21 Ekim 2010 Perşembe

Insert manager here -->





Aslında herkesin yazdığı şeyleri yeniden ele almanın bir anlamı yok. Kime kızacağımızı tahlil etmekten sıkıldık artık, hayal kırıklığına da alıştığımız için sakiniz. Kim olacak biz, Galatasaraylılar. Hislerimiz zirve yapmıyor artık, ne yüksek ne alçak. Bir tiksinme ifadesiyle seyrediyoruz ama isyan edecek hal yok. Çaresizce Rijkaard istifa diye bağıran birkaç yüz kişiyle tek tek konuşulsa "abi aslında adamın yok bi günahı da, bu halde de kalsın mı diyeceğiz" gibi bir ortak paydada bulaşacaklarını tahmin ediyorum. Ha ayrıca, evet kalmasın. Faydası değil zararı artacak günden güne, bu belli. Çok şeyler var söylenmesi gereken "bi adam gelsin bizi kurtarsın" kültürümüze dair. Bi adam. Gelsin, devrim yapsın, kazansın, öğretsin ve geleceğe teslim etsin. Bi adam. Gelsin bizi daha iyi yapsın. Nitekim bi adam yapamadı mı o adama kızarız, kellesini alırız, hastalığımıza yeni teşhis koyup bi adam daha çağırırız. O bakımdan, konu Galatasaray özelinde gibi görünse de bu hafta itibariyle, bu dramanın bir diğer müptelası Fenerbahçe'de de Aykut yine o adam yapıldı, "devrim" filan oldu. Birileri "şans verilsin, zaman tanınsın" diyecek, kimi diğerlerinden daha uzun dayanacak. Diğerleri ise "bu ne lan, asalım keselim" demeye başlayacak, ve sayıları zaman içinde artacak. Fark etmez neresi olduğu. Niye getirilir Del Bosque, ve niye Rıza Çalımbay için kovulur? Eğer gerçekten bi sokak kedisi bile çalıştırsa ilk 4'e giriyorsa bu takımlar, neden teknik direktör transferi önemli? Mantalite mi, altyapı mı, nedir derdimiz? İyi futbol VE şampiyonluk derdimiz. Peki bunu uygulatabilen kişi karizmatik olmasa da olur mu? Meşhur olmasa? Oyuncular takar mı kamuoyunun takmadığı adamı? Neyse kaybediyorum odağımı. Futbolcu da bu düzenin içindedir demek istediğim. Onlar için de bir kelledir teknik direktör. Rijkaard öncesi Laudrup lafı dolanıyordu, bir arkadaşım da acayip mutlu, umutlu... Dedim ki, adam dünyanın en iyi klüplerinde, en iyi hoca ve futbolcularla, planlı programlı yöneticilerle çalıştı son 25 yıldır. Üstelik akıllı, efendi, soğukkanlı bir Danimarkalı. Bizimkiler onu çıtır çıtır yerler.

Ahmet Çakar ya da Tanburacı gibi oldu, veya Erman biliyorum. Gurur da duymuyorum bu söylediğimden ama gerçekten böyle düşünüyorum. Futbolcusu, medyası, yöneticisi ve seyircisiyle sabırsız, disiplinsiz, vizyonsuz ve bunların getirdiği yorgunluklardan olacak çokça da tembel bir futbol ülkesiyiz. Ama en iyisini en kısa sürede hakettiğimize olan inancımız tam. Harika. Neyse, adamların 100 yıldır oynadığı maçlara kırk yılda bir dahil olup tarih yazıyoruz ya. Küçük ülke, sesi soluğu pek çıkmıyor diye kendimizi mesela Belçika'dan çok acayip önde görüyoruz ya. İsmini daha önce duymadık diye eski Sovyet topraklarının yeni sermaye takımlarını aşağılıyoruz ya. İşte öyle birşey. Sadece pata küte savaşıp topu Mehmet Yıldız'a şişiren Sivas'ı 3 senedir yenemeyen bir takım Karpati'ye neden elenmesin ki sen adını duymadın diye?

Dağınık gidiyorum ama malum bendeniz severely lacking match practice.

Adnan Sezgin'e sallayan bol şu ara, ben de, ben de... Next post

3 yorum:

Arkhe dedi ki...

Şok şok şok, Şen Şef dönmüş. :o

Millet de neye uğradığını şaşıracak, bu blogun iki yazarı olduğu çoktan unutuldu.. :)

Pamukk dedi ki...

özlemişiz, hoşgeldin...

Patasana dedi ki...

bende ilk onu düşünmüştüm:)"Kim olacak biz, Galatasaraylılar" cümlesini okuduktan sonra belkide yeni takip edenler adam dengesiz heralde diyebilir:)

Mdr güzel yazı olmuş ama gs den çok ülke futbolunun hatta spor kültürünün içler acısı durumunu yazmışsın. Bununda getirisi klüpleri etkiliyo tabi...