22 Şubat 2010 Pazartesi

Fenerbahçe 2-3 Bursaspor

İlk devre 8'de 8 yaparken oynadığı futbolun çok daha ötesinde oynayan Fenerbahçe üst üste 3. maçında 7. puanını kaybederken 5. resmi maçını da kazanamamış oldu. Gerçekten çok yazık. Puan kaybı bekliyordum ama bu şekilde değil. Bursaspor'un maça çok konsantre çıkacağını ve Fenerbahçe'den daha iyi oynayarak puan alma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyordum. Tam olarak böyle olmadı. Her iki devrenin ilk 20-25 dakikasında Fenerbahçe'nin oynadığı futbolu izlemek çok keyifliydi ama iyi oynarken gol bulamayan, farkı 2-3 yapamayan takımın oyundan biraz düştüğünde gol yemesi de herhalde kimseyi şaşırtmamıştır. Yine de üzülmemek elde değil. Gayet iyi futbol oynayan, basan, üreten ve pozisyonlar bulan takım göz göre göre bireysel hatalarla maç kaybediyor. Bu çok dramatik bir mağlubiyet oldu, ben çok üzüldüm.

Fenerbahçe maça çok iyi başladı, sürekli öne oynuyor ve sahanın her yerinde rakibe baskı yapıyordu. Alex de sezonun 2. devresinde hiç olmadığı kadar iyi oynuyordu. Bu dönemde fark artabilirdi ama olmadı. Maçın en iyilerinden Gökhan'ın çıkarken kaptırdığı bir top dönüp gol oldu. Televizyondan henüz görmedim ama bana tribünden Volkan'ın çıkıp alabileceği bir top gibi geldi. Zaten Volkan ilk devre gösterdiği performansın yarısını bile gösteremiyor, Bursaspor'un direkten dönen topunu da içeri o çeldi. İlk devre oynadığı futbolun çok uzağında olan bir diğer isim de Cristian, bugün o da dibe vurdu. Hiç konsantre değil ve çok top kaybı yapmaya başladı. 3. golde topu havaya dikerken ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Bilica da artık iyice bezdirdi, yanında Lugano da olmayınca hiç çekilmiyor. Ceza sahası içinde topa o şekilde hangi mantıkla girdiğini anlamadım. Maç boyunca Turgay'dan bir tane kafa topu alamadı.

Bir de tabii ki Güiza konusu var. Lille maçından sonra Kadıköy'de sahaya çıkmaması gerektiğini yazmıştım, böyle olacağı çok belliydi. Daum'un onu 11'de sahaya çıkarması da hata, onu oyundan alması da. Psikolojisi dibe vurmuş bir adamı bitirmek için daha iyisi yapılamazdı. Güiza bugün sadece bir pozisyondan yararlanamadı o kadar ve aslında hiç de fena oynamıyordu. O çıkıp yerine Semih girdikten sonra Fenerbahçe'nin hücum gücü düştü, hem pozisyon bulamamaya başladı, hem de Güiza'nın orta sahaya verdiği destekten yoksun kaldı. Bursaspor da biraz öne çıkabilmeye başladı. Batalla yerine Iglesias oyuna girdi, iki uzun forvete biraz da top şişirilmeye başlandı ve bu toplar da hep Bursaspor'da kaldı. İlla ki Güiza kenara gelecekse de Semih'den önce oyuna girmesi gereken isim Gökhan Ünal'dı. Rakip üzerine gelirken Semih tercihinin hiçbir anlamı yoktu. Allah'ın sopası yok, bu değişiklikten sonra da skor 2-3 oldu.


Güiza'nın yuhalanması ve yedek kulübesinde ağlaması ise sadece Fenerbahçe'nin değil Türkiye'nin bir gerçeği. Neyin değişeceğini düşünüyorlar gerçekten çok merak ediyorum. Fenerbahçe taraftarından, yani daha doğrusu Alex'i bile yuhalayabilen, Tuncay'a bile küfür edebilen, Ümit Özat, Deniz ve Selçuk gibilerini o stadda top oynamaktan nefret eder hale getirebilen ve Kezman'dan sonra Güiza'yı da ağlatmayı başaran Fenerbahçe taraftarından yine nefret ettim. Ben artık stadda yerimde bile oturamıyorum, bu adamlara katlanamadığım için tribünün en üst katına çıkıp oradan sessiz sakin maç izliyorum. Bu adamlar yüzünden maça gitmekten, tribünde olmaktan tiksinir oldum. Bir futbolcuyu saha içinde ağlatmayı başardılar, kıçlarına kına yaksınlar. Ama tekrar etmek istiyorum, bu tablonun sorumlusu kesinlikle Daum'dur. Bunun yaşanacağını bilecek kadar bu ülkede zaman geçirdi, en tecrübeli oyuncunun bile elini ayağını titreten o arenanın ortasına bu Güiza'yı atmak ve sonra da oyundan almak tam bir saçmalık, büyük acımasızlık.

Bursaspor'un çok iyi oynadığını düşünmüyorum, hatta bence 3-0 kaybettikleri kupa maçında bile daha iyilerdi ama ne olursa olsun iki fark geriden gelip Kadıköy'de maç kazanmak çok büyük bir başarıdır. Her ne kadar Ertuğrul Sağlam son haftalarda sergilediği görüntüyle beni kendinden soğutsa da Bursaspor'u yine de ilgiyle izlemeye devam edeceğim.

Futbol çok acaip bir oyun. 3 hafta önce camiada çok olumlu bir hava vardı, yarın ise neler yazılabileceğini, en mantıklı insanların bile hangi felaket senaryolarına imza atabileceğini tahmin edebiliyorum. Her şey bir anda tersinde döndü ve işin garibi 3 maçta 2 puandan daha fazlasını hak edecek bir futbol sergilenmesine rağmen böyle oldu. Bu yetmezmiş gibi sakatların sayısı da arttı. Galatasaray'ın eksikleri zamanında çok konuşuldu, şu an Fenerbahçe'de Lugano, Mehmet, Özer, Uğur ve hatta Deivid sakat. Futbolun acaipliğine şu an küfür ediyorum ama bunun şans olacağı zaman da gelecek. Fenerbahçe 6 gün içinde oynanacağı iki maçı da kazanırsa camia bir anda kendine gelir. Aslında burada iş Fenerbahçe taraftarına da düşüyor ama ne yazık ki bu akşamdan sonra pek umutlu değilim. Galatasaray taraftarının en ufak olumlu şeyi bile göklere çıkarmasıyla, Polyanna'cılık oynamasıyla yeri geldiğinde dalga geçiliyor ama o kadar abartılı olmasa da bazen bardağın dolu tarafını görmek, hatta hiç olumlu bir şey olmadığında bile zorla olumlu bir şey bulmak belki de böyle kırılgan camialar için daha faydalıdır.

Elinden geleni yapan ve bu maçta da ortaya iyi işler koyan bu takıma bir tekme de kendi camiasından gelmesin. Zaman ayağa kalkıp dik durma zamanıdır.

9 yorum:

SirEvo dedi ki...

Ozan İpek üzerinden yazdım ben de. :))
http://cineshoot.blogspot.com/2010/02/fenerbahce2-ozan-ipek3.html

Adsız dedi ki...

fenerbahçe şu son 3 lig maçında en az 6 puanı hakeden bir futbol oynadı. daum göstere göstere gelen krizi yönetebilseydi bütün bunlar olmayacaktı. tabi devre arası yeterli takviyeyi yapmayan yönetimin de suçu var. santos da cezalıyken lille maçında nasıl bir kadro izleyeceğiz merak ediyorum.

fenerbahçe hala bu ligin en iyi pas yapan, tempo yapan takımı. belki bu mağlubilet ders olur da kendilerine gelirler. dış etkenlere değil de sahada oynanan futbola bakarsak fenerbahçe hala en güçlü şampiyon adayıdır gözümde.

Erdem dedi ki...

tam hatırlayamadım lille maçında yediğimiz ilk golde ataga çıkarken topu kaptıran yine gökhan gönül müydü?

ben 3-0lık maç gibi oynanacağını düşünüyordum maçın, bursasporu üretken bulmuyorum, ilk gol hariç -ki o da hızlı hücum golü oldu- öylelerdi keza. maça da umduğum gibi başladık ama 2-0 öne geçtiğimiz maçta çok erken gol yedik. ikinci yarı maçın sallantıda olduğu iyice belli oldu, bursaspor maç sonuna kadar diri ve istekli kalırken biz aynı direnci gösteremedik.

takımın en büyük sorunu olmayabilir ama christianın sorunlu olduğu aşikar. nerdeyse 3.stoper gibi oynatılan bir oyuncunun daha agresif, daha mücadeleci olması beklenir, oraya yumuşak bilekli bir adam koymanın mantığı yok. transfer etmenin hiç yok. barcelona gibi teknik oyunculardan oluşan bir takımda bu görev yaya toureye verildiyse mantıklı bir kıyas yapabiliriz.

Arkhe dedi ki...

Evet, Lille maçında da Gökhan Gönül'ün kaptırdığı bir topun dönüşü gol olmuştu. Ben de öyle hatırlıyorum.

Cristian'ı sezonun ilk devresinde çok beğendim, çok övdüm ve çok savundum ama ikinci devrede oynadığı futbolla beni hayal kırıklığına uğratıyor.

Adsız dedi ki...

Okuduğum en iyi Fenerbahçe-Bursaspor yazısı olmuş, öncelikle tebrikler. Guiza için düşündüklerinize de katılmamak mümkün değil. Daum'un bu konudaki stratejik hatası, Guiza'yı iyice tüketti, Semih'in de üzerindeki baskıyı artırdı. Bu durum Lille maçını da etkilebilir gibi, umarım bir çözüm bulunabilir...

Erdem dedi ki...

F.Bahçe'nin dün yenilmesini hazırlayan sebepler nelerdi bunu biraz konuşalım. Çünkü düşünüyorum ve bunun net bir yanıtını bulamıyorum.

kırılma noktası: gökhanın hatasıyla yediğimiz erken gol. devreye 2-0 önde girsek bursasporun ikinci yarıda sürdürdüğü disiplini aynı şekilde muhafaza edemeyeceğini düşünüyorum.

ve aklıma gelen bir sebep daha:
ikinci yarıda ilk yarıda üretkenliği sağlayamamak ve maçın sonlarına doğru oyundan iyice düşmemiz.

yine de 2-0 / 2-3'lük bir skoru kendime açıklamakta zorluk çekiyorum :)

ikinci tartışma konumuz şu olabilir mi? neredeyse klasik kanat oyuncusu olmayan bir takımın 4-2-3-1 gibi bir sistemi inatla oynamasının açıklaması nedir?

carlos-u.boral-kazım.
üstüne bir de m.topuz ve bu maç için özer (ki özer asla kanat oyuncusu olamaz).

dün daum radikal bir değişiklik yapsa, sakatlanan özerin yerine ikinci forvet olarak semihi soksa, üçlü orta sahayı emre christian ve vedersondan oluştursa. tabi bana kalırsa vedersonda cıkmalı defansif görevi selçuk üstlenirken emre ve christian orta sahanın diğer elemanları olmalı.

şöyleydi böyleydi demek istemiyorum ama mevcut kadroyu düşündüğümde hala kanattan oynamaya çalışmamızı da anlayamıyorum.

esperanza dedi ki...

guiza yi gunah kecisi yapma hocanin isine geldi. Genelde turk hocalarin tercih ettigi bir taktiktir, isler kotu gidince; "bakin oynatiyoruz adami, sans veriyoruz gol atamiyor ben ne yapayim yeaeae". Ee daum da artik bizden biri sayilir, at guiza yi sahaya, taraftar senle ugrasacagina onla ugrassin. Peki ondan sonra, 2 hafta sonra tribunler "daum istifa" diye bagirdiktan sonrasi ?

Pamukk dedi ki...

bursanın kupadan son dk golüyle elenmesinin ilahi karşılığı (ertuğrul sağlam)oldu galiba.

düne kadar son dk kazanılan puanlarda yeterince şans vardı, her zaman olmaz işte.

güiza ya ise yazık. nefret ediyorum nolursa olsun kendi futbolcusunu yuhlayan-ağlatan taraftardan! futbolcunun duyguları yok sanki tek duygulu olan taraftar! profesyoneller ya robot olucaklar aq

Arkhe dedi ki...

Son dakika golü şans değildir. Dün yenen gol de şans değildi ama 3 maçtır farkın 3-4 olmamasında, her maç birinin sakatlanmasında şans faktörü de önemli yer tutuyor..

Şans Bursa'da attığımız son dakika golü değil, o golde atamın götüne çarparak gol olmasıdır. Şans dün son dakikada yediğimiz gol değil, Cristian'ın götüne çarparak gol olmasıdır..

Bu asıl o taraftarlara ilahi bir tokat oldu ya neyse..