2 Şubat 2009 Pazartesi

TSL 18. hafta


Henüz maçların tamamını görmedim ama bu hafta çok güzel goller atıldı. Alex, Tello, Nonda,Gökhan ve hatta Umut’un attığı goller harikaydı. Fenerbahçe sahasında iki puan daha bırakırken Trabzonspor, Galatasaray ve Beşiktaş Sivasspor’un da iki puan kaybettiği haftayı karlı kapattılar.

Gaziantepspor Fenerbahçe’yi Trabzonspor’dan da daha fazla hırpaladı, golü bulduktan sonraki dakikalar hariç maçın tamamında topa hakim oldular. Hem önde bastılar hem de topu kazandıktan sonra çok zor kaybettiler. Tabata’nın çok iyi oyuncu olduğunu söyleyen cümleler artık klasik olmuştu ama dün benim gözümde iyice yükseldi. Adam top kaybetmiyor, inanılmaz bir görüşü var ve tam bir oyun lideri. Murat Ceylan ve Hakan Bayraktar da onu iyi destekleyip pas trafiğine ortak olunca Fenerbahçe’yi çok zor durumlara düşürdüler.

Fenerbahçe’li futbolcularda inanılmaz bir form düşüklüğü var. Takım düzenindeki, sistemdeki, oyuncu tercihlerindeki yanlışlardan önce bunu da görmek lazım. Deivid tanınmayacak derecede kötüydü, kaç top kaybı yaptığını bilmiyorum. Alex, Uğur diye devam etmek yerine iyileri söylemek daha kolay çünkü Emre, Roberto Carlos ve biraz da Lugano haricinde sahada vasata yaklaşan biri bile yoktu. Güiza ilk devre de gol atamıyordu ama gol atmak dışında çok şeyi de iyi yapıyordu. Şimdi ise hem fizik hem de psikolojik olarak dibe vurmuş durumda ve onda daha fazla ısrar etmenin bir anlamı yok. İlla oynayacaksa da tek forvet oynamaktan vazgeçmek lazım çünkü o şekilde işi iyice zorlaşıyor. Emre her geçen gün daha fazla katkı yapmaya başlamışken kanatlardan vazgeçip Selçuk-Emre-Uğur Boral’lı bir orta saha kurulabilir, önlerinde Alex’in olduğu bir 4-3-1-2 denenebilir ama tek forvet oynanacaksa bu takımın forveti Semih Şentürk olacaktır, olmalıdır. Aragones dün Güiza’yı tek başına sahaya sürerek benim gözümde ilk defa ciddi kredi kaybetti.

Fenerbahçe’nin şampiyon olması bu şartlar altında mucizevi değişiklikler olmadığı sürece imkansız gibi. Bunu sadece futbol açısından da söylemiyorum, takımdaki, kulüpteki ortam bana bunu düşündürüyor. Zaten futbol takımının eksikleri, yetersizlikleri varken ve ekstra şeylerin itmesine ihtiyaç duyulurken bu itmeyi yapabilecek tek güç olan tribünlerde takımın puan kaybetmesini bekleyen ve isteyen, oyuncusundan nefret eden ve küfür edebilmek için fırsat kollayanların sayısı hiç az değil. Başarılar camia olarak, bir bütün olarak kazanılıyor ve bu sevgisiz ortamda başarının gelmesi çok zor.

Beşiktaş geçtiğimiz hafta olduğu gibi iyi oynamadan ve çok pozisyona giremeden kazandı. Yabancı kontenjanı rahat olmasına rağmen Bobo ve Holosko kenardaydı ki bir iç saha maçında bu iki isimden en azından biri oynayabilirdi. Tribünler daha ilk devre Bobo’yu istedi ve Nobre’nin oyundan biraz küskün çıkmasına sebep oldu ama bu isteklerinin çok sık gerçekleşeceğinden emin değilim çünkü yabancı kontenjanında yaşanan sıkıntıda Nobre dolayısıyla kenarda oturacak iki isimden biri için en çok öne çıkan isim Bobo. Beşiktaş sakat ve cezalı oyuncularına kavuştuğunda sahaya çıkacak takımı çok merak ediyorum. Maç hakkında söylenecek fazla bir şey yok, ben keyif almadan izledim. Beşiktaş rahat başlayan fikstürü iyi değerlendirdi ve iki maçtan altı puan çıkartarak rakiplerine yaklaştı. Şimdi üç zor maç geliyor, deplasmanda Konyaspor, içeride Trabzonspor ve yine deplasmanda Gaziantepspor. Bu üç maçta gördüklerimiz Beşikaş’ın şampiyonluk şansını daha iyi gösterecek.

Galatasaray, Sivasspor ve Trabzonspor maçlarını yarım gözle izleyebildim, bu yüzden çok fazla yorum yapamayacağım ama Trabzonspor çok kararlı adımlarla hedefe ilerliyor. Haftaya Ankaragücü’nü rahat yenerler diye düşünüyorum, daha sonra deplasmanda oynayacakları Beşiktaş maçından iyi bir sonuç alırlarsa şampiyonluk şansları hiç beklemediğim kadar artacak.

Hiç yorum yok: