24 Ağustos 2009 Pazartesi

Diyarbakırspor 1-3 Fenerbahçe

Maç yazısında Diyarbakır deplasmanından, o ortamdan bahsetmeyeceğim. Bana hissettirdikleri ayrı bir yazıyı hak ediyor, nefretimi daha sonra kusacağım. Hem biraz da sakinleşmiş olurum, bu halde bir şeyler yazmaya kalkarsam çok pisleşebilirim.
.
Alex’in yokluğunda Fenerbahçe sahaya çıkabileceği en iyi kadro ile çıktı. Sadece Kazım yerine hazır bir Özer’i ya da Mehmet Topuz’u tercih ederdim. Oyun alanında dengeli ve zayıf yönü fazla olmayan bir takım vardı. Maç ilerledikçe savunmanın defoları ortaya çıktı o ayrı, arkaya atılan toplar ev sahibi takım adına tehlike yarattı. Hatta ev sahibi 1-0 öndeyken gol olabilecek bir pozisyonları da ofsayt diye kesildi. Diyarbakırspor zaten maça çok hırslı başlamıştı, çok iyi bir pres yapıyorlardı. Belli ki sezonu açtıklarından beri bu maçı bekliyorlarmış. Hak ettikleri golü de buldular ve öne geçtiler.
.
Gole kadar Dos Santos çok etkili oldu, Roberto Carlos ile harika bir uyum içerisindeydiler. Skorda geriye düştükten ve Diyarbakırspor biraz daha gömüldükten sonra sol kanatın o maç başındaki işlerliği kayboldu. Ortam da Dos Santos’u biraz sindirdi diyebiliriz. Fenerbahçe kötü zeminin ve rakip takımın sert futbolunun da etkisiyle istediği oyunu oynayamadı, bu sezon alıştığımız pas trafiğini gösteremedi. İstediğini yapabildiği ilk pozisyonda ise golü buldu. Üst üste ve topa kimse ikinci kez dokunmadan yapılan 8 pasın sonunda Gökhan’ın muhteşem vuruşu geldi. Tam bir Barcelona golü oldu ve devre de 1-1 sona erdi.

İkinci devrenin hemen başında maç yazısında bahsetmeyeceğim olaylar sebebiyle oyun kısa bir süre için durdu. Tekrar başladıktan kısa bir süre sonra da ilk golde olduğu gibi Emre’nin asisti sonrası bu kez Kazım çok güzel bir vuruşla Fenerbahçe’yi öne geçirdi. Diyarbakır taraftarını takdir ediyorum, Kazım’ı bile hırslandırabildiler. İkinci devre harika oynadı. Golü attı, Semih’e bir gol attırıyordu ki direkten döndü. Kendisinin vurduğu bir şutun gol olmasına da yine direk izin vermedi.
.
Fenerbahçe soyunma odasından sahaya psikolojik olarak rahatlamış geldi ve devrenin başlamasıyla birlikte fizik olarak da üstünlüğünü sahaya yansıtmaya başladı. Pas trafiği düzene girdi, oyun kontrol altına alındı. Diyarbakırspor’un ilk devredeki mücadele gücünü göstermesi zaten mümkün değildi, rakip karşısında ezildi. Fenerbahçe öne geçtikten sonra iyice rahatladı. İki gol attı, iki top direkten döndü ve goller de kaçırdı. İlk iki golü atan isimler Kazım ve Gökhan Gönül, takımın sağ kanat oyuncuları. Sivasspor maçında da bahsetmiştik, oynayan herkesin gol şansı var. Her oyuncu skora katkı yapabiliyor, belli ki sezon boyunca bu görüntüyü sık sık göreceğiz.
.
Lugano-Bilica ikilisi ilk devre gördüğümüz açıkları ikinci devre vermediler. Savunma alışkanlık işidir, bu takımın gördüğü en iyi ikililerden biri olan Edu-Lugano ikilisi de kötü başlayıp çok eleştiri almıştı. Defanstaki defolar da kaybolunca kusursuza yakın bir Fenerbahçe izleyeceğiz ki ben buna inanıyorum. Emre iki golün de pasını veren isim oldu. Çok iyi oynuyor ama şu ruh hastalığını tedavi ettirmesi gerekiyor. Bir insan kendini bu kadar kaybetmemeli, takımına bu kadar çok şey vermesine rağmen benim gibileri kendinden utandırmamalı. Bu arada şundan da emin oldum, Lig Tv’nin bir tane Emre kamerası var. 90 dakika ona sabitlenmiş olarak sadece Emre’yi takip ediyor.


Gökhan Gönül için söyleyecek kelime yok, kusursuz bir oyuncu. Bu ülke futbolunun çok ötesinde bir yetenek. Onu Fenerbahçe forması altında izleyebildiğim ve bir aksilik olmazsa izlemeye de devam edebileceğim için çok şanslıyım. Bir ufak cümle de Cristian için, ben Aurelio'yu unuttum.
.
Tek ufak üzüntü direkten dönen iki topun ve kaçan pozisyonların olduğu bu maç ile liderliğin gitmesi oldu. Yine de kafaya takmaya çok gerek yok. Fenerbahçe bu kadrosu ile bu fizik gücünü ve bu isteğini devam ettirirse liderlikten hiçbir zaman çok uzak kalmayacaktır.

Hiç yorum yok: