Yıldırım Demirören 1964 yılında İstanbul'da doğdu. Üniversiteyi Amerika'da Leysen'de okudu. Beşiktaş'a dönem dönem büyük katkılar yapan babası Erdoğan Demirören'in desteğiyle Beşiktaş'ta yöneticilik yaptı ve çeşitli görevlerde bulundu. 30 Mayıs 2004'de ise Serdar Bilgili'nin istifası sonrasında gerçekleştirilen olağanüstü genel kurulda Fikret Orman'ı 162 oyla geçen Demirören, 3 bin 272 oy ile Beşiktaş Jimnastik Kulübünün başına bela oldu.
Kulübü her açıdan dibe vurdurduğu ve istifa etmesi gerektiği düşüncesi Beşiktaş taraftarlarında herhalde 2005 yılında ortaya çıkmaya başladı, son iki senedir ise tavan yaptı ki icraatleri düşünüldüğünde bu çok normal. Bugün 26 Aralık 2008, Yıldırım Demirören yaptığı basın toplantısı ile kulübün imajını biraz daha aşağıya çekti, kendisinden istifa bekleyenleri yanılttı. Yaklaşık 3 senedir istifasını beklemekten başka bir şey yapmayan Beşiktaş taraftarı ise yine kara kara düşünmeye başladı.
Uzun zamandır hatta belki de hiçbir zaman Yıldırım Demirören hakkında olumlu düşünen bir Beşiktaşlı’ya rastlamadım ki baya da Beşiktaşlı tanıdığım vardır. Arkadaşlarımı geçtim forumlarda, bloglarda kısaca hiçbir yerde böyle Beşiktaş’lı görmedim. Onun hakkında olumlu düşünen bir Beşiktaşlının var olduğunu da sanmıyorum. Yıldırım Demirören kendi taraftarının aşağıladığı, adını genelde küfürle andığı, dalga geçtiği bir başkan. Taraftarı ondan utanç duyuyor ki duymalı da. Bu kadar sevilmeyen hatta sevilmemekten öte nefret edilen bir başkanın nasıl olup da hala Beşiktaş'da başkanlık yapabildiğini anlayamıyorum.
Bu sorunun bazı klasik cevapları var, onları biliyorum. Mesela kendisinin söylediği "Yönetimler genel kurulla değişir, tribünle değil", bazılarının söylediği “tribünü kontrol altında tutuyor, alan memnun satan memnun, ses çıkarmak isteyen de korkuyor” ya da en popüler olanı “kulübü kendine borçlandırdı, karşısına aday çıkamıyor” gibi cevaplar bunlar. Beşiktaş taraftarı durumu kabullenmiş, kaderine razı bir görüntüyle bu başkandan kurtulmak için bir şey yapmıyor. Bir şey yapmak illa tribünde istifa diye bağırmak anlamına gelmiyor ki bunun olduğu maçların sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor.
Ne yapılabilir emin değilim ama mesela tribün boş bırakılabilir veya her maç öncesi bir yürüyüş yapılıp üstüne kulüpte protesto düzenlenir ya da her maç sonunda aleyhine bağırılabilir. Belki bu söylediklerimden işe yarayacak olan yoktur ama yapılabilecek bir şeyler de olmalı. Ne yapılması gerektiğini de zaten ben değil Beşiktaş taraftarı bulmalı.
1 yorum:
yazbaşı:Bu sene kesinlikle kombine almaycağım
yaz ortası:fiyatlar yüksek ama taksitleri çoğaltmışlar.
yaz sonu:ben aldım babalar.bence siz de alın.almayan çok şey kaçırır
yukarıda 3 ayda 3 ayrı değişik tepki gösteren BJK taraftar profilini çizdim sana.Ha diyelim ki aldın eyvallah romantizm rüzgarından sorunların kaynağına inme bilincini yitirir bu kez.Sezon başı "Tribun çok iyi be abi" ile başlayıp yıl ortası kavga döğüşleri ve takımı görür,yıl sonu "almıyorum lan seneye kombine" ile sezon tamamlanır.Neticede 1000 ytl kombine parası her sene verilir bu işkencelre katlanılır ama bir defaya mahsus 2000 ytl verip kongre uyesi olmak kimsenin işine gelmez.Tribune gelmekle "sorumluluk"unu yerine getirmiştir kendince.Gerisi zenginlerin işidir.Bir italyan filminin ismi bu tip durumları özetler:Herkesin keyfi yerinde..
Yorum Gönder