28 Mart 2009 Cumartesi

İspanya - Türkiye


Fatih Terim dün yaptığı basın toplantısında ilk 11'i açıkladı. Gözlükleri de yeni gördüm, karizmasına karizma katmış, ara ara gözlüğü çıkarması, ısırması falan güzel hareketler, çok yakışmış..

Sistemler, dizilişler, rakamlar bir yere kadar. Ben olsam elimdeki oyuncular arasından en iyi 11 adamı seçip oynamak isterim. Tamam artık futbol daha sistematik, detaylar üzerine konuşulabilecek çok şey var ama öncelik o top ile oynayacaklarda olmalı, sistemler onlara göre ayarlanmalı. Mesela oynayanlara bakalım, Semih ve Nihat, ikisinden de vazgeçmek istemem. Arda-Tuncay ikilisinden hangi birini kulübede oturtabilirsiniz ki? Bu dört adamı koyduktan sonra da orta sahayı tutabileceğiniz üç adamdan biri zaten kesin, o da Aurelio. Emre-Ayhan arasında son haftaları düşünerek ben de Emre’yi tercih ederdim. Kime karşı nerede oynayacağınız da önemli ama bir yere kadar, ben de bu maçı bu saydığım isimlerle oynamak isterim. Eldeki isimlere bakınca sahaya çıkan bu kadronun savunma dışındaki isimleri bana çok uygun.

Avrupa’nın an itibariyle en iyi takımıyla oynayacağız o kesin ama İspanya’ya yani çok güçlü takımlara karşı bizden fazla motive olabilecek başka bir takım da yok. Bütün olayımız da bu değil mi zaten? Motive oluruz, herkes kapasitesinin üzerine çıkar, şans da yardım eder ve bazen Dünya 3.’sü oluruz, bazen de Avrupa 3’sü.. Olmayacak maçları kazanırız, olmayacak işler yaparız. Bazen büyük başarılar elde ederiz ama ekol olmamız düşünülemez bile, şu maçta bile sol bekinizde İbrahim Üzülmez’i oynatmak zorunda kalıyorsanız nasıl ekol olacaksınız ki? Bir tarafta Ekrem’ler, Çağlar’lar İstanbul’da kalır, Bernabau’yu televizyondan izlerler. Diğer tarafta ise o sürekli saydırdığımız isimlerle biz acaip bir maç çıkartırız hatta kim bilir belki maçı da o isimlerden birinin mesela İbrahim Üzülmez’in golüyle kazanırız. İşte bizim milli takımımız böyle bir takımdır. Ekol olamayız, her sene belirli bir seviyeye oynayamayız ama sıradışı galibiyetler alırız, kendi çapımızda büyük işler başarırız.

Yaklaşık 7 saat sonra İspanya ile Madrid’de karşı karşıya geleceğiz. Ne garip ki Türk futbolu diye bir kavram yaratmanın çok uzaklarındayken Bernabau’dan galibiyet ile dönme hayalleri kurabileceğiz. Futbol adına tüm doğruları yapan bir takıma karşı tam bir “Türk” işi kovalayacağız. Belki de bunu yine başarabileceğiz. Böyle anlık ve geçici başarılar kazanmaktansa ben ekol olmayı tercih ederdim o ayrı, sonuçta Bulgaristan bile Dünya 3’sü olabildi, Danimarka Avrupa kupası kaldırdı. Belki Çekler bunları yapamadı ama ben yine de bir Bulgaristan, bir Danimarka olmaktansa Çekler gibi olmayı tercih ederdim. Şöyle de bir gerçek var, ekol ya da değil, büyük ya da küçük hangi takım olursa olsun hiçbir takım da mesela Euro 2008’de bu milli takımın yaptıklarını yapamazdı, öyle maçlar kazanamazdı. Belki bizim ekolümüz de aslında budur, garip işlerle, futbolun doğrularından çok uzaklarda gezmemize rağmen kapasimizin çok üzerine çıkarak ara ara büyük başarılar elde etmek..

Ben Fatih Terim'in milli takımından bir gelecek beklemiyorum. Bu ülkenin sahip olduğuna inandığım futbol potansiyelinin onunla olumlu kullabileceğine de inanmıyorum ama ne garip ki onun milli takımının bu akşam Madrid'de hiç şans vermiyor olmama rağmen mucizevi bir maç çıkartıp kazanabileceğine de inanıyorum..
İspanya - Türkiye
Santiago Bernabéu - Madrid
23:00@Ntv
.
.

2 yorum:

Patasana dedi ki...

aslında çok güzel yazmışsın fazla söyleyecek bir şey yok ama. dün tvde duyduğum bir terim yorumunu yazacağım. "alınacak her sonuç normal karşılanmalı. bunlar bizim çosuklarımız sahip çıkmalıyız. onları öldürmeyelim." sonra ilk 11' i gördüm ve dedim ki terim yine kendini kurtarma peşinde. olumsuz bir sonuçta kadroyu söyleyecek ve korkmadan oynadık diyecek. kazanırsak...:)

Şen Şef dedi ki...

Aslında ben senden daha sert bir eleştiri bekliyordum, ve geri 4'lüden sonraki 6'yı savunmak üzere bilendiydim. Aynı çıktı düşüncelerimiz. Burada birşey daha var söylediklerine eklenebilecek. Bu kadro "nasıl olsa gol yiyeceğiz kadrosu". Zaten bu takım senelerdir gol yemeden top oynayamıyor. Semih yedekte başladığımız ve "maç gidiyor" olduktan sonra oynadığımız topu düşünün 2008'deki. Rıdvan acayip doğru konuştu bu konuda dün akşam. İspanya'ya savunma yaparak bir halt edemezsin. Top oynaman lazım. Oynayacak olanlar da bu isimler gerçekten.

İbrahim Üzülmez yerine Çağlar ve Ekrem'in düşünülmemesi aslında Terim'e ters, hani sever "çıkardım aslan gibi oynadı" demeyi filan. Ama hem İbo'nun düzenli oynuyor olması, hem tecrübesi belli ki ağır basmış Barnebeu için. Çok fazla birşey diyemem ben açıkçası, o kadarcık da güvenebiliriz heralde Fatih Terim'in bilgi-birikimine.

Son sözüm ise ekol olmakla alakalı. Beklentin nedir tam olarak anlayabilmiş değilim. Seninle uzun ve yüksek sesle tartışmıştık bu konuyu hatırlarsan. Ben futbolda ekol olmanın ülkenin geri kalanından soyutlanabilecek birşey olduğunu düşünmüyorum. Üstelik ekol illa ki iyi, güzel, ideal anlamlarına da gelmiyor. Bu bağlamda Türk futbolu bir ekoldür evet. Garip, öngörülmeyen, patlayabilen bir kaos futbolu ülkemize çok yakışıyor beğenmesek de. Hani deveye sonmuşlar boynun niye eğri diye hesabı. Herhangi bir kupada ikinci tura çıkınca sokaklarda tur atan bir futbol ülkesiydik buralara geldik. Buna da şükür diyorum. Elbette daha iyi olabilecek çok şey var ama kalkıp burada ekonomiden, sağlıktan, spor tesislerinden (hani sporla daha az alakalı olanları demiyorum bile) filan bahsetmeden ne kadar sağlıklı tartışabiliriz ki bunu? Olimpiyat madalyası sayısı filan güzel göstergeler aslında spor dünyasındaki yerimiz adına.

Ayrıca bizim milli takım ve Türk futbolu yabancıların gözünde bizimkinden daha yukarıda olabiliyor. Ben de çocukken Romanya ve Bulgaristan'a gıpta ile bakardım dünya kupalarında filan. Birileri de biryerlerde bize bakıp helal olsun be, şunların yaptığına yaklaşamıyoruz diyordur.

Ulan Ersun Yanal herkesin aklını karıştırdın ekol diye diye. Yunanistan savunma futbolu ekolü oldu, Avrupa Şampiyonu oldu, şimdi ne oldu? Ekol var ekol var. Bak mesela ben herşeye rağmen Hollanda ekolünün hastasıyım. Hollanda şeyim kadar ülke diye anarız hep. Oradaki çim futbol sahası sayısını tahmin edebilir misin? Veya amatör, yarı-amatör ve profesyonel futbolcu sayısını? Ya da biliyor muyuz iki Hollandalının muhabbete başlarken "hangi takımı tutuyorsun" değil de, "hangi takımda oynuyorsun" ve "hangi pozisyonda oynuyorsun" diye sorduğunu. (Dutchman kesin yazmıştır bunları ama ben görmedim)

El netice, evet biz bir ekolüz, "Allah yardımcınız olsun!!" ekolü. Yakışıyor da bize bence.