3 Haziran 2010 Perşembe

Son Şampiyon


Ülker adı Fenerbahçe’ye eklendiğinden beri hiçbir basket maçına gitmemiştim. Bu protesto değildi, her ne kadar izlediğim maçlarda ekran karşısında heyecanlansam da tribünde olmak içimden gelmiyordu. Bu seride ise maça gitmek, belki de Fenerbahçe’nin açtığı yarayı bir şekilde yine Fenerbahçe ile tedavi etmek istedim.

İyi ki de gitmişim. Böylece en fazla bir maç kazanacağı düşünülen takımın seriyi bitirdiği son maçta ilk çeyreği 32-10, 3. çeyreği ise 65-32 önde kapatarak rakibini ezmesini, bu farklı skora rağmen aynı istek ve hırsla oynamaya devam eden oyuncuları, benim kadar Fenerbahçeli gibi oynayan Kinsey’i, bizden biri Ömer’in hırsını, kaptan Mrsic’e şampiyonlukla vedayı, Ergin’in kenardaki çaresiz bakışlarını ve o kupanın havaya kalkışını yerinde görebilmişim. Bu Fenerbahçe Ülker’in son 4 sezondaki 3. şampiyonluğu oldu ki kaçan şampiyonluğun üzerindeki gölgeyi de unutmamak lazım.

Dilimizden düşürmediğimiz, “5 önde gelen spor dalında 5 şampiyonluk” hedefinde en az şans tanıdığımız takım zoru başardı ki bir de öncesinde alınan Türkiye Kupası var. Eminim birçok Fenerbahçeli dün futbolda kaçan şampiyonluğa bir kez daha üzülmüştür. En az şans bu takıma tanınıyordu çünkü çok güçlü bir rakiple mücadele etmesinin yanı sıra sezon boyunca birçok sıkıntı yaşadılar. Sakatlıklar, kadro dışı bırakılan ve yolların ayrıldığı oyuncular, hepsinin üzerine de Tanjevic’in hastalığı.

Vidmar ve Preldziç konusunda birçok kişiyi ters köşe yapan ve bu takımda büyük emeği olan Tanjeviç’e, onun hastalığı sonrası görevi devralan ve takımı bambaşka bir havaya sokan Ertuğrul Erdoğan’a, Efes Pilsen karşısında her an üstün bir mücadele sergileyen oyunculara ve emeği geçen diğer herkese çok teşekkürler..

2 yorum:

timlastik dedi ki...

bu sefer hıncal abi moduna girip ben sana söylemiştim di mi olm diyeceğim (bkz. madrid dönüşü thy uçusu). açıkçası dünkü maçı roland garros sebebiyle ilk çeyrekten sonra izleyemedim. ama zapladığım aralar anladım ki fenerbahçe efes'e çok sağlam yaslamış. aziz başkanı ve genel çerçevede fenerbahçe profilini asla sevdiğimi söylemem mümkün değil, ancak aydın örs geldiği dönemde açıkçası basketbol şubesine sempatim vardı. ondan sonraki olayları zaten defalarca konuştuk. tanjevic'in bu takıma verdikleri de bence daum'la eşdeğer. sonuçta fenerbahçe bu hava ile daha farklı hedeflere yönelmeli. ancak ben ne yönetim ekibinde ye de coaching staff'ta bu kapasiteyi göremiyorum. efes pilsen'i yenmek önemli bir başarı, ancak tüm başarın efes pilsen'i yenmek ile özdeşleşirse bir arpa boyu yol alamazsın. buradan fenerbahçe'nin başarısını küçümsediğim anlaşılmasın. son dört senede üç şampiyonluk önemli bir başarıdır.

Arkhe dedi ki...

Şubede senelerdir Final Four hedefleniyor ama o yönde adımlar hep yanlış atılıyor. Yani sadece Efes Pilsen'e konsantre olmak gibi bir şey yok, sadece hatalar var.

Önümüzdeki sezon bu doğrultuda bir koç geliyor, geldikten sonra bunları bir kez daha değerlendiririz müdür.