4 Kasım 2009 Çarşamba

Beşiktaş 0-3 Wolfsburg

Maç öncesinde hem çevremde hem de sanal ortamda oldukça fazla inanç ve heyecan görüyordum. Maça çok büyük önem veriliyordu. Tribünlerde boşluk olur diyenlere sanmam diyordum ama beklemediğim kadar boşluk vardı, şaşırdım. Bilet fiyatlarının yüksekliğinin bir etken olduğunu sanmıyorum, takımın daha kötü durumda olduğu United maçında bile tribünler daha dolu gibiydi.

Wolfsburg’un burada kazanacağını düşünüyordum, Ernst’in yokluğunu öğrenince emin oldum. Belki tribünler bir şeyler yapabilir diyordum ama takımı sadece ilk 2 dakika itebildiler. Sonra onlar da futbolcular da durdu. Ernst olmadan Beşiktaş bir gömlek aşağı inmişti. Özellikle orta saha acemiler mangası gibiydi, Wolfsburg karşısında ilk yarım saatte çok ezildi.
.
Herhalde iki teknik adam da futbolcularına o ıslak zeminde kaleyi görür görmez şut atmalarını söylemiştir. Wolfsburg bunu çok iyi yaptı, böyle bir gol geleceği belliydi. Defalarca söylemişimdir, Avrupalı ile aramızdaki en büyük farklardan biri şut becerisi, bunu da dün çok net gördük. Hakan da maça çekingen başlamıştı ve rakip de sanki bunu fark etmiş gibi sürekli vurdu. Rüştü Ankaragücü maçında benim gördüğüm sert bir darbe de almamışken belini tutunca yanımdakilere Wolfsburg maçında Hakan oynar demiştim, Rüştü beni yanıltmadı. Hakan ne yapsın ki? Adam gayet düzgün oynarken birden kesildi. Serdar Özkan da aynı, iyi oynarken dakika alamaz oldu. Dün de etkili olamadıkça taraftar üzerine çöktü. Zaten bu iki adamın işi zor, taraftar mimlemiş. Bir şeyleri değiştirmeye çok yaklaşmışken oynayamaz oldular.
.

İlk devrenin son 10 dakikası ve ikinci devrede Beşiktaş savruk bir baskı kurdu ama bir sonuç alamadı. Oysa Wolfsburg da çıkamıyordu veya çıkmıyordu ama Beşiktaş da hele Tabata da çıktıktan sonra pek gol atacak gibi değildi. Futbolcuların halini de anlayamıyorum. Tamam, geçtiğimiz sezon şampiyonluğu getiren mücadelenin ve isteğin görülmesi mümkün değil ama dün sanki zorla oynar gibi bir halleri vardı. Birçoğu adam gibi yere bile yatmamıştır.

Wolfsburg belki de ikinci devre yaptığı tek atakta gol buldu ve bu gol ile birlikte de İnönü karıştı. Ortamı çok iyi anlayabiliyorum, geçtiğimiz sezon aynı şeyleri çok yaşadım. Zaten durum Fenerbahçe’nin geçen sezon içinde olduğu duruma da çok benziyor. “Acaba mı?” deniyor ama hep hayal kırıklığı geliyor, üzerine de protestolar başlıyor.

Yıldırım Demirören 3 maç sonra İnönü’ye geldi ve Beşiktaş kaybetti. Büyük ihtimalle UEFA Avrupa Ligi de gitti. Beşiktaş tribünü de bir kez daha bir başkanına küfür etti. Şeref tribününde ise Demirören’in yanında İhsan Kalkavan vardı, Mansimov da oradaymış, belli ki seçime iyi hazırlanıyor.. Murat Aksu da hiç olacak gibi gözüküyor..

1 yorum:

Pamukk dedi ki...

maç öncesi inanmaktan ziyade, maçın öneminin büyük olmasından duyulan heyecandı. tıpkı önceki clnde son porto maçımızda olduğu gibi. o maçı kazansak avrupaya devam edecektik. o gün olduğu gibi aynı heyecanı duyduk ama 2sinde de yenildik.

Beşiktaş tribünleri bitmiş de okeye dönüyor. bir Liverpool maçı tribünü var ki o gün ütopyaydı sanırım. hakanı,serdarı, tabatası,üzülmezi,uğuru, kaşı... kapalı ön sıra bu adamlara 3. dkdan itibaren küfür etmek için maça gelmiş. takıma destek ilk 3 dk sürdü ve bitti. lan ne güzel hep böyle olmalı işte dedim daha dk.3 fos oldu.

demirörene ettiğim bedduaların haddi hesabı zaten yok. bugün onun yanında olanlar da adam değilmiş anladık. lanet olsun. yazıklar olsun.