31 Ağustos 2009 Pazartesi

Fenerbahçe 2-1 Manisaspor

Kötü oynarken kazanmak şampiyon olmak isteyen bir takım için çok önemli ve Fenerbahçe dün çok kötü oynadı ama bir şekilde yine kazandı.

Diyarbakır deplasmanında özellikle ilk yarım saatte bir şey görmüştük, ev sahibinin sert futbolu Fenerbahçe’nin bütün oyununu, o fark yaratan pas trafiğini bozmuştu. Dün de Manisaspor yaptığı etkili presin yanında oynadığı sert futbol ile Fenerbahçe’yi fazlasıyla bozdu. Buna özellikle Bekir, Carlos ve Dos Santos’un da çok kötü bireysel performansları eklenince ilk 25 dakika haricinde Fenerbahçe hiç etkili olamadı. Manisa’da Ergin Bekir’in defalarca içinden geçti, onu adeta paspasa çevirdi. Roberto Carlos belki de geldiğinden beri en kötü futbolunu oynadı. Dos Santos ise çok bitkin gözüküyordu, o takım halinde iyi oynanan ilk 25 dakika haricinde sahada hiç yoktu. Gökhan’ın yokluğu ile birlikte bu isimler de kötü olunca iki kanat çöktü, hücum etkinliği sıfıra indi.

Manisaspor ikinci devre oyunu daha çok kontrol eden takımdı. Top yaptılar, biz onların yorulmasını beklerken onlar Fenerbahçe’yi yordular ve oyundan iyice düşürdüler. Fenerbahçe’de her oyuncuda yorgunluk göze çarptı, Daum da maç sonunda bundan bahsetmiş. 2 aydır takım gerçekten çok ciddi bir antreman ve maç temposu içinde, milli maç arası herhalde en çok Fenerbahçe futbolcusunu sevindiriyordur.


Emre için ne desek boş, akıllanmıyor. Bu hareketleri bilinçli olamaz, normal bir insan tüm gözler üzerindeyken bu kadar saçmalayamaz. Sanırım Emre normal değil, ciddi olarak bir ruh hastası. Kendini kaybediyor, hareketlerini kontrol edemiyor. Ona yapılan telkin bana yapılsa Tibet’e gidip hayatıma budist olarak devam edebilirdim ama onda zerre değişiklik olmuyor. Kimse adına konuşmayayım ama Emre Belozoğlu beni utandırıyor.

Bu karttan önce Daum’dan oyuna gecikmiş müdaheleler geldi. Etkisiz Dos Santos ile ilk devre oynadığı iyi futboldan sonra oyundan düşen ve cıvıyan Kazım çıktı, Mehmet Topuz ile Semih girdi. Fenerbahçe orta saha kanatlarından vazgeçerek net bir şekilde 4-1-2-1-2 düzeniyle dizildi ki sezon başından daha doğrusu Mehmet Topuz transferinden beri benim istediğim diziliş de bu, sanırım blogda da daha önce bahsetmiştim. Gerçi Emre işi biraz bozdu, tam olarak bir şey anlamadık ama Cristian önünde oynayacak Mehmet Topuz-Emre ikilisi Semih-Güiza-Alex üçlüsünü kaldırabilir. Elinizde ileri çıkan bekler varken en azından iç saha maçlarında bu diziliş rahatlıkla denenebilir.

Kırmızı karttan sonra her ne kadar oyun hiç işaret vermese de Fenerbahçe’nin gol atacağı içime doğmuştu. Alex kötü gözüktüğü sayısız maçta olduğu gibi yine şapkasından tavşan çıkarttı, mucize bir dokunuşla Güiza’ya golü attırdı. Fenerbahçe’ye hayat verdi. Sevinç fazla uzun sürmedi. Lugano’nun sahanın nadir iyilerinden Cristian’a attığı cehennem pası ise Fenerbahçe kalesine gol olarak döndü. Zaten daha Lugano kafayı Cristian’a çevirdiği anda korktum, arkadan pres geliyordu ve Cristian’ın o topu kaptırmaması çok zordu. Yine de tribünlerin gözünde ihale ona kaldı. 90+3’de ise yürüyecek hali kalmayan, beraberliği değiştirmek için çaba gösteremeyen Fenerbahçe umutsuzca top şişirirken Güiza ceza sahasına çok güzel kesti, Alex’in boyu bir anda uzadı ve onun kafa vuruşunda direkten dönen topu Semih boş kaleye yuvarladı.


Biraz da hakemden bahsetmek lazım. Nasıl kötü bir hakem olduğunu Fenerbahçe’nin doğru bir kararla iptal edilen golünden önce verdiği karardan anlayabilirsiniz, bire bir aynı olan iki pozisyonun ilkinde Manisaspor lehine çift vuruş vermeyen hakem pozisyon kaleden biraz uzak olunca Fenerbahçe lehine düdüğü çalabildi. Önce öne çıkan pozisyonlardan bahsedeyim, Manisaspor’un ofsayt diye kesilen akınında gol güme gitti o kesin. Gerçi bu pozisyondan 1-2 dakika sonra beraberliği yakaladılar. Penaltı pozisyonuna ise ben de penaltı vermem, Ergin üzerine kayarak gelen Bekir’i görünce bence kendini onun üzerine doğru bırakıyor. Verilse de çok bağırmam çağırmam o ayrı. Bir de anlamsızca dün Mehmet Topuz’a yapılan hareketi tartışıyorlardı, ayırdıkları zamana yazık, penaltı ile alakası yok.

Tolga Özkalfa Manisaspor’un topa sert, bazen rakibe sert ve hatta bazen ahlaksızca sert futboluna fazlasıyla izin verdi. İlk devre Emre’ye yapılan ve sarı kart gerektiren 2 pozisyonda kart göstermedi, hatta Emre’nin kırmızı kart gördüğü pozisyonun başında yine ona yapılan faule tepkisiz kaldı. Sarı kart göstermek için bir oyuncunun 4-5 faul yapmasını bekledi. Simpson’un Dos Santos’a gaddarca girişini sarı kart ile lütfen cezalandırdı. Aynı Simpson kartı varken kendini çok açık yere attı, kartı olduğu için sarı kart görmedi. Kazım’a yapılan faul sayısını da merak ediyorum ki verilmeyen fauller de var. Neticede yönetimiyle durup dururken maçı gerdi. Bu maçta Fenerbahçe’nin sakat vermemesi bir şans.

İyi başlayan ama son iki maçta biraz tedirginlik veren takım öyle ya da böyle 4 maçta 12 puanı cebine koydu. Takımda fiziksel bir düşüş daha doğrusu bir yorgunluk başladı ama Daum-Koch ikilisinin bu durumun milli maç dönemine geleceğini bile hesap ettiğine inanıyorum. Aradan sonra Bursaspor deplasmanı var, o maç gelecek adına bize çok daha iyi fikir verecektir.

Hiç yorum yok: