14 Mart 2009 Cumartesi

Ayhan Akman II

Ayhan için devre arası hazırlık kampında dayanamayıp ufak bir yazı sıkıştırmıştım, Hamburg maçındaki performansı bir kez daha 18 numaralı görsel arattırdı bana.

Galatasaray orta sahasına kimlerin ardından geldi Ayhan Akman: Tugay Kerimoğlu (2000), Okan Buruk (2001), Emre Belözoğlu (2001), hatta kısa süre sonra da futbolu bırakan Hagi (2002) ve Suat Kaya (2003). Kolay olmadı kendini kabul ettirmesi.



"Lucescu Ayhan'a defans öğretti"den önce forvet arkasıydı, hatta Gaziantepspor'dan Beşiktaş'a rekor 8,75 Milyon Dolar bonservisle transfer olmadan forvet bile oynadığı oluyordu. Ülkenin en yetenekli gençlerinden biriydi. Transferini isteyen Toshack'tı, 1998'de Ayhan Beşiktaş'a, Hasan Şaş Galatasaray'a gelmişti şimdilerde kolay kolay telafuz edilmeyen rakamlara.

Beşiktaş'ta Mehmet Özdilek ve Sergen Yalçın gibi gerçekler vardı, Sergen kendi çabalarıyla Ayhan'ın önünü açmış, Beşiktaş'tan kopmuştu çok vakit geçmeden. "Sergen-Şifo aynı anda oynamaz" cümlesinde Sergen'in yerini aldı Ayhan Akman. Ödenen bonservis psikolojik baskı yaratıyordu çocuğun üstünde. Onun oynamadığı bir Gaziantep maçında alınan yenilgi sonrası tartaklanmıştı da taraftar tarafından. Galatasaray talip olduğunda, oyuncunun değerini bilen Sinan Engin sıkı bir pazarlık yapma niyetindeyken Daum'un alenen gözden çıkarması sonucu apar topar satılan Ayhan için Galatasaray 500 Bin Dolar + Ahmet Yıldırım + Mehmet Aksu'yu (kiim?) verdi. Kısa kısa parlayıp sönen Beşiktaş kariyeri siyah-beyazlılarda buruk bir tat bıraktı, ezeli rakibe 8 Milyon USD zararla transfer olması bile kimin umurundaydı artık.

2001-2002 sezonu bir acayipti Galatasaray'lılar için. İçinde 4 lig, 2 Avrupa Kupası, bir de Şamp. Ligi çeyrek finali olan son 5 senenin takımından ayrılanlara bakın: Taffarel, Popescu, Fatih Akyel, Minik Hakan, Ümit Davala, Tugay Kerimoğlu, Emre B., Okan Buruk, Hagi, Hakan Şükür, Jardel, hatta Marcio ve Ahmet Yıldırım, Mehmet Yozgatlı... Gelenler (Ayhan dışında) Fleurquin, Perez, Victoria, Serkan Aykut, Bülent Akın (6 Milyon Dolar verildi Denizli'ye onun için, sezon sonu bonservissiz İngiltere'ye gitti filan fecaat), Radu, Ümit Karan ve Sergen Yalçın. Bu kadro ligi kazandı, Şamp. Liginde gruptan çıktı ama Luce ve "sıkıcı futbolu" sezon sonu şutlandı. Demin sözünü ettiğimiz "Lucescu Ayhan'a defans öğretti" bu ara gerçekleşti. Sezon ortası gibi futbol kamuoyu Ayhan'ın yeni adaptasyonunu takdir etmeye başlamıştı.

Ayhan'ın orta sahadaki kazanımları O'nu Mehmet Topal tarzı bir ön libero yapamazdı elbette. Bir kere top kapmak için fazladan birçok hamle yapması gerekiyordu, belki başka hoca baştan vazgeçerdi. Sonra çok faul yapıyor, hırsıyla devamlılığını sağlayan bir oyuncu olduğundan mental olarak kendini kontrol edemeyebiliyor, bol kart görüyordu. Yine de oyun disiplini adına müthiş bir staj geçirmiş oluyordu Ayhan, o kadrodaki birçok oyuncuyla beraber.

Bazı şeyler hiç değişmedi. Örneğin Ayhan'ın kötü oynadığı birçok maç oldu o günden bugüne, ama isteksiz maçı çok çok azdır. Örneğin 10 yıldır Ayhan aynı maç içerisinde hem en zoru başarır, hem en kolayı çuvallar. Örneğin hala futbol karakteri genelde tempoyu yavaşlatan MC olmaktır, özellikle kapanan rakiplere karşı ortada top alıp verirken Tugay gibi bir nokta pasörlüğü yoktur, veya Emre-Okan-ÜmitD gibi delmesi, veya Hagi-Sergen gibi şut tehdidi. Galatasaray taraftarının senelerce kendisini tam sahiplenmemesi, "aslında bu formayı giyemez bence ama..." diyenlerin sayısının çokluğu bu yüzdendir. Kendisinden bunları göremeyen, bir de üstüne rakip oyuncuya, taraftara veya hakeme yaptığı hareketlere kıl olan çok taraftar hala bile "bir hata yapsa da lafı sokuversem" aportunda bekler.

1977 doğumlu Ayhan Akman 17'si A Milli olmak üzere tüm yaş gruplarında toplam 61 (80 kez kadroya çağırılmış) kez milli formayı giydi. TSL'de 343 maç 48 gol istatistiğine 48 Türkiye Kupası maçında da 11 gol ekledi. Şu ana kadar 3 lig, 2 Türkiye Kupası, 1 Süper Kupa, 1 Atatürk Kupası, 1 de Cumhurbaşkanlığı Kupası şampiyonluğu var. 5 kupanın 3'ünde Beşiktaş'la madalya takarken, diğer başarıları Galatasaray formasıyla oldu.


Seneler geçerken değişen de çok şey oldu elbette. Öncelikle Ayhan orta sahada sağ açık hariç her yerde oynayabilen bir adam olarak kendini kabul ettirdi. Hagi teknik direktörken sol açıkta müthiş işler yaptı örneğin, hem ofansif anlamda sırıtmadı hem de sol açık milletinin %95'inden fazla mücadele etti, göbeğe yardım etti. Gerets de bekleneni veremeyen Hainz'ın yerine O'nu tercih etti çoğunlukla sol kanatta. Hocalar gelip gitse de savaşan ve pas verebilen orta saha oyuncusuna olan ihtiyaç değişmedi, 'oyunu iki yönlü oynayan oyuncu' veya 'box-to-box midfielder' Ayhan'dı Galatasaray'da. Futbol kültürümüze uygun olarak yıllar geçerken bitmesi, 31-32 yaşlarında yorum yapmaya başlaması gereken Ayhan tam tersine bir seviye daha yukarıya taşıyordu oyununu. Ergenliği, şöhret-para sancılarını, büyük takım baskısını artık olgunlaşarak yenmeye başladığı dönemde fizik olarak kendine bakmayan futbolcularımız yavaş yavaş dökülürler normalde. Ayhan değil de sanki Ay-Hans Akmaningen, bize tecrübenin orta sahadaki faydalarını hatırlatan performanslar çıkarmaya başladı. Özellikle deplasman maçlarında kendini gösteren yetenekleriyle; topun Galatasaray'da kalmasını sağlayan, tempoyu gerektiğinde düşüren, ileriye sürpriz destekler veren, takımda sırıtan yerlere destek veren bir oyuncu olarak en sonunda doğru dürüst takdir edilmeye başlandı. Tüm bu faktörlerin altın örneği 2007-2008 sezonunun final maçlarından olan Sivas-Galatasaray maçıdır. Sezon boyu kırıtan mahsun na-mevcut Lincoln'ün pozisyonunda sahanın her yerinde etkili olan, asist yapan, bir de 30 metreden çaktığı golle Sivas'ı bitiren adamdı.



En nihayet bu sene 32 yaşında Galatasaray 3. kaptanı oldu, Hasan ve Ümit'in arkasından. Bu iki oyuncu da pek forma görmediğinden "acting-skipper" diyebiliriz. Kaptanlık da yaradı Ayhan'a, özellikle UEFA Kupasında bu sezon Galatasaray'ın Avrupa'ya dönüşünde büyük katkısı var. Bu maçların tümünde konsantrasyonu ve liderliğiyle Galatasaray'ı taşıyan oyuncuların başında.



12 Mart 2009'da Hamburg'a karşı attığı golle de futbol tarihimizin mihenk taşlarından birine imza attı, Türk takımlarının Avrupa mücadelesinde 1000. golüydü zira bu gol. Üstelik, çok beklemiştik ama sonunda Ayhan da rakiple dalaşmak, hakeme çemkirmek yerine oyuna konsantre olduğu zaman neler olduğunu görmeye başladı geçen seneden beri, bu maç bu anlattığım durumun zirvesidir kendi adına. İkinci yarıda çıkan kargaşada değil kavgaya dahil olmak, Arda'yı çekip oradan çıkarmasıyla da beni mutlu etti.

Futbolcu olarak kendisinden beklediklerimi istikrarlı olarak sağlayan Ayhan Akman'dan benim gayrı tek dileğim bu mental disiplini kariyerinin sonuna dek koruması. Mutlaka kimse robot değildir, herkes sinirlenir, kafası atar, kötü bir gün geçirmektedir vesaire ama artık Ayhan'ın sahada sinirlense bile bunu olumlu sonuca dönüştürebileceği olgunluğa geldiğine inanmak istiyorum.

4 yorum:

Arkhe dedi ki...

Eline sağlık müdür. Her şey tamam ama olgunluk ve mental disipline eriştiğine katılmam mümkün değil.

Şunun şurasında daha Komyaspor maçında taşa giden bir topta adama amaçsızca arkadan tekme attı yaw..

Şen Şef dedi ki...

"Şunun şurasında daha Komyaspor maçında taşa giden bir topta adama amaçsızca arkadan tekme attı yaw.."

Yemin ederim görmedim :)

Eriştiğine inanmak istiyorum yazdım zaten soğan. Keşke Avrupa maçlarındaki ciddiyeti, saygıyı burada da gösterse (herkes) diyeyim o zaman.

Ayriyetten var ya, kesin haketmiştir o Konyalı!!

Ne var? lol

Yok tabi bilmediğim için zaten yorum yapmam da, birşeyin sonucu olmuş olabilir, boş yere de yapılmış olabilir; yapmaması gerekir elbette. Ama mental disiplin sadece sahada efendi olmak değil be sanki. Oyun anlamında da söylüyorum ben bunu yazarken. Yine de sanırım sen de kabul edersin ki eskisine göre bir hayli azalttı böyle şeylerini de.

supergurmen dedi ki...

Ayhan takim icerisindeki konumu ve sergiledigi performansla bu yaziyi sonuna kadar hakediyor. Cok guzel bir yazi olmus Şen Şef.
Yillanmis sarap ornegi verilir hep, fakat bazen cok sığ bir sekilde yapilir bu metafor. Her sarabin yillanmisi guzel olmadigi gibi, bazilarinin da asil olgunluklarina ulastiklari belli basli yillar vardir. O anlari da kacirmamak gerekir. Cunku 1 sene sonra asla ayni tadi vermeyebilir.(Mesela, Hasan Şaş'in Gerets'li sezonu ve sonrasi..)Ve bence Ayhan en cok tat verdigi senesindedir, tek dilegim en guzel sezonunu anlamli bir kupayla kapatabilmesi..

ich dedi ki...

Türk malı Andrea Pirlo.