Acayip üşeniyordum bu maçı yazmaya bakalım nasıl birşey dökülecek.
Maçın yıldızı Baroş. Attığı rövaşata golü ve sonlara doğru Volkan'ın pozisyonunu kapamak için depar atıp faulle rakip atağı kesmesi bir adım öne çıkardı kendisini. Bu iki pozisyonu ayıklarsak Kewell, Arda ve Ayhan'la takımın pozitif pırıltılarının işçilerindendi. Bu 4 oyuncuyu da beğendik. Ne var ki Baroş dışında 90 dakika aynı güç seviyesi civarında kalabilen yok aralarında. Ayhan'ın Kewell ve Arda'dan hallice olduğunu görüyoruz, ama son 10-15 dakikadaki Ayhan'la önceki Ayhan arasında da müthiş fark var. Tecrübesiyle defansif pozisyonunu alıyor, onun dışında da yürüyor. Arda sezonun ortalarında 90 dakikayı yakalamıştı ama biriken yorgunluğu anlaşılabilir. Kewell malum, fakirin Beckham'ı. Müthiş bir zeka, kalite, ahlak örneği. Ama 90 dakika çok zor. 60-75 dakika arası bile şansını zorlamak aslında ama, yedeği bile olamayan Aydın'la, Yaser'le, 1 yıldır sakat Serkan Çalık'la, 90 kilo Hasan'la kaçıncı dakikada değiştirmek istersiniz ki? Hemen akla "bu Hasan hazır da Lincoln mü hazır değil?" sorusu geliyor. Meğer hoca-bana-taktı-yaa-Lincoln "ben biraz evde kalıp eski konuları çalışıcam, siz bana notları getirirsiniz" demiş, hoca da "ulen zati geçen hafta devamsızlıktan ceza aldın, peki bu deplasmana da gelme, ama haftaya boru gibi sınav var, bi çakarsan görücem ben seni" diyerek ona ev istirahati vermiş.
Bunun arkasından yine çok çalışan ama diken üstünde oturtan Sabri, Barış, Emre ve Hakan Balta'ya değinelim. Sabri ve Barış savruk ama devamlılıkları olan oyuncular. Kaçıncı dakika olursa olsun ayağında top olan oyuncunun ensesine yapışıyorlar. Düşüp, kalkıp tekrar tekrar yetişiyorlar. Barış'ı biraz daha Almanya'ya gönderelim mesela yazın, hazırlık kampını orada bir takımla yapsın, sonra sezon açarken geri gelsin. Bazı paslar var attığı, daha doğrusu atamadığı... Pasın futbolda ne kadar önemli olduğunu detaylandırarak anlatmaya gerek yok ama şu var: pasın alıcıya sadece ulaşması değil önemli olan (ki ulaşımda da sıkıntı yaşayabiliyor Barış'ın paslar), aynı zamanda pası alan kişinin ayağına olan yakınlığı da hücumlarda çok kritik saliselerin hatta saniyelerin belirleyicisi oluyor. Bu kadar çok koşan ve mücadele eden oyuncular için normal aslında belki bu. "Zaten onu da yapsa..." klişesi belki de. Yine de bir hayli 'Alman' olarak gördüğüm Barış, Türkiye'ye geldiği için kendini geliştirmekten vazgeçmesin. Üst düzey bir orta saha oyuncusu olmakla (senede >1 MilyonUSD) herhangi bir koşan-ısıran oyuncu olmak arasında bu pasları var. Sabri için ise artık söylenmemiş söz kalmadı. Ben de en başlardan beri bu tarz çok laf ettiysem de artık son son ben bile kendisinin bu denli günah keçisi edilmesinden sıkılıyorum. Yahu tamam, ortasıydı, şutuydu, kanadından gol yedirmesiydi, peki. İyi de, adam bu işte. Geçen sene de buydu önceki sene de. Müthiş bir fizik gücü, dayanıklılığı var. Gerisi piyango, genele vurduğunuzda 6 denemede 1 başarı filan çıkar heralde, pas-orta-şut-çalım deyince. Fakat hep orada çocuk, sürekli deniyor, yetişiyor olmuyor, yetişiyor olmuyor. Bazen beyni kısa devre yapıyor, hakemdi, rakipti filan, devam eden bir oyunun bir takımının savunmasının orada bulunması gereken bir ferdi olduğu çıkıyor aklından. Her maç en azından 2 kere. Ama maç boyu savaşıyor çabalıyor. Sabri işte aşağı yukarı hep buydu. Senelerdir. Şimdi niye herkes ondan çıkarıyor ki hıncını? Ne bekliyoruz Sabri'den, Sabri bu. Bazen de piyangonun ayarı bozuluyor 6'da 3'e 4'e çıkarıyor başarısını, bu sefer de "keşke birileri seyrediyo olsaydı da 3'e 5'e satsaydık şu herifi" muhabbeti oluşuyor hemen. Kendimizi hazırlayalım derim, 3-4 sene daha burada bu çocuk kişisel tahminimce. Dursun da ayrıca, bence sakıncası yok. Ama adam gibi bir sağbek transferi şartıyla.
Hakan Balta ve Emre Aşık'tan Allah razı olsun. Kimse sezon başında böyle bir yazgı çizmezdi ikisi için de. İkisi için de söylenilecek önemli sözler söylendi zaten, biz bile biraz karalamıştık. Yine de "anca" yettiklerini söylemek gerek. Underdog sempatisi olmasa üzerlerinde başka bir gözle mi seyrederdik acaba bu ikiliyi bilmiyorum. Bildiğim Hakan Balta'nın Volkan'ın yerine sol beke geçmesinin bütün Galatasaraylılara ilaç gibi geleceği. Korku tüneli gibi zira sol kanat. Volkan sezon başlarındaki kadar kötü değil belki ama hala çok kötü. Sezon başlarında futbolcu gibi bile değildi nitekim. Mehmet Topal, Servet Çetin, Emre Güngör üçlüsünden biri dönse olabilir ama derbiye yetişecekler mi bilmiyoruz.
Sarı kırmızılılardan son olarak Ümit'imiz Karan'ımız, 26 haftada sıfır gol vurucumuzdan bahsedelim. Canı istiyor, aklı da orada ama vücut söz dinlemiyor gayrı. Yapacak birşey yok artık bu konuda. Nonda-Ümit ikilisi son sezonlarını yaşıyorlar bu formayla. Sabri'nin sağ açığa, Serkan'ın sağ beke, Kewell'ın da gezici forvet veya arkasına geçmesi (ya da Arda'nın yerine sola geçip Arda'nın gezinmesi) ile hem Ümit'siz hem de Lincoln'süz bir takım olabilir günün şartlarında.
Biraz da Gaziantep'ten bahsedelim. Tabi ki de Tabata'yla başlayalım. Beğenen çok ama hafif de burun kıvrıldı sanki yorumlarda. İyi ama süper değil gibi bir ortak kanı sanki oluştu. Zerre katılmadığımı, çok çok iyi bulduğumu şahsen söyleyeyim çekik gözlü Brezilyalıyı. İki ayağıyla da ok gibi sert ve isabetli pas atıyor, hem de doğru yere, doğru zamanda. Mücadelesi, top sürmesi, şutu var. Daha ne yapabilirdi acaba? Önünde Beto değil de Guerrero oynuyor olsa kaç kaç biterdi maç? Ayrıca sol bek İsmail ve sağ bek Bekir 70-80 metrede oynadılar. Antep'in oyundan düştüğü anlar da, yazının başında bahsettiğimiz 4'lünün güzel top dolaştırdığı dakikalarda, bu iki bekin arka arkaya ileri geri depar atmak zonrunda kalmasıyla gerçekleşti. Yine de kabul etmek gerekir ki orta sahayı 6-7 kişi ile kullanıp basit ama hedefe giden paslarla Gaziantepspor iyi futbol oynayabiliyor. Bu kadro ve teknik ekip korunup gelecek seneye daha hedefli ve iddaalı başlamalarını isterim. Ama Bekir, Murat Ceylan ve Tabata transfer sezonunda kendilerinden söz ettireceklerdir sıkça. Litvanya milli takımını çalıştıran, bir süre Scolari'nin birinci yardımcılığını yapmış Jose Couceiro'yla anlaşmışlar, ki kendisi maçı da tribünden izledi. Yardımcılığını da şu anki sorumlu Seçkin Göksel yapacak. Transferi klüp hoca ile beraber yapacakmış. Umarız heyecan verici bir takım olurlar. Brezilyalıların performansı da, transfer potansiyeli de, bu heyecanı Anteplilere şimdiden ufak ufak hissettiriyordur.
Haftaya cümbüş var, güldüren aynalar var, sirk var, derbi treni geliyor.
7 Nisan 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder