Dünya Kupası'nda birçok maçı izleyemeyeceğim, haliyle blogda da yer veremeyeceğim. Öğrenci değilim, çalışıyorum. Maçların tamamını takip edip yorumlarını bloglarına yazabilen arkadaşlara da özeniyorum. Ben ancak günün son maçlarını ve zaman bulursam kaydedebildiğim maçları izleme şansım olacak. Bu yüzden ancak blok halinde birkaç günlük değerlendirmeleri blog arşivine ekleyebileceğim. Aslında bazı notlar almıştım, daha önce de bir şeyler yazabilirdim ama hafta sonu maç izleme keyfi, araya giren muhteşem bir Kanada GP'si olunca birçok şey bugüne kaldı. İlla ki her şeyi günü gününe not etmenin peşinde koşmayacağım, rahat rahat maçları izlemek benim için daha önemli ve daha keyifli.
Yorumlara baktım, herkes kupanın sıkıcı olduğundan ve top oynanmadığından şikayet ediyor. Tamam gol sayısı az ama bir maçın zevkli geçmesi için illa bol gol olması gerekmiyor. Maçlar bittikten sonra Arjantin maçı için “çok zevkliydi” diyen çok kişi vardı. Sadece Messi bile keyif almaya yetti ve son dakikalarda heyecan da vardı. Kimi Meksika-Güney Afrika maçına iyi maç dedi, kimi İngiltere-Amerika maçından keyif aldı. Mesela benim tarafımda da Sırbistan-Gana maçı çok güzeldi, Almanya’ya ise zaten herkes teşekkür ediyor. Henüz 8 maç oynandı, bunların 4-5 tanesi için “güzel maç oldu” diyebilen insanlar var. E daha neyi arıyoruz? Şahsen benim keyfim yerinde. Tribündeki renkli görüntüleriyle, oynanan futboluyla, mücadelesiyle bu kupa bana şu ana kadar fazlasıyla yetti. Keşke bir ay izin alıp evde yatma şansım olsaydı.
Vuvuzela hakkında da bir sıkıntım yok, rahatsız olmuyorum. Arjantin maçında derinden taraftar seslerini duyunca ben de tribün sesini özlediğimi hissettim ama tribünden kareler ekrana geldikçe de vuvuzela sempatim arttı. Arada aklıma tribünde amaçsız bir şekilde vuvuzela öttüren Afrikalılar geliyor ve tebessüm ediyorum. Yıllar sonra bu kupa Afrika yerel çalgısı vuvuzela hatırlanacak ve bence bu çok güzel bir şey. Umarım çok iyi hatırlanacak bir kupa olur.
Güney Kore'nin bu kupada ilerleyebileceğini düşünüyordum, Nijerya ve Yunanistan'a gruptan çıkma şansı tanımıyorum. Cumartesi gününün ilk maçında tribünlerde önemli boşlukların olduğu maçta Güney Kore Yunanistan'ı 2-0 ile çok rahat geçti. Golü maçın başında buldular, oyunun kontrolünü de hep ellerinde tuttular. Yunanistan bu grupta puan alamazsa şaşırmam, hiçbir şey yapamadılar. Sadece rakip iki farkı yakaladıktan sonra biraz da şişirme toplarla yalancı bir baskı kurdular ama bu baskıdan gol çıkmadı. Güney Kore fizik olarak çok iyi durumda gözüktü, çok koştular ve Yunanistan'a hiç alan bırakmadılar. Oyunun her anında çok üstünlerdi. İstedikleri zaman tempo yaptılar ve saldırdılar, istedikleri zaman da oyunu yavaşlattılar. İyi pas yaptılar ama neticede rakip Yunanistan'dı. Nijerya onlara ters gelebilir ama bu maçtaki gibi topa sahip olurlarsa o maçı da kazanacaklarını düşünüyorum. Bir de Ji Sung Park gerçekten çok çok iyi oyuncu, bu turnuvada beklentilerin de üzerinde iş yapacağını düşünüyorum.
Gördüğüm kadarıyla Arjantin buralarda en çok desteklenen takım. Normal, işin içinde hem Maradona hem de Messi var. Ben bir Dünya Kupası'nda sahaya Brezilya çıkarken daha çok heyecanlanıyorum ama Maradona ve Messi gerçekten insanı Arjantin'e çok çekiyor. Sanırım bu Dünya Kupası'nı Brezilya ve İtalya değil de onlar kazanırlarsa yine çok sevineceğim.
Maçın zevkli ve bol pozisyonlu geçmesini bekliyordum, aslında öyle de oldu denebilir. Arjantin Nijerya karşısına Messi-Higuain-Tevez üçlüsü ile çıktı ve maça da çok iyi başladı. Özellikle Messi çok etkiliydi, ilk 5 dakikada bir kez Higuain'i gol ile burun buruna getirdi, bir kez de kendisi gole çok yaklaştı. O şutun sonrasında kazanılan korner de gol oldu. Messi bu kupayı çok istediğini belli ediyor ama üzerinde de büyük bir baskı var. Herkesin gözü onun üzerinde. Turnuvaya golle başlayabilseydi onun için çok iyi olacaktı ama kaleci Enyeama inanılmaz toplar çıkardı, mükemmel oynadı. O olmasaydı Messi belki de sadece bu maç ile gol krallığını garantileyebilirdi.
Şu takımda Cambiasso ve Zanetti’nin nasıl olmadığını hala anlayabilmiş değilim, her iki oyuncuyu da çok arayacaklar. Gutierrez-Zanetti kıyaslaması yapmaya gerek bile duymuyorum, Veron’un da turnuvanın tamamını aynı dirilikte çıkarması çok zor. Nijerya maçında bile oyundan düştü ve o dönemde Arjantin her an gol yiyebilecek bir görüntü verdi. Son 10 dakikada ise halı saha takımı gibi bir halleri vardı, pozisyon buldular ama pozisyon da verdiler.
Neticede Arjantin ilk maçını kazandı, bu çok önemliydi. Hücum performansı yani kısaca Messi ile beni etkiledi ama bu halleriyle kupa yolunda işleri bence zor. Bu görüntülerini ilk maç stresine bağlamak çok yanlış olmaz, açılış maçları büyük takımlar için hep zor olmuştur. Önümüzdeki maçlarda daha iyi bir Arjantin izleyebiliriz.
Maçın İngiltere için çok zor geçeceğini düşünüyordum, Amerika da bu turnuvada ilerlemesini beklediğim takımlardandı. Beraberlik ihtimali yüksekti ama o beraberliği böyle bir kaleci hatası ile gelmesi İngiltere için daha kötü oldu. Barry gerçekten İngiltere için çok önemliymiş, tam Türk işi bir cümle olacak ama Lampard ve Gerrard yan yana çok uyumsuz gözüktüler. Buna rağmen maçı kazanacak pozisyonları da yakaladılar ama Howard yine çok iyi bir gününde olunca galibiyet golünü bulamadılar.
Bu beraberlik sonrasında birçok kişinin görüşleri değişmiş olabilir ama ben hala İngiltere’yi kupanın çok önemli bir favorisi olarak görüyorum. Öncelikle Amerika iyi bir takım. Konfederasyon Kupası’nda İspanya’yı yenmişlerdi, burada da İngiltere ile berabere kaldılar. İngiltere’nin kağıt üzerinde çok iyi bir kadrosu ve teoride iyi olanı pratiğe dökebilecek bir Capello var. İtalyan teknik adam bu maç özelinde iyi bir performans sergilememiş olabilir ama önümüzdeki maçlarda işler İngiltere için mutlaka değişecektir.
Cezayir-Slovenya maçının tamamını takip edebilmek pek kolay olmadı, gerçekten çok sıkıcı bir maçtı. Futbol ile alakasız görüntü veren iki takımın mücadelesinde Ghezzal’ın gördüğü kırmızı kart maçın kaderini etkiledi ve Slovenya 80’de bulduğu Jabulani tartışmalarını alevlendiren gol ile maçı kazandı.
Sırbistan-Gana maçından büyük keyif aldım, bence harika bir maç oldu. Maçın başından sonuna kadar karşılıklı ataklar izledik. Gana inanılmaz koştu, çok iyi mücadele etti. Kazanmayı sonuna kadar hak ettiler ama Lukovic’e çıkan kırmızı kart bence çok ağırdı. Sırbistan 10 kişi kaldıktan sonra 1-2 pozisyon buldu ama Kuzmanovic’in yaptığı aptalca penaltı 3 puanı Gana’ya getirdi. Tribünlerin golü ve galibiyeti kutlarken verdiği görüntüler mükemmeldi. Gana zaten sempatim olan bir takımdı, biraz daha sevmeye başladım. Umarım bu kupaya damga vururlar. Bu arada Appiah’ı yıllar sonra sahada görmek de çok güzeldi, özlemişim.
Kupayı takip edenlerin en çok zevk aldığı maç Almanya-Avustralya maçı oldu. Almanya gerçekten göze çok hoş gelen bir futbol oynadı, pas trafikleri harikaydı. Çok organize ataklar yaptılar ve bol pozisyon buldular, ortaya çok daha farklı bir skor da çıkabilirdi. Klose ve onu destekleyen Podolski-Muller-Mesut üçlüsü ile ortaya çok iyi bir hücum hattı çıkıyor. Gerçi Almanya hakkında net bir şeyler söylemek ne kadar doğru olur bilemiyorum çünkü karşılarında gerçekten çok kötü bir Avustralya buldular. Rakip bir kişi eksilince de işler iyice kolaylaştı. Cahill’e çıkan kırmızı kart bence biraz ağırdı. Yazık, böyle bir adam belki de kupayı kapattı. Gruptan çıkmaları zaten çok zordu, artık imkansıza yaklaştı. Almanya ise favoriler arasında adının geçmediği turnuvadaki rakiplerine bu maçta oynadığı futbol ile mesaj gönderdi.
Gecenin hatta belki de bugüne kadar kupanın en çok konuşulan adamı ise Mesut oldu. Ayağına topu her alışında olumlu işler yaptı, yaratıcılığı, oyun zekası ve tekniği ile Almanya milli takımına renk kattı. Neredeyse eksiksiz bir orta saha oyuncusu, insan gerçekten imrenerek izliyor. Nuri Şahin herhalde bu maçı ağlayarak izlemiştir. Ben Türk milli takımını seçmediği için Mesut’a kızmıyorum, sadece onu Türkiye'ye kazandıramayanları anıyorum. Keşke Türkiye adına oynasaydı ama sanırım böylesi çok daha hayırlı olmuş. Belki bizim olsaydı böyle bir Mesut izleyemeyecektik. O sanırım en doğru kararı vermiş.
4 yorum:
vuvuzela'yı seviyorum.. rahatsız olmuyor. trıbunde olsam rahatsız olurdum belki ama ekran basında o kadar da sıkıntı olmuyor, en azından eğlenen keyif alan, heyecanı yaşayan birileri var..
abi vuvuzella konusunda çok fazla polyanna takılıyosunuz, evet artık bende alıştım ama olmasa çok daha keyifli izleyeceğimi düsünüyorum maçları.. yerel çalgı diye zurnayı insanın kafasına sokmaya gerek yok bence..
bide mesut erken çıkmsaydı oyundan iyi olurdu
ozil i kadrosuna almayanlar utansin :))
almanya her daim favoridir.
bende seninle aynı durumdayım isyerinden firsat bulursam takip etmeye calişmaktayim.
ama daha senin gibi gorduklerimizi bir araya getirip yazma fırsatimiz da olmadi. ama fantasy lig i gunu gunune takip etmekteyiz :)
fransa ve italya nın bundan sonra isi cok zor. ikisi veya ikisinden biri kesinlikle gruptan cikamayacak bence.
arjantin i finalist olarak goruyordum ama endiseliyim ciddi sekilde. zanetti-jonas kiyaslanamaz. cambiasso da sonradan bile girecek olsa olmaliydi her turlu. maxi kenarda oturmaz. bu secimler beni endiselendiriyor. ve bu jonas ile di mario beni arjantinden sogutuyor. higuen secimini de dogru bulmuyorum acikcasi. ben olsam milito yu oynatirdim.
nijerya 2. olarak cikar diyordum ama eksik gorunduler. PES 6 daki gibi okocha utaka oynamiyorki :(
ama kalecileri gercekten iyi.
g.kore cikar ilk macta gibi oynarlarsa. yunanistanin hic sansi yok dedigin gibi.
ingilterede pek tat vermedi. zorlanabilirler ama cikacaklardir.
cezayir supriz bekledigim bi takimdi. belki cezayirli arkadaslar edinmistim bi ara ondandir ama hayal kirikligiydi ilk mac.
sirbistan da ayni sekilde. gana nin fiziki gucu karsisinda hicbirsey yapamadilar. jovanovic haric.
Yorum Gönder