19 Ekim 2009 Pazartesi

Gaziantepspor 2-1 Fenerbahçe

İş nedeniyle futboldan uzak kaldım. Milli maçlar zaten ilgi çekmiyordu, Beşiktaş maçını da yoğunluktan izleyemedim. Dün normale döndüm, Antep mağlubiyeti ile futbola ve Fenerbahçe’ye merhaba dedim. Hafta sonunun bir “büyük” spor olayı da Avrasya Maratonuydu. Yeşilköy’den Harbiye’ye 2 saatte gelmeme sebep olan organizasyon.. 2. köprü varken 1. köprüyü bu “çok büyük” organizasyon için kullananlara, Bakırköy’e kadar sahil yolunu kapama gereği duyanlara ve maraton 11.00 gibi bitmesine rağmen yolları 14.00’de açanlara “selam olsun”.

Konu Fenerbahçe olunca Polyanna olmayı tercih ederim, olumsuzlukları herkes hırsla yazarken ben olumlu şeyleri bulmaya çalışırım. Antep’den alınacak 3 puan benim için ekstra olacaktı, mesela maça bahis yapacak olsam Antep galibiyetini denerdim. Bu takımın sonsuza kadar kazanacak hali yoktu ve bana hangi maçta kaybetmek istediğimi sorsalar “Galatasaray maçı öncesi oynacağımız maç” cevabını verirdim. Maç öncesinde sohbet ederken “belki Daum da böyle düşünüyor” diyordum. Deivid ve Güiza sakatken, Alex riske edilmek istenmiyordu ve yorgun Dos Santos ile Lugano da sahada yoktu. Fenerbahçe kazansaydı forma şansı bulan yedekler için büyük bir doping olacaktı, kaybedildiği takdirde ise sadece eksik takım çok zor bir deplasmanda puan kaybetmiş olacak ve Galatasaray maçı öncesi belki de gelmesi gereken bir uyarı alınmış olacaktı.


Fenerbahçe maça herkesin beklediğinden daha iyi başladı. Özellikle sol kanat çok iyi işledi ve gol de göstere göstere bu kanattan geldi. İkinci devre takımın oyunu tutacağını tahmin ediyordum ama Güiza’nın yokluğunda kontra atak sorunu da yaşayacağımızı düşünüyordum. Böyle de oldu. Fenerbahçe fizik olarak da düştükten sonra Gaziantepspor oyunun kontrolünü iyice eline aldı. Fazla pozisyon bulamıyorlardı ama özellikle Beto ve Erman’ın girişinden sonra gol geliyorum demeye başlamıştı. Daum’un eleştirilmesi çok normal, oyuna yaptığı müdaheleleri kabullenmek kolay değil. Gökhan tarafı çok aksıyordu ama ben olsam onu kenara almak yerine Kazım’ı çıkartıp Mehmet Topuz’u öne alırdım. Kazım’a dayanmak bazen gerçekten çok zor oluyor. Benim takımımda Wederson yerine kenara gelecek isim Carlos olurdu, oyuna da Uğur girerdi. Lugano’yu yorgunluktan dolayı kadroya almayan Daum’un milli maç öncesi bile bitkin olan Dos Santos’u tercih etmesi de ilginç. Mağlubiyeti bu değişikliklerin getirdiğini ne kadar doğru olur bilmiyorum ama Daum’un oyunun gidişatını değiştiremediği ve Gaziantep kenar yönetiminin hamlelerine karşılık veremediği de ortada.

Bu Fenerbahçe’nin en zor deplasmanıydı, galibiyet serisi ve rekor Fenerbahçe’yi hedef takım yapmıştı. İbrahim Kızıl-Aziz Yıldırım gerginliği de Antep’li futbolculara daha büyük primlerin vaad edilmesini beraberinde getirmiştir diye tahmin ediyorum. Böyle zor bir deplasmanda 3 puana bu kadar da yaklaşmışken almayı tabii ki isterdim ama Polyanna kimliğim bu maçın kazanılması halinde derbinin Fenerbahçe için çok daha zor bir hale geleceğini söylüyor. Olası bir Galatasaray galibiyetinde 10 yıllık serinin bitmesi ile beraber galibiyet serisi ve namağlup takım gibi ünvanların kaybedilme riski de takıma büyük bir yük olacaktı. Tokat doğru zamanda geldi, takımı nasıl etkilediğini önce Bükreş deplasmanında göreceğiz. Sonra da Pazar 20:00 için geri sayıma başlayacağız. Bir Galatasaray derbisi öncesi Fenerbahçe maç kaybetti, heyecanlanmamak mümkün değil..

1 yorum:

peralta dedi ki...

hatta bence bir tokat da bükreş'te yersek haftasonu kesin yeneriz galatasaray'ı. yanlış ama fenerbahçe gerçekleri bunlar.