Hollanda her daim çoğunluğa sempatik gelmiş bir takımdır. Ben de severim ama bu kupada finale çıktıkları için çok da mutlu değilim. Geride kalan maçlarına baktığımda “finali hak ettiler” diyemiyorum, en azından finale bu Hollanda’dan daha çok yakışacak takımlar vardı. Slovakya’da Vittek biraz gününde olsaydı beraberliği yakalayabilirlerdi, Brezilya yarı finali neredeyse kendi elleriyle Hollanda’ya teslim etti. Dün de önemli eksikleri olan Uruguay karşısında maç dengede giderken biraz da şansın yardımıyla Hollanda 2-1 öne geçti ve rakibinin direncini kırdı. Suarez ve Lugano olsaydı Uruguay’ın final yolunda ciddi bir şansı olacaktı ama bu eksik kadrosu yeterli olmadı.
Dün iki takım da beklendiği gibi birbirlerinin üzerine gitmeyi tercih etmeyince özellikle maçın ilk devresi çok sıkıcı geçti. Uruguay maçın başında Hollanda kalesine 1-2 kez tehlikeli olabilecek şekilde indi, Hollanda ise rakibi pek rahatsız edemedi ki bunun da en büyük sebebi Van Persie’nin turnuva boyunca sergilediği vasat oyuna Uruguay karşısında da devam etmesiydi. Maç temposuz ve keyifsiz bir şekilde geçerken Van Bronckhorst’un attığı mükemmel gol beni kendime getirdi. Gio hiç olmayacak bir zamanda mükemmel bir şut çıkardı, top gidebileceği en iyi yere gitti ve Hollanda öne geçti. Uruguay geriye düştükten sonra da hücumda üretken olamadı. Suarez’in yokluğunda Forlan’ın uçta oynaması ve rakip savunma arasında kaybolması Uruguay’un hücum gücünü sıfıra indirdi ama işte Forlan.. Bir mükemmel gol de o attı ve skoru eşitledi.
Forlan’ı zaten çok severdim. Bu kupada yaptığı işlerden artık tam bir hayranı oldum. Turnuvada yapmadığı şey kalmadı. Gol attı, asist yaptı, tüm duran topları kullandı, oyun kurdu ve takımına liderlik yaptı. Gana karşısında sağ ayağıyla mükemmel bir gol atan adam bir sonraki maçında bu kez sol ayağıyla harika bir vuruş çıkardı ve takımına hiç beklenmedik bir anda beraberliği getirdi. Sahadaki duruşuyla, oynadığı oyunla turnuvaya damgasını vurdu. Benim gözümde Dünya Kupası’nın en büyük yıldızı Diego Forlan’dır.
İkinci yarıya Hollanda De Zeeuw yerine Van der Vaart’ı oyuna alarak başladı. Ben değişikliğe anlam verememiştim. Sakatlık bilgisi verildiyse de ben duymadım, meğer yediği o acaip tekme ile De Zeeuw’un çenesi kırılmış. Bu değişikliğin Hollanda’ya yaramayacağını düşünüyordum, Van Bommel ile Van der Vaart’ın oluşturduğu orta ikilinin sıkıntı yaratmasını bekliyordum. Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim, Van Bommel hakikaten çok itici ve pis bir herif. Hakeme göstermeden rakiplerini hırpalamayı ve can yakmayı çok iyi biliyor. Bu sert oyununa rağmen turnuvadaki ilk sarı kartını bu maçın uzatma dakikalarında görmüş olması da ayrı bir gariplik.
Uruguay da ikinci devreye biraz daha etkili başladı ve Hollanda’yı zorladı ama golü bulan taraf şansın da yardımıyla yine Hollanda oldu. Golde bence ofsayt var ama hakemi çok suçlamam. Van Persie’nin ayağı biraz önde ama gözden kaçabilir. Yine de Uruguay’a yazık oldu diyebilirim.
İkinci golden kısa bir süre sonra Hollanda Robben ile 3. golü buldu ve rahatladı. Uruguay’da umutlar azaldı, iyice yorulan Forlan da kenara gelmek zorunda kaldı. Hepimiz Uruguay’ın bu değişiklikle fişi çektiğini düşündük ve maçın bitmesini beklemeye başladık ama uzatma dakikalarının başında gelen gol bir anda maçı çok acaip bir hale getirdi. Hollanda elenseydi üzülürdüm ama Forlan ile Uruguay’ın finalde oynamasını da çok istiyordum. Maçın son 1 dakikasını ayakta izledim, çok heyecanlandım. Belki Forlan oyunda kalsaydı bir şeyler yaratabilirdi, keşke kenara gitmeseymiş.
Böylece Hollanda 32 yıl sonra bir kez daha Dünya Kupası finaline çıkmış oldu. Hiç beklemiyordum, hiç şans vermiyordum ama yanıldım. Rakipleri kim olursa olsun bu noktaya geldikten sonra şanslar eşit. Hollanda bu şekilde finale gelebildiyse kupayı da kazanabilir. Karşılarına Almanya gelirse destekleyeceğim taraf Hollanda olur ama tahminim İspanya’nın finalde olacağı. Böyle bir durumda ise destekleyeceğim taraf Hollanda olmayacak..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder