8 Mart 2010 Pazartesi

Hafta Sonu

Hafta sonundan akılda kalanları yine kısa kısa bloga not edeceğim. Beşiktaş ve Galatasaray maç yapmadı ama boşalan gündemi Diyarbakırspor-Bursaspor maçı doldurdu. Oradan başlayalım.

* Diyarbakır’da çıkan olaylar hakkında yorum yaparsam işin içine mutlaka siyaset de girecek, o yüzden bu topa girmiyorum. Bir şeyler söyleyeceksem yetersiz güvenlik tedbirlerini söylerim, maçın o şartlar altında başlamasını eleştiririm. Tatil kararını çıkarmak için birinin bir yerine taş gelmesi gerekmiyordu. Hatta maçın bir gün öncesinde sadece Dedeman otelinde olanlardan sonra bile bu maç tarafsız bir sahaya alınabilirdi.

* Bursaspor televizyonunda yayınlanan görüntüleri yeni gördüm, gece 02.00’de arabalarıyla otelin önünden korna çalarak geçenler provakatör değil, oranın halkı. “Olay siyasidir, provakasyondur” diyerek işin içinden çıkmak da çok doğru değil, insanların o hale nasıl geldiğini düşünmek gerekir. İlk maçtan sonra basının sergilediği tavır üzerinde özellikle durmak gerekir.

* Neticede Allah korudu, çok daha büyük şeyler olabilirdi. Ölü bile çıkabilirdi. İlla ki Bursa’da Diyarbakır’lılar vardır, olay oralara da sıçrayabilirdi. Şükretmek lazım.

* Trabzonspor son dakikalarda bulduğu iki golle kazandı. Maçı izlemedim ama televizyon başına geldiğimde Trabzonspor atağı başlıyordu. O top da gol oldu. Tekrarda gördüm ki pozisyonun başında Gençlerbirliği lehine verilmeyen penaltı var, o top dönüp gol oluyor. Kasımpaşa da yine son dakikada gol yemiş ve evinde Kayserispor karşısında iki puan kaybetmiş. Yılmaz Vural’ın o haline hiç üzülmedim, ona olan sevgimi baya kaybetmişim.

* Ankaragücü yine berabere kaldı, en komiği ve bana en çok zevk veren şey de tribünde duyulan Hikmet Karaman sesleri oldu. Hikmet Karaman’ı sevdiğimden değil, Ankaragücü’nün bu yaşadıkları hoşuma gittiğinden keyif aldım. Yine de çok şanslılar, küme düşmeyecekler. Bir beraberlik de Manisa’dan çıktı, bu maçta da sahaya birçok yabancı madde atılmış ve oyun da zaman zaman durmuş. Maçın en üzücü olayı ise tabii ki genç Güray’ın ayağının 4 yerinden kırılması.

* Barcelona’nın Almeria deplasmanında 2 puan bırakmasıyla İspanya’da lider değişti. Barcelona 10 kişi kalmasına rağmen %73’lük bir topa sahip olma oranı yakaladı ama bir türlü gol gelmedi. Madrid’de Sevilla ilk 20 dakika biraz futbol oynadı ama daha sonra Real Madrid rakibini sahasından çıkarmadı. 2-2’den sonra tempoları düşmüştü, haliyle yorgunluk da başlamıştı ama biraz da hakemin itmesiyle son dakikada yine baskı kurdular ve 3. golü de buldular. Real Madrid şampiyon olmayı Barcelona’dan daha çok istiyor ama istemek Barcelona karşısında yeterli olacak mı göreceğiz.

* Bu sezon Arsenal’in şampiyonluğu istiyorum dedikten sonra üst üste puan kayıpları geldi. Nazar değmesin diye çok konuşmak istemedim ama onların da bir fikstür avantajı olduğunu söylemek lazım. Tek sorun var, hala çok sık sakatlık oluyor. Şampiyonlar Ligi mücadelesinin uzaması onları çok yıpratabilir. Porto karşısında Fabregas oynamayacakmış ama yine de turu atlayacaklarını düşünüyorum.

* Inter bu hafta da puan kaybetti. Roma-Milan maçının berabere bittiği haftada kazanmak çok önemliydi, Chelsea’yi elemeleri durumunda sonraki Şampiyonlar Ligi maçları öncesinde oyuncu dinlendirme şansları olacaktı. Olmadı, puan farkı 4’de kaldı. Takipçilerin az da olsa şampiyonluk umutları devam etti.

2 yorum:

Pamukk dedi ki...

yazıda hata yok da, daha ne kadar hakem diye ağlayacaksın merak ediyorum:)
yiğidi öldür hakkını yeme muhteşem Realden bahset.
maç boyu sadece 2 pozisyonu ve 2 golü olan sevillayı yenmek için hakeme gerek yok. direkler ve palop da bi yere kadar:)

Ozan dedi ki...

göztepe yine taraftarını kahretti...