildeydi;
.
Kaleci: Iker Casillas
Defans: Maicon, John Terry, Carles Puyol, Phillip Lahm
Orta Saha: Frank Lampard, Xavi Hernández, Steven Gerrard, Franck Ribery
Forvet: Fernando Torres, Lionel Messi
Teknik Direktör: Luis Aragones
.
C. Ronaldo'yu almamış olmamın sebebi blogdaki geçmiş postlar arasında mevcuttur.

21 Ocak 2009 Çarşamba

Meglio Dell'Italia


İtalya'nın en iyileri bu adamlar.

Del Piero muhteşem gözüküyor da Zlatan'ın saçlar beni benden aldı.

Abu Dhabi @ Premier League


Fırtına üstte fotoğraflarını gördüğünüz Süleyman El Fahim'in sahip olduğu Abu Dhabi United Group'un Eylül ayında Manchester City'yi 210 milyon Sterline satın almasıyla başladı. Hedef yapacakları yatırımlarla Premier League'deki Manchester United, Chelsea, Liverpool ve Arsenal'den oluşan "dört büyükler"in hakimiyetini yerle bir etmekti. Bir anda dünya futbolunun en iyi isimleri için uçuk rakamlar telafuz edilmeye başladı. C. Ronaldo, Kaka, Messi, Berbatov, Fabregas, Buffon, David Villa, Torres gibi isimler ile başlayan hücum ancak 42 milyon €' luk Robinho transferi ile sonuçlanabildi.

Transfer döneminin tekrar açılmasıyla birlikte Kaka fırtınası başladı. Günlerce süren ve Türk spor basınında bile kendisine her gün yer bulan bu hikayeyi de olumlu sonuçlandıramadılar. Kaka'dan istediği sonucu alamayan City yöneticileri Bellamy'yi 14 milyon Sterline transfer ettiler, De Jong için ise Hamburg ile 16 milyon Sterline anlaşma sağladılar. Sezon başında umduğunu bulamayan Araplar ara transferi de istedikleri gibi değerlendiremediler.

Bu satın alım ve transfer teklifleri ilk başladığında herkes tedirgin olmuştu. Transfer piyasasının yükselmesi ve paranın mutlak hakim olması Premier League'in çok farklı yerlere doğru gideceği korkusunu yaşatmıştı. Belki hala aynı tedirginlik yaşanıyor ama açıkçası ben öyle düşünmüyorum. Bence bu Araplar bu işi ellerine yüzlerine bulaştıracaklar çünkü futboldan anlamıyorlar. Hatta sporun herhangi bir dalından anladıklarını sanmıyorum. Er ya da geç bir taraflarına baka baka bu işten çekilecekler ve kendilerine başka bir oyuncak arayacaklar. Eğer bu gerçekleşirse de yatırım yapması muhtemel başka Araplar da belki bu işlerden korkup hiç girmeyecekler, önlerinde kötü bir örnek olacak.

Tamam muhtemelen yine kulüpler satın alınacak ve patronluk devri devam edecek ama en azından futboldan, spordan biraz anlayanlar mesela daha başka Ruslar ve Amerikalılar bu işlere girecekler. Bu dediklerim bana fena kapak da olabilir ama bu kafayla bir şeyler başarabileceklerini sanmıyorum.
.
"İnşallah" haklı çıkarım.

Serie A & Milano

.
Mourinho'nun ayağı mı uğurlu geldi ne Serie A bu sene fazla popüler. Son zamanlarda ise özellikle Milano çok hareketli. Önce Mourinho geldi, sonra Sheva. Daha sonra Beckham geldi, Kaka gitti geldi. Inter 2. devreye çok kötü başladı, Mourinho'ya bile ayakkabı atıldı ki kazayla şampiyon olamazsa daha neler atılır bilemem.

Tribün olayları ve skandallar dışında La liga ve Premier League'den hatta belki Bundesliga'dan bile daha geri plana düşen ve daha az takip edilen Serie A, Milano'nun iki takımı ile bu sezon öne fırladı ki hala yapılması muhtemel transferler var. Puan farkı da kapandı, sanırım ligin 2. devresi çok daha heyacanlı ve ilgi çekici olacak.

Asr-ı Fener

1907 Fenerbahçe Derneği güzel bir tarihi çalışmaya imza attı. Fenerbahçe'nin 100. yılı için 40 kişilik bir çalışma grubu tarafından 2 yılda tamamlanan bu dev eser dün Çırağan Sarayında düzenlenen bir gala gecesi ile tanıtıldı.

Asr-ı Fener 536 sayfa, 70x50 cm boyutlarında ve 35 kg. Cildi hakiki deri ve kapaktaki logosu 22 ayar altın kaplama olan bir tarihi çalışma. Arşivler, müzeler ve kütüphanelerde bulunan 50 bine yakın fotoğraf ve belgeye dayandırılarak hazırlanmış. Kitap özel rahlesi, sayfaları çevirmek için özel pamuk eldivenleri ve kullanma kılavuzuyla birlikte satışa sunuluyor. 2007 adet basılan kitabın satış fiyatı 2.500 €.

Gala gecesinde serinin 1, 1907 ve 2007 numaralı kitapları açık arttırmayla satışa sunuldu. Söylenenlere göre 1 numaralı kitabı Fenerbahçe Yönetim Kurulu 125.000 €'ya, 1907 numaralı kitabı Mustafa Koç 140.000 €'ya, 2007 numaralı kitabı ise Roberto Carlos 50.000 €'ya almış. Eserin normal insanlar için olanı da daha makul bir fiyatla satışa çıksa da biz de alıp kütüphanemize koysak.