4 Haziran 2010 Cuma

Finalden #2

Üzerinden günler geçti, final diye sayıklamıyorum ama bir işe başlayıp ilk bölümü yazdıktan sonra yarıda bırakamam. Blogda eksik kalmasını istemiyorum. Bol fotoğrafla yolculuğun Madrid bölümünü de kısaca yazayım ve sonra da ufak ufak Dünya Kupası havasına artık gireyim.
.
Madrid sokaklarında Inter taraftarlarının şehirde bariz bir üstünlüğü vardı. Daha kalabalık olmalarının yanı sıra Almanlara göre biraz da daha genç bir yaş ortalamasına sahip olduklarından sesleri daha çok çıktı, çok daha iyi eğleniyorlardı. Yoldan geçen İspanyol kızlarına hafif takılıp hemen Inter tezahuratlarına geri dönüyorlardı. Çok eğlendiler. Sırasıyla en çok Milito, Mourinho ve Zanetti tezahuratları duydum. Nispeten yaşı geçmiş bazı İtalyanlarda Facchetti forması vardı ama formaya isim basılmışsa büyük farkla Zanetti tercih edilmiş. E normal, ben de onu bastırırım.

Genelde iki takım taraftarları aynı yerlerde eğleniyorlar ve bazen karşılılık atışıyorlardı ama büyük bir olaya ben şahit olmadım, bir şey de duymadım. Sadece ihtiyaç molası için otele girdiğimizde bizim sokakta ufak bir kavga çıktı. Biraz daha kalabalık olan Alman grup İtalyanları püskürttü ama fotoğraftaki şişman karizmatik arkadaşın olay yerine intikali ortalığı sakinleştirdi. Zaten 5 dakika içinde de polis geldi. Arkasında ACAB yazılı t-shirt giyen İtalyan elemanın varken polislerle diyaloğa girmesi de ortaya güzel bir kare çıkardı.


Taraftarlar için hazırlanan alanlara hiç gitmedim, şehir merkezinde eğlenen taraftarlarla zaman geçirmeyi tercih ettik. Şehirde karşılaştığım Türkler genelde Fenerbahçe taraftarıydı, Plaza Mayor’un yan sokaklarından birinde köşeyi dönünce bir grupla karşılaşınca ufaktan Fenerbahçe tezahuratı da yaptık. Sonradan öğrendim ki o grup Flying Dutchman tayfasıymış. :) Tribünde de Fenerbahçe formalı bir çift ile yan yana düşmüştük. Sadece Alman taraftarlara ayrılan tribünün arkasındaki sokakta bir Galatasaraylı gördüm. Beni Fenerbahçe formasıyla gören bazı yabancı gruplar takılmak için “Beşiktaş” diye tezahurat yaptılar. Herhalde bu yıl Şampiyonlar Ligi’nde oynamaları bu tercihte etkili olmuştur.

Metro ile maça giderken Bayern taraftarı bir grupla aramızda kendi adıma güzel bir diyalog geçti. Bir kısmı bana şampiyonluğun kaçması ile ilgili takılırken Hırvatistan-Olic formalı 2-3 kişi de hem konuyu tam anlamadan gülüyor, hem de formamın hangi takıma ait olduğunu “İstanbul he?” diyerek çözmeye çalışıyordu. “120. dakikayı, o golü hatırlıyor musun? O golü atan adam var ya Semih, onun takımı işte” derken “Lütfen sus, o maçtan bahsetme, kapat konuyu” diyerek arkalarını döndüler. Büyük zevk aldım.

Dönüşte normal olarak bazı spor yazarları ve federasyon yetkilileriyle aynı uçaktaydık. Adını vermeyeyim, bir gazeteci bir ara tam önümüzdeki yolcu ile sohbet etmeye geldi. Van Gaal’ı bokluyordu. Üç oyuncuya bel bağladığını, hiçbir taktik alternatifi olmadığını, zaten genelde düz bir teknik direktör olduğunu söylüyordu. Önce güldüm ama sonra sinirlerim bozuldu. Bu adamların çoğunu, özellikle bu sehayatları federasyona ve gazetelerine ödeten adamları Türk futbolu üzerinde yaşayan asalaklara benzetiyorum. Hiçbir şeyden haberin olmadan git istediğin yeri bedavadan gez. Çoğu önce Barcelona’ya inmiş, oradan Madrid’e geçmişler. Gelmeyene “Vuu Barcelona süperdi abi, keşke gelip 1-2 gün de orada kalsaydın” diyorlar. Bir şeyler bilseler gezmeleri bu kadar dokunmaz ama hem bilmezler, hem de niye geldikleri, meslekleriyle ilgili ne kazandıkları, ne öğrendikleri belli değil. Aileleri de yanlarında, bir güzel bronzlaşmışlar, uçakta Van Gaal’a bile sallayabiliyorlar. Hayat onlara güzel.


Giderken biraz buruktum, Inter’i ezelden beri çok seven biri olmama rağmen Barcelona'yı orada göremeyecek olmaya takılmıştım. Ama her şeye rağmen çok güzel geçti, keyif veren bir tecrübe oldu. Şampiyonlar Ligi finaline hangi takım çıkarsa çıksın o maç öncesi ortamı, sahanın içi, tribünlerdeki görsellik, şehrin hazırlığı gibi şeyler olayı bambaşka bir hale getiriyor. Ortada olan ünvanı her iki taraf da çok istiyor, neticede işin ucunda Avrupa'nın en büyüğü olmak var. Onların bu tutkusunu dışarıdan biri olarak izlemek bile çok güzeldi. Mümkün oldukça gitmek ve o coşkuyu yaşamak lazım. Umarım kıçımı kaldırıp devamını getirebilirim.

FC Bayern München 0-2 F.C. Internazionale

22.05.2010 / Estadio Santiago Bernabeu


1 yorum:

Pamukk dedi ki...

fbliler zengin demek çoğunlukla onlar gitmiş ta madride finale para bok maşallah :p

bu güzel-keyifli ama beni sinir edici yazı ve fotografları paylaştığın için tşk