6 Şubat 2010 Cumartesi

Beşiktaş 4-1 Gençlerbirliği


Dün İnönü'de olmayı istiyordum, Ekşi Beşiktaş ile başlayan protesto dalgasının nasıl şekilleneceğini ve tribünlerin seçimi kazanan Yıldırım Demirören'e nasıl tepki vereceğini yerinde görmek istiyordum. Maça yarım saat kala elime bir kapalı kombinesi geldi ve 15. dakikada maçtan çıkma kararını vermiş olan 3 arkadaşımla birlikte İnönü'ye gittim. Protestoya fazla katılım olacağını beklemiyordum, kimse üzerine alınmasın ama neticede genlerine koyun geni işlemiş bir milletiz. Bir lider olmadan hareket edemeyiz. Eminim 15. dakikada stadı terk etmeyi düşünüp de etrafına bakan ve çok bir hareket görmeyince stadda kalmaya o an karar veren birkaç yüz kişi vardır. Biz çıktık, bizimle birlikte arkadan belki bir 20 kişi daha çıkmıştır. Staddan biraz uzaklaştığımızda arkadan "Yeter Demirören" tezahuratı duyduk, belki de bizim görmediğimiz bir 20-30 kişi daha çıkmıştı.

Maç başlamadan önce "Yeter" tezahuratı yapıldı ama artık o tezahuratın da bir anlamı kalmadı. Beşiktaş 2 maç daha kazansın, çıkan sesler cılızlaşır. Üzerine 2-3 maç daha kazansın ya da mesela toplamda 8-9 maçlık bir kazanma serisi yakalasın, o tezahurat artık duyulmamaya başlar. 3 maç kaybedip zirveden tamamen koptuktan sonra ise tekrar "Yeter" seslerini tekrar duymaya başlarız. Bu daha önce de yaşandı, aynı şeyleri gördük. Bir nevi kısırdöngü işte, o saatten sonra da "Yeter" demek hiçbir işe yaramaz, en fazla "kaybettiler yine başkana tutuldular" diye yorumlanır. Yıldırım Demirören iktidar oyununun kurallarını iyi biliyor, camiayı ve hatta birçok taraftarı da elinde tutuyor. Dün de Yeni Açık'ı aynı matbaadan çıkma pankartlarla güzel süslemişti. Neticede bazı insanlar takımlarından uzaklaşıyor, benim de böyle arkadaşlarım var. Her ne kadar Fenerbahçe taraftarı olduğum için bir tarafım bundan mutlu olsa da o arkadaşlarım adına üzülüyorum. Beşiktaş da başkalaşıyor ve buna karşı koyamıyorlar. Hayatlarında çok önemli yeri olan bir değerden uzaklaşıyorlar.

Başlığı maç yazısı gibi attık, iki cümle de maçı yazalım. Stadda olduğum ilk 15 dakikada maç ortadaydı. Stada yakın oturan arkadaşımın evine vardığımda Beşiktaş Sivok ile öne geçmişti ve maçı izleyenler özellikle golden sonra Beşiktaş'ın iyi oynadığını söylediler. İkinci devre ile birlikte oyun Gençlerbirliği kontrolüne geçti. Beraberliği de yakaladılar, öne geçecek fırsatlar da buldular. 3 puanın ibresi iyice Gençlerbirliği'ne doğru dönmüşken Beşiktaş golü buldu. Gençlerbirliği baskısının başlayacağını düşünürken de fark ikiye çıktı. 45.-75. dakikalar arasında izlediğimiz maç Beşiktaş öne geçtikten sonra bambaşka bir maça döndü. Beşiktaş golden sonra topa hakim olarak oyundan düşen Gençlerbirliği karşısında bu sezon ilk kez 3 golden fazlasını görmüş oldu. Tabata stadda olduğum 15 dakikada da hoşuma gitmişti, maçın sonunda da en çok konuşulan isim o oldu. Attığı gol gerçekten muhteşem.

Beşiktaş'da durum bu. İnsana maçı zorla bir paragraf yazdırabilirken daha çok saha dışını konuşturuyor..

Hiç yorum yok: