16 Şubat 2009 Pazartesi

TSL 20. hafta

Sürprizler devam etti, zirveye oynayanlar yine bol bol puan kaybetti. Süper Lig tarihini açıp bakmakla uğraşamadım ama herhalde en az puanla şampiyon olunan 2-3 sezondan biri bu sezon olacak, belki de çıta hiç inmediği kadar aşağıya inmiş olacak. Fenerbahçe fikstürünün yardımıyla bu haftayı çok karlı kapattı. Notlara maçların oynanma süresine göre geçelim.

Antalyaspor'daki önemli yükselişe rağmen Galatasaray'ın puan kaybedeceğine pek ihtimal vermiyordum çünkü Galatasaray'ın bu kadar kötü, durgun ve isteksiz olacağını hiç düşünmemiştim. Takımlar adına farklı dinamiklerin etkili olduğu geçtiğimiz sezonun şampiyonluğu ile kıyaslamak çok doğru değil ama bu sezon kurulan böyle bir kadronun Lincoln'e bu derece bağımlı olmasını da anlayamıyorum. Bana en çok garip gelen şey ise gerideyken bile maçı çevirmek için o bildiğimiz eski saldırgan Galatasaray'ı görememek oldu. Kadronun yetersiz olduğu, geride kapatılan sezonlar da dahil olmak üzere uzun yıllardır Galatasaray'ın ne olursa olsun özellikle Sami Yen'den saldırgan bir duruşu vardı, bir nevi kaos futbolu oynanırdı. Herkes saldırırdı, oyuncular yenilgiyi kabullenmezdi ama Cumartesi günü bunu göremedik.
.
Skibbe'nin takımının da bir futbol anlayışı var, yerden ayağa paslar özellikle bazı maçlarda izleyenlere büyük keyif veriyor ve çok da takdir görüyor ama bir yerlerde bir gariplik olmalı. Ortada 20 maçta kaybedilen 23 puan var. Belki de uygulanmaya çalışılan şey bu takımın karakterine pek uymuyor. Ligde önümüzdeki hafta Kocaelispor ile oynamak bir şans ama öncesinde oynanacak Bordeaux maçı artık daha da önemli oldu.


Fenerbahçe-Hacettepespor maçının sadece ilk devresini stadda izleyebildim. Fenerbahçe'nin futbolunu sistemden ve oyuncu seçiminden çok futbolcuların o maçlık form durumları ve kazanma istekleri belirliyor. Geçtiğimiz hafta gördüğümüz takım en doğru sistem ve en doğru oyuncularla oynasa bile maç kazanamaz gibi dururken bu hafta gördüğümüz takım Ali Bilgin'in sağ bek oynamasını gizleyebiliyor. Hacettepe'nin ligdeki durumunun ve gücünün farkındayım ama mesela İBB'de çok parlak durumda değildi. Bu Hacettepe de ilk devre Fenerbahçe'yi yenmişti. Gol sevinçleri ve maç sonrası futbolcuların verdiği demeçler hafta içinde bazı şeylerin düşünüldüğünü, konuşulduğunu gösteriyor. Tabii ki önemli bir Semih faktörü de var. Onun olması birçok oyuncunun performansını da olumlu etkiliyor ama Cumartesi gördüğümüz Fenerbahçe'nin tek açıklaması da bu olamaz, bence Güiza olsaydı da çok farklı olmazdı. Semih'in etkisini de görmezden gelmiyorum. Bu takımda tahtaya Alex ile birlikte önce onun adını yazmak gerekir o ayrı.
.
Güiza iki hafta daha yokmuş ki ben sakat olduğuna pek inanmıyorum, karşılıklı konuşarak ufak bir izin verilmiş de olabilir. Döndüğünde Alex'i iyice geriye çekmek haricinde bir formül bulunup Semih-Güiza-Alex üçlüsü beraber oynatılabilir. Deniz'de yükseliş var, Fenerbahçe'nin şampiyonluk yarışında ihtiyacı olan mucizelerden biri, onun geçtiğimiz sezonun ilk devresindeki gibi bir futbol oynaması olabilir. Emre de Galatasaray günlerine dönmüş gibi gözüküyor. Eskisi gibi çirkef, terbiyesiz ve ahlaksız bir görüntü sergilerken futbol olarak da büyük işler yapıyor. Selçuk-Deniz-Emre orta sahası çıkmayı seven beklerin olduğu Fenerbahçe'de Alex-Semih-Güiza'yı kaldırabilir. Gerçekleşmesi çok kolay olmayan bu şeylerle birlikte önümüzdeki üç maçtan alınacak 7 puan Fenerbahçe'yi yarışta tutar hatta rakiplerin muhtemel puan kayıplarıyla biraz yukarı bile çıkartabilir.

Haftanın maçı Pazar akşamıydı ve ben maçın bu şekilde geçmesini beklemiyordum. Beşiktaş'lı futbolcuların hırsı ve kazanma isteği Mustafa Denizli'nin göreve başladığı ilk maçlarda gördüğümüz kadar fazlaydı, belli ki bu maç hedef maç olarak görülmüş ve çok iyi motive olunmuş. Aslında oynadıkları futbol da o haftaları mesela bir Sivasspor maçını andırıyordu. Kazanmak için çok mücadele etmelerine ve istemelerine rağmen fazla organize olamayan ve oynadığı futbolun karşılığı pozisyonları bulamayan bir takım izledik. Orta sahada çok iyi pres yapıldı, Trabzonspor orta sahasının top yapmasına izin verilmedi ama oyunun diğer tarafında yani hücum etme konusunda pek başarılı olmadılar. Daha çok şut atan, daha çok orta yapan hatta belki de her istatistikte önde olmalarına rağmen organize hücum ettiklerini söyleyemeyiz. İlk devre Serdar Özkan ve Tello'nun nerede oynadıkları belli değildi, 2. devre ise zaten kazanmak adına risk alındığı için sistemden düzenden bahsetmenin gereği yok. Tam Ernst'i oynadığı maçlarda çok da beğenmediğimi söylerken önce gol olabilecek bir şut attı, maçın tamamında da çok iyi oynadı. Cisse'yi de beğendim, savunmada ise Gökhan Zan beni yine şaşırtarak gayet iyi oynadı. Beşiktaş Delgado oyuna girdikten sonra 2. devrenin ilk 15 dakikasında güzel pas yaptı ama golü bulamayınca baskı biraz azaldı. Son 15 dakikada artan baskı ise sadece beraberlik golüne yetti.
.
Trabzonspor sadece beni değil herkesi şaşırttı. Yattara 1-2 pozisyon haricinde İbrahim Üzülmez karşısında bir varlık gösteremedi ki herhalde Trabzonspor adına en çok şey de bu maçta ondan bekleniyordu. Umut hiç ortada yoktu, Hüseyin ve Selçuk ikilisi de kötüydü, Fenerbahçe maçı aksine hiç top yapamadılar. Beklenmedik bir anda Cale'nin harika pasıyla skor avantajını da ele geçirmelerine rağmen hiç hücum edemediler. Beşiktaş'ın iki kanadını da iyice boşaltmasını değerlendiremediler belki de değerlendirmeyi düşünmediler. Song ve Egemen'in değişmeyen iyi performansı da Trabzonspor'a bir puan kazandırdı. Geçtiğimiz hafta gördüğümüz düşüş bu hafta da devam etti ama haftaya Denizlispor ile oynuyor olmak da Trabzonspor'un avantajı oldu. Puan kaybetmeleri çok zor ama olası bir puan kaybı sonrası ortaya çıkacak durum çorap söküğü gibi gerisini getirebilir.
.
Daha ilk devre bitmeden şampiyonluğun deplasmandan geçtiği belli olmuştu ve aynı görüntü devam ediyor. Sivasspor da Bursa deplasmanında iyi oynamadı ve bir şans golüyle beraberliği kurtardı. Önümüzdeki hafta da Eskişehirspor ile oynayacaklar ve bence bir sürpriz görebiliriz. Henüz bir şeyler söylemek için tabii ki çok erken ama gidişat şampiyon olan takımın iyi olduğu için değil, sadece kötünün iyisi olduğu için şampiyon olacağını gösteriyor..

Hiç yorum yok: